Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nin, 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli’nde gerçekleşen ve 37 kişinin hayatını kaybettiği Sivas olaylarıyla ilgili yeni bir soruşturma başlatması kamuoyunda geniş yankı buldu.
Sivas davasının sanık, Başbağlar davasının da mağdurlarının avukatı Cüneyt Toraman, Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın, Sivas olaylarıyla hiçbir ilgisi olmadığı halde, protesto gösterilerini anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik bir suç olarak niteleyen ve sanıkların idamına karar verilmesinin baş sorumlusu olan ilgili Yargıtay üyeleri hakkında soruşturma başlatılması gerektiğini söyledi.
YENİ AKİT'İn haberi:
“DÜŞÜNCE ÖRNEĞİ BİLDİRİSİNİN ARDINDAN HAYALİ ÖRGÜT OLUŞTURULDU”
Toraman, Sivas davasında, soruşturmaya maruz kalanların, “yürüyüşe katılma” dışında bir eylemi tespit edilemediği halde, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarının hazırladığı “Düşünce Örneği”bildirisiyle, olayın “terör suçu” olarak nitelendirildiğini ve söz konusu davanın Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal etmesinin sağlandığını hatırlatan Toraman, “Bu yönlendirmenin sonucu olarak, sanıkların bazıları ele başı olarak nitelenmek suretiyle, hayali bir ‘örgüt’ oluşturulmuştur” dedi.
Toraman, Sivas olaylarında Madımak Oteli’nin Devlet Konağı, tamamı sivil mağdurların da devlet memuru gibi nitelendirildiğine dikkat çekti.
“PROTESTO OLAYLARINA MÜDAHALE EDİLMEMESİ, ÖLÜM OLAYLARININ ASLÎ SEBEBİ”
Cüneyt Toraman, Sivas Davası’nda olayın başladığı tarihten yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar pek çok usülsüzlükler yapıldığını söyledi.
Toraman, soruşturmanın birinci aşamasının suç delillerinin toplanması ve belirlenmesi olduğunu bildirdi. Ceza yargılamasında somut delil olmadan hiç kimsenin suçlanamayacağını hatırlatan Toraman, “Delilden şüpheliye gidilmesi gerekir. Kişilerin gözaltına alınarak, baskıyla, işkenceyle suçun faili olduğunun kabul ettirilmesi, işkence dönemlerinin ürünüdür” dedi.
Toraman, Sivas soruşturmasında “suç delilleri”nin usülüne uygun olarak toplanmadığını, resmi görevliler ve olayın görgü tanıklarının “Sivas’lı olmadığını belirttikleri bazı kişilerin, oteldeki yangından sonra otobüs terminaline giderek şehir dışına çıktıkları ve hiç kimsenin bunlara engel olmadığını” söylediklerini hatırlattı.
Saatlerce süren protesto olaylarına müdahale edilmemesinin, ölüm olaylarının asli sebebi olduğunu kaydeden Toraman, “Güvenlik görevlilerinin ve siyasetçilerin; ‘olaylara müdahale edilmemesi’ yönündeki talimatları tavırları, adli ve idari bir soruşturmayı gerektirdiği halde, ne savcılık tarafından ve ne de idare tarafından, bu görevliler hakkında hiçbir soruşturma yapılmamıştır. Bu da, suç delillerinin kaybolmasına, olayla ilgisi olmayan kişilerin yargılanmasına neden olmuştur. Malatya Özel Yetkili Savcılığı tarafından, delillerin karartılmasına sebebiyet veren kamu görevlilerinin, (o dönemin hükümeti) İçişleri Bakanı, Kültür Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Sivas Valisi, Sivas Emniyet Müdürü, olayla ilgisi olan bütün kamu görevlileri hakkında soruşturma başlatılması gerekir” dedi.
“DAVAYA MÜDAHALE EDİLDİ”
Toraman, delilden yola çıkılarak tespit edilen faillerin, eylemlerine uygun maddelerle yargılanması gerektiğini hatırlattı. Toraman, “Sivas davasında, soruşturmaya maruz kalanların, ‘yürüyüşe katılma’ dışında bir eylemi tespit edilemediği halde, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarının hazırladığı ‘Düşünce Örneği’ bildirisiyle, olay, ‘terör suçu’ olarak nitelendirilmiş ve bu davanın Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal etmesi sağlanmıştır. Bu yönlendirmenin sonucu olarak, sanıkların bazıları ele başı olarak nitelenmek suretiyle, hayali bir ‘örgüt’ oluşturulmuştur” şeklinde konuştu.
Cüneyt Toraman, o dönemde yürürlükte olan CMUK’na göre, Ankara DGM’nin söz konusu davaya bakmaya yetkili olmadığı, davanın naklini gerektirecek hiçbir gerekçe olmadığı halde, davaya müdahale edilerek, davanın Ankara DGM’ye gönderilmesinin sağlandığını kaydetti. Toraman, “Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden biri tabii hakim ilkesi olup, sanıkların, yasayla ve önceden belirlenen mahkemelerde yargılanması gerekir. Davanın özel bir mahkemeye nakledilmesi ‘tabii hakim’ ilkesinin ihlali niteliğindedir” dedi.
“MAHKEME BAŞKANI YARGITAY’A ÜYE SEÇİLEREK, TABİİ HAKİM İLKESİ BİR KEZ DAHA İHLAL EDİLMİŞTİR”
Toraman; “Davanın usülsüz olarak gönderildiği Ankara DGM’de, ‘toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet’ ile “adam Öldürmeye sebebiyet vermek’ suçlarından kamu davası açıldığı ve bu maddelere dayanılarak mahkumiyet kararları verildiği halde, Yargıtay, olayla hiç ilgisi olmayan ‘anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçundan yargılanmaları gerektiği’ iddiasıyla Ankara DGM kararını bozmuştur. Mahkeme Başkanı Yargıtay’a üye seçilerek, tabii hakim ilkesi bir kez daha ihlal edilmiş, yeni atanan hakim, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak, sanıkları, TCK 146. maddeyi ihlal suçundan yargılamış ve sanıkları mahkum etmiştir” diye konuştu.
“SİVAS OLAYLARINDA, MADIMAK OTELİ, DEVLET KONAĞI OLARAK NİTELENDİRİLMİŞ”
Cüneyt Toraman, şunları söyledi:
“Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçu, cebir ve şiddet yöntemlerini, elverişli vasıtaları (tabanca, tüfek, bomba, vs.), (Türkiye’nin çeşitli yerlerinde) yaygın şiddet eylemlerini gerektirdiği halde, Sivas olaylarında böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Sivas sanıklarının, anayasal düzeni yıkmaya çalıştığını kabul etmek için, en azından, Sivas valilik binasını ateşe vermeleri, üst düzey kamu görevlilerini öldürmeleri ve öldürme girişiminde bulunmaları, başka illerde de bu örgüte bağlı ve harekete geçmiş örgüt üyelerinin varlığı gerekmektedir. Sivas olaylarında, Madımak Oteli devlet konağı olarak nitelendirilmiş, tamamı sivil mağdurlar da devlet memuru gibi nitelendirilmiştir. Sanıklar, somut olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan maddelerle yargılandığı için, müebbet hapisle cezalandırılmıştır. Avukat, hakim ve savcı stajyerleri bile, böyle bir olaya, anayasal düzeni yıkmaya çalışma maddesini uygulamaz. Olayla ilgili maddelerin uygulanması için, iddianamenin yeniden düzenlenerek, yargılamasın yeniden yapılması gerekir. Malatya Özel Yetkili Savcılığı’nın, (olayla hiçbir ilgisi olmadığı halde), protesto gösterilerini anayasal düzeni kaldırmaya yönelik bir suç olarak niteleyen ve sanıkların idamına karar verilmesinin baş sorumlusu ilgili Yargıtay üyeleri hakkında da soruşturma başlatılması gerekir.”
O MANŞET SORUŞTURMA DOSYASINDA
“Ergenekon Terör Örgütü davası ve soruşturmasını etkilemeye teşebbüs” gerekçesiyle açılan davanın bir numaralı sanığı olan Seyfi Oktay’ın, Adalet Bakanı olduğu dönemde; Sivas davasına açıktan müdahale ettiği ortaya çıkaran“Masum Sivaslıları bu talimat yaktı. Sivas andıcı Seyfi Dede’den” başlıklı manşet haberimiz, Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nin soruşturma dosyasına girdi.
Haberimizde, Seyfi Oktay’ın; Sivas olaylarının ardından açılan, Sivas Asliye ve Ağır Ceza Mahkemeleri ile Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) süren 3 davaya müdahale ettiği, söz konusu 3 davanın Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) birleşmesini sağladığı belgeleriyle yer almıştı.