Taha Kılınç, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan köşe yazısında 22 Eylül Cuma günü Mısır cuntasının zindanlarında vefat eden 89 yaşındaki İhvan’ın liderlerinden Muhammed Mehdi Akif’i yazdı:
“Elimizdeki bilgilere göre, kendisi cuma akşamı vefat etti. Ömrünün son günlerini geçirdiği Kasru’l-Aynî Hastanesi’ndeki oda, vefatından sonra sıkı bir güvenlik çemberine alındı. Odanın içinde hareket etmek bile izne tabiydi. Avukat arkadaşlarımızdan biri, yine özel izinle, yıkama ve defin işlemleriyle ilgili resmi prosedürü tamamladı. Yıkama işlemi, hastanenin morgunda gerçekleşti. Emniyet yetkilileri, yıkama sırasında ailesinden sadece bir kişinin, yeğeninin eşinin bulunmasına müsaade etti. Cenaze namazı da yine hastanenin içindeki mescitte kılındı. Cenaze namazı sırasında mescitte beş erkek ve dört kadın vardı. Erkekler: Yeğeninin kocası, bir avukat ve üç emniyet yetkilisi. Kadınlar: Eşi Vefâ İzzet, kızı Alyâ ve iki kişi daha… Cenazede hazır bulunanlar bunlardan ibaretti. Eşi ve kızı da dahil olmak üzere, cenazesine kimsenin dokunmasına ve yaklaşmasına müsaade edilmedi.”
Hapishanede sağlık durumunun kötüleşmesinin ardından kaldırıldığı Kahire’deki askeri hastanede geçtiğimiz cuma günü vefat eden Müslüman Kardeşler Teşkilâtı (İhvân) eski mürşitlerinden (genel sekreter) Muhammed Mehdî Âkif’in uğurlanışı böyle oldu. Anlatım, kendisinin savunma heyetinde yer alan avukatlardan Faysal Seyyid Mahmud’a ait.
Âkif’in savunma heyetinin başkanlığını yapan Avukat Abdulmunim Abdulmaksut da, Kahire’nin doğusundaki el-Vefa ve’l-Emel Mezarlığı’nda yapılan defin merasimini şu sözlerle aktardı:
“Cuma akşamı geç saatlerde hastanede kılınan cenaze namazının ardından, Âkif’in naaşı kabristana getirildi. Gece yarısından sonra saat tam 01.00’de, hazırlanan mezara defnedildi. Polis, mezarlık çevresinde güvenlik kordonu oluşturdu. Cenaze törenine katılmak için yalnızca dört kişiye izin verildi: Ben, eşi, kızı ve torunu. Az sayıda akraba ise, defin sırasında mezarlığın kapısında bekletildi.”
Yine avukatlarının verdiği bilgiye göre, Muhammed Mehdî Âkif’in, İhvân eski mürşitlerinden Ömer Tilmsânî’nin yakınlarına defnedilme vasiyeti ise yerine getirilebildi. Âkif; Muhammed Hâmid Ebu’n-Nasr, Mustafa Meşhûr ve Me’mûn Hudaybî’den sonra cuma günü vefat eden dördüncü İhvân mürşidi oldu.
Hapishane yönetimi, Muhammed Mehdî Âkif’ten kalan son eşyaları da cenazeden sonra ailesine teslim etti. Geriye kalan, bir gözlükle kenarları yıpranmış bir mushaftı sadece.
Âkif’in gece yarısı, adeta gözlerden kaçırılarak, gizlice defnedilmesi, akıllara İhvân’ın kurucu mürşidi Hasan el Bennâ’nın akıbetini getirdi. 12 Şubat 1949’da Kahire’de Mısır gizli servisi tarafından düzenlenen bir suikasta kurban giden Bennâ’nın cenazesi, tıpkı Muhammed Mehdî Âkif gibi, çok az sayıda insanın katılabildiği gizli bir merasimle defnedilmişti. Babası Ahmed el Bennâ tarafından yıkanıp kefenlenen 43 yaşındaki kurucu liderin naaşı, cenaze törenine katılmalarına izin verilen ailesindeki hanımlar tarafından mezarlığına taşınmış, yine babası ve diğer kadınlar tarafından kabre indirilmişti.
***
89 yaşında hayata gözlerini yuman Muhammed Mehdî Âkif, Mısır’da mevcut İhvân yöneticileri içindeki en tecrübeli isimdi. Görev süresinin dolduğu 2010’da yeniden aday olmayacağını açıklayarak, hareket içinde bir ilki gerçekleştiren Âkif, kendisinden önceki bütün mürşitler vefatlarına kadar görev yaptığı için, yaşarken “eski mürşit” unvanını kazanan tek isimdi aynı zamanda.
Formasyonu profesyonel sporculuk olan Âkif, 12 yaşından itibaren içinde yer aldığı İhvân hareketinin her kademesindeki insanlarla rahat şekilde diyalog kurabilmesiyle tanınıyordu. İleri yaşına rağmen, İhvân içinde yenilenme taraftarı bir çizgi izleyen, bu çerçevede 2004’te hareketin manifestosunu yenileyen Âkif, genç kadrolar tarafından da çok seviliyordu.
Mısır’ın geçtiğimiz yüzyılındaki bütün iktidarlar tarafından hedefe koyulan Âkif, sırasıyla Kral Faruk, Cemal Abdunnâsır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek iktidarlarında siyasi nedenlerle yıllarca hapis yatmıştı. Arap Baharı’ndan önce görevini çoktan bırakmış olmasına rağmen, 2013’teki askeri darbenin ardından hemen tutuklanan Âkif, hakkında sadece tek bir suçlama bulunmasına rağmen, sağlık durumunun kötüleşmesine rağmen serbest bırakılmamıştı.
Âkif’in vefatıyla, İhvân’ın hapisteki kadroları içinden en üst düzey isim, tıbbî ihmaller ve kısıtlamalar nedeniyle hayatını kaybetmiş oldu. İhvân’ın son mürşidi Muhammed Bediî ve Mısır’ın özgür biçimde seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de ciddi sağlık sorunları yaşadığı biliniyor. Âkif’in vefatına İslâm dünyasından gösterilen cılız reaksiyona bakıldığında, yukarıdaki isimlerin de benzer bir akıbete uğraması durumunda, bunların da minik öfkecikler yaratarak geçiştirileceği tahmin edilebilir. Mısır yönetimi, Âkif’in kasten ölüme gönderilmesiyle, belki de bunun sınamasını yaptı.