Dün Ankara’da, Sivas davasının duruşması vardı..
Duruşmaya kimler gelmiş?
CHP milletvekilleri Levent Gök, Şerafettin Halis, Hüseyin Aygün, Kamer Genç, Sebahat Akkiraz, Sezgin Tanrıkulu, Veli Ağbaba.. BDP listesinden milletvekili seçilen Sırrı Süreyya Önder..
Bu isimler, kimin yanında saf tutmuşlar?
Savcının yanında..
Hatta savcının da ötesinde taleplerde bulunmuşlar....
Oysa aynı isimler, Silivri’deki Ergenekon davalarında, darbe sanıklarının yanında yer alıyorlar...
Silivri’de, sanıkların yanında dururken, “İnsan hakları” diyorlar. “Sanık hakları” diyorlar.. “Uzun yargılama olmaz” diyorlar... “Tutukluluk uzun olmamalı..” diyorlar..
Ankara’daki Sivas davasında ise, Silivri’deki rollerini tamamen unutmuş, tam zıt rolleri üstleniyorlar. “Mağdur hakları” diyorlar.. “18 yıllık yargılama yetmez, gerekirse bu dava 18 yıl daha sürsün” diyorlar..
Silivri’de neyi savunuyorlarsa, Ankara’daki Sivas davasında, tam zıddını savunuyorlar..
Silivri’de şöyle diyorlar: “Polis tutanakları ile insanlara suç yöneltilemez. Somut deliller varsa çıkartın. Yoksa tahliye edin, beraat kararı verin.”
Ankara’da ise, “37 insan ölmüş ya.. Artık ne delili lazım ki? Ölen insanlardan daha somut delil mi olur? Kim sanık ise, ölümlerde kusuru var mı yok mu araştırmaya gerek olmadan, en ağır cezayı verin, gitsin” diyorlar.
Silivri’de şu iddiada bulunuyorlar: “Bu toplu kıyıma dönüşmüş bir davadır. Suçlu olarak gösterilen kişilerle görüşenler, onunla merhabalaşanlar bile sanık oldu. Böyle yargılama olmaz!”
Ankara’da ise, “Sivas olaylarındaki mitinge 15 bin kişi katıldı. Yargılanan ise sadece 160 kişi. 15 bin kişi bulunup yargılanmalı ve cezalandırılmalı” diyorlar..
Silivri’de, şu tezle savunma avukatlığı yapıyorlar: “Bir kişinin haksız yere cezaevinde kalmasındansa, bin suçlunun serbest dolaşması daha iyidir!”
Ankara’daki Sivas davasında ise, savcıları bile sollayıp, “Bir suçlu serbest dolaşacağına, bin suçsuz cezaevinde yatsın, daha iyidir” diyorlar..
Silivri’de darbecilerin tahliyesi için kulis yapıyor, “Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin verdiği tüm kararlar hukukdışıdır. Bu mahkemelere son verilmelidir” diyorlar..
Ankara’daki Sivas davasında ise, “Özel yetkili mahkemeler, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Türkiye’de şeriatçı kalkışma tehdidi(!) oldukça, bu mahkemeler kalkmamalıdır” diyorlar..
Silivri’deki mahkemeye, baronun özel minibüsler kaldırdığı gerçeğini gözardı edip, “Özel yetkili ağır ceza mahkemesi adı altında, mahkemenin olduğu Beşiktaş Adliyesi yerine, Silivri’de yargılama yapılmasına son verilmeli. Aksi takdirde, adil yargılanma ilkesi ihlal edilmiş olur” diyorlar.
Ankara’daki Sivas davasında ise, sanıkları kanunlardaki müeyyidelerden daha fazla cezalara muhatap kılmak için, hepsinin ikametgahının olduğu Sivas yerine Ankara’ya getirilmelerini savunarak, “Suçun işlenme yeri Sivas olsa da.. Kanundaki yetkili mahkeme Sivas olarak belirlenmiş olsa da.. Bu davayı Sivas’ta görmek, adil karar çıkmasını önler. Dosya mutlaka, yetkisiz mahkeme de olsa Ankara’ya alınmalı ve Ankara’da görülmeli” diyorlar..
Silivri’de, “Bireysel olarak suç işlediği isbat edilenler olabilir. Ama bu eylemleri, anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak olarak yorumlamak insafsızlıktır. Her önünüze gelen insana, ‘Anayasal düzeni cebren değiştirme suçu’nu yüklemek vicdansızlıktır. Bu suçlamalar, muhalif kıyımıdır” diyorlar..
Ankara’da ise, Sivas’ın kendi halinde insanlarına en büyük vicdansızlığı yaparak, “Ölüme sebebiyet verme suçundan yargılanmaları yeterli değildir. Anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs suçundan yargılama yapılmalıdır. En ağır cezalar verilmelidir” diyorlar.
Silivri’de, “Nedim Şener, Ahmet Şık gazetecilik görevi sebebi ile hedef seçildiler.. Gazeteci arkadaşlarımızın görevlerini yapmaları engelleniyor. Gazetecilere baskı var” diyorlar..
Ankara’daki Sivas davasında, “Bakın şu Akit’in muhabirine.. Ertuğrul Cesur’un bize sorduğu soruya bakın.. Bize, ‘37 insan öldüğü halde, niye ‘35 insan öldü’ diyorsunuz’ diye soruyor.. Vurun şu gazeteciye. Bu gazeteci değil” diyerek, gazetecileri lince kalkışıyorlar..
Silivri’de bombaları, silahları yeterli görmeyip, “Darbe yapmak için, anayasal düzeni değiştirmek için bu kadarcık bomba, bu kadarcık silah yeter mi? İnsaf edin, üç tane bomba ile, 5-10 kilo C4’le anayasal düzen mi değiştirilir?” diyorlar..
Ankara’daki Sivas davasında ise, dosyada sanıkların üzerinde tek bir tabanca, tek bir bıçak bile olmadığı gerçeğini gözlerden kaçırıp, “Anayasal düzeni değiştirmek için, illa silah gerekmez. Toplu gösterilerle de, bu suç işlenmiş sayılır.. Sanıklara müebbet hapis cezası verilmelidir” diyorlar...
İşte Silivri’de darbe sanıklarının sözcülüğünü yapanların gerçek yüzleri bu!
YENİ AKİT