Yılmaz Bilgen / Al Jazeera
Uzun yıllar Çeçenistan’da savaştıktan sonra 2012 yılında Suriye’ye geldiğini söyleyen Ceyşul Muhacirin vel Ensar Tugayı Komutanı Selahaddin Şişâni, cephede Al Jazeera Türk’e konuştu.
Suriye'de savaşan 36 yaşındaki komutan, hedeflerinde yalnızca Beşşar Esed ve Şii milislerin bulunduğunu söylüyor.
Çeçen komutana göre IŞİD, sergilediği tutumla en çok yabancı savaşçılara zarar verdi.
Gürcistan doğumlu olan Selahaddin Şişâni, IŞİD’in Suriye Askeri Komutanı Ömer Şişâni ve Lazkiye bölgesinde Esed rejimine karşı savaşan Müslüm Şişâni de aynı köyden.
Suriye’den önce hangi cephelerde savaştınız?
Savaşmaya Çeçenistan’da efsane komutanlardan Hamza Galeyav grubunda başladım. Bir süre Abhazya cephesinde bulundum. Gürcülerin 12 bin kişilik bir ordu ile Çeçenistan yolunu kapatmasından sonra Kafkasya Emirliği’nin “genel cihad” talimatı çerçevesinde Suriye’ye geldim.
Uzun yıllar Rusya’ya karşı savaşan Çeçen savaşçıların Suriye sahasına etkisi hangi düzeyde oldu?
Savaş tecrübesi ve kendine has usulleri itibarı ile Kafkas asıllı savaşçıların geride kalan 4 yıllık savaş sürecine önemli etkisi olduğunu söyleyebilirim. Bu etki halen devam etmekte. Suriyeli Ensar kardeşlerimizin yanında, aynı hedef doğrultusunda savaşmaktan da şeref duyduk.
Kafkas kökenlilerden IŞİD’e hatırı sayılır bir katılım oldu. Sonrasında yaşanan gelişmeler sizin Suriye halkı nezdindeki itibarınızı nasıl etkiledi?
Suriye halkı ilk başta bizi büyük bir özveri ile bağrına bastı. Sonrasında yaşananlar ise kelimenin tam anlamı ile bir fitneydi. IŞİD, tüm Mücahit gruplarına savaş açtı ve yeni bir cephe oluşturdu. Bizim (Kafkas kökenli) bir çok gencimiz de IŞİD’in aldatıcı propagandasına kandı ve onlara katıldı. Önce isimlerinin sonra da propaganda cazibesine kapılarak maalesef halen onlara katılan gençler var. IŞİD’in çok iyi kullandığı ve önemsenmesi gereken bir propaganda gücü var. Özü itibariyle gençlerimiz bu topraklara Esed’le savaşmaya geldi. Fakat IŞİD’e katılanlar örgütün Suriye halkına savaş ilan ettiği için suçsuz insanları öldürdü ve öldürmeye devam ediyor.
Elbette bu durumdan dolayı IŞİD ile aynı fikriyata ve pratiğe sahip olmadığımız halde biz de büyük zarar görüyoruz. