Sisi’nin Seçimi: Mısır’ın Geleceğini Çalmak

Mısır makamları seçimlerin ilk aşamasına katılım oranını yüzde 26 olarak açıklasalar da bağımsız gözlemciler ve uluslararası ajanslar yüzde 10’u geçmediği görüşünde.

Cihangir İşbilir - Uluslararası Rabia Platformu Koordinatörü / Star

Dünyanın annesi’, ‘Nil’in hediyesi’ Mısır’ın darbe kâbusu ile mücadelesi devam ediyor. 2012 Haziran ayından beri parlamentosuz olan Mısır’da demokrasi hayalleri 3 Temmuz 2013 darbesiyle yıkıldı ve maalesef 2011 Ocak devriminin ‘hürriyet’, ‘onur’, ‘adalet’ ve ‘ekmek’ talepleri bir başka bahara ertelendi.

Ağır ve bunaltıcı bir karabasan gibi doksan milyonluk ülkenin üstüne çöken darbe ve darbenin mimarı Abdülfettah El-Sisi, Mısır’a modern tarihinin en kanlı ve kirli dönemini yaşatıyor. İnsan hakları ihlallerinin istisna değil kural olduğu, olağanüstü hâlin bir yönetim biçimi haline geldiği ve Camp David düzeninden dolayı ‘onursuz dış politika’nın halkın başını öne eğdirdiği ve nüfusun yarısının 30 yaşın altında olduğu ama yine nüfusunun yarısının yoksulluk sınırında yaşadığı Mısır’da göstermelik demokrasi tiyatrolarının sadece iktidar sahiplerini ve darbe destekçilerini tatmin etmeye yönelik olduğu gözden kaçmıyor.

Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümeti ile birlikte mensubu olduğu partinin yönetici ve üyeleri de bugün hapishanede. 40 bin siyasi tutuklu hâlâ zindanda tutulurken, mahkemeler ve cellada dönüşen hâkimler eliyle verilen idam kararları demoklesin kılıcı gibi muhalifleri sindirmeyi amaçlıyor. Bu süreçte, önceki seçimlerde iktidar olan Hürriyet ve Adalet Partisi yasaklanırken, Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İHVAN) da terör örgütü ilan edildi.

İşte böyle bir zeminde Mısır, bu yılın Mart ayından beri ertelenen genel seçim sürecini Ekim 17 itibariyle başlattı ve 4 Aralık tarihine kadar da bu ‘sanal seçim’ devam edecek.  

Kaşe basan parlamento

Askerî vesayet rejimini Mübarek dönemini aratmayacak kadar güçlendiren ve darbeyi ve darbecileri koruma altına alıp yetkilerini artıran anayasanın yine göstermelik bir seçimle kabul edilmesi (18 Ocak 2014) ve katılımı çok düşük ama sonucu çok yüksek olan cumhurbaşkanlığı seçimleri ile General Sisi’nin rüyası olan cumhurbaşkanlığını elde etmesinin (8 Haziran 2014) ardından gerçekleşen genel seçimler, ilan edilen sözde demokratikleşme yol haritasının üçüncü ayağını oluşturuyor.

Baştan aşağıya yenilenen seçim sistemiyle iki meclisli yapıdan tek meclisli yapıya geçen ve 27 vilayet bulunan Mısır’da iki aşamalı gerçekleşecek seçimle 596 milletvekili belirlenecek. Bu vekillerin 448’i (yüzde 75) bağımsız adaylarından, 120’si (yüzde 20) ise parti listelerinden seçilecek ve Sisi de 28 vekili (yüzde 5) doğrudan atayabilecek.

Mısır makamları seçimlerin ilk aşamasına katılım oranını yüzde 26 olarak açıklasalar da bağımsız gözlemciler ve uluslararası ajanslar yüzde 10’u geçmediği görüşünde. Seçimlere ilgilinin olmaması Mısır halkının süreci umursamadığını ve aslında darbeye, ihtiyacı olan meşruiyeti vermediğini gösteriyor.

Kimin milletvekili olacağının bilinmediği ama sonucunun şimdiden belli olduğu seçimin ‘Mısırlıların meclisi’ olmaktan çok ‘Sisi’nin meslici’ olacağı adayların niteliğinden ve seçimin oluş şeklinden belli. 5420 adayın yarıdan fazlasının Mübarek dönemi bürokrat ve siyasetçilerden oluştuğu ve geri kalanının da yüksek seçim kurulunun ince eleğinden geçtiği düşünülürse, muhalefetsiz seçimin ortaya çıkaracağı meclis fotoğrafının hiç de sağlıklı bir görüntü vermeyeceği çok açık. Seçimlere Mübarek dönemi siyasi figürleriyle birlikte Selefi Nur Partisi, Vefd Partisi, Hürler Partisi, Mısır Cephesi Koalisyonu, İstiklal Akımı, Vatan Geleceği Partisi, Tecemmu Partisi ve Sosyalist Halk Birliği katılıyor. Eski istihbaratçı Semih Seyf Ezel’in liderliğindeki “Mısır Sevgisi İçin” koalisyonunun seçimin ilk aşamasında önde olduğu görülüyor. Darbeyi destekleyen ve bu seçimde de başarısız olan Selefi Nur Partisi lideri Yunus Yunus Mahyun, bu seçimin parlamento tarihinin en kötü seçimi olduğunu ifade ediyor.

Bugüne kadar Sisi tarafından yürürlüğe konan 200 kadar kanun hükmünde kararnameyi onaylamakla işe başlayacak olan meclis, darbenin uygulamalarına meşruiyet kılıfı üretecek bir yapı olacak. Önüne gelene kaşe vuracak bir meclisin (Rubber-stampparlamento), demokrasi rüyaları Rabia ve Nahda Meydanı’nda tanklar altında ezilen Mısırlıları heyecanlandırması mümkün görünmüyor.

Ağır hasarlı devrim

3 Temmuz 2013’te bölgesel ve küresel aktörlerin desteğiyle gerçekleşen darbe, sadece Mısır’ın değil tüm bölgenin kodlarını değiştirip asker-sivil dengesini asker lehine, siviller lehine bozdu. Bölgedeki karşı devrim hareketlerinin yelkenlerini şişiren ve sivil alanı daraltan bu darbeci rüzgâr, Suriye’den Yemen’e terör eşiğini daha önce hiç olmadığı kadar aşağıya çektiği gibi, İsrail’in Filistinlilere karşı ayrımcı ve hukuksuz uygulamalarını şiddetlendirmesi için elverişli bir zemin hazırladı.

Tunus’ta yaralı da olsa ayakta kalabilen, Arap halklarına ilham veren ve hâlen de devam eden devrim süreci hiç şüphesiz Mısır darbesiyle ağır hasar aldı. Totaliter ve otoriter rejimlere karşı başlatılan ve halkların iradelerinin idarelere yansıyacağı demokratik süreçleri tetikleyecek olan devrim hareketlerinin Mısır’da boğulması ve Mısır darbesinin ve darbe sonrası barbarca uygulamaların küresel aktörler tarafından görmezden gelinmesi sebebiyle Suriye’de Esed rejimini de cesaretlendirmesi bölgeyi henüz sonucu belli olmayan travmatik bir atmosfere mahkûm etti. 

Bunda darbe yanlısı uluslararası bloğun darbe rejimini finanse etmesinin, siyasi olarak meşruiyet kazandırıcı politikaların tercih edilmesinin ve darbe yönetiminin hukuksuz icraatları karşısında hesap sorulmamasının ciddi etkisi var. Darbeyle bölgedeki terörü adeta palazlandıran küresel aktörler şimdi de Sisi’yi terörle mücadele eden kahraman bir figüre dönüştürme gayreti içerisindeler. ABD ve Avrupa ülkelerinin darbe yönetimiyle yeni ekonomik anlaşmalar yapması, Suudi Arabistan ve Katar dışındaki körfez ülkelerinin darbeyi finanse etmeye devam etmeleri Sisi rejiminin bugünkü trajikomik tavırlarının asıl sebepleri.

Bu blok, Mısır darbesine ve darbe sonrası katliamlara ve hukuksuz idam kararlarına tepkisiz kalarak sadece Mısır halkının tercihlerini görmezden gelmedi, aynı zamanda bölgedeki tüm seçilmiş hükümetlere de gözdağı vermiş oldu.

Türkiye ve Katar’ın hâlen devam edendarbe karşıtı ilkeli tavrı ve halklardan yana politikası maalesef küresel mekanizmaları harekete geçiremediği gibi darbe karşıtı bir bloğa da dönüşemedi. 

Mısır nereye gidiyor?

Darbenin gölgesinde gerçekleşen Mısır genel seçimleri, darbe rejimine meşruiyet kazandırmayacağı gibi Mısır halkına da ümit vermiyor. Ağustos sonunda Doğu Akdeniz jeopolitiğini temelden etkileyecek mahiyette, dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerinin Mısır açıklarında bulunması ve uluslararası aktörlerin Sisi yönetimine çok yüksek kredi açmaya devam etmesi, Mısır’daki çıkar çevrelerini mevcut yapıyı korumaya ittiği gibi, uluslararası aktörleri de bölge statükosunu sürdürmek için kullanışlı bir aktör olan Sisi’yi desteklemeye sevk ediyor.

Bu şartlar altında gerçekleşen Mısır seçimleri, Mısırlıların geleceğini inşâ etmekten daha ziyade, Sisi’nin seçimi olan ve Mısırlıların geleceğini çalan darbenin üzerini örtmeye ve kanlı izlerini silmeye yarayacak.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!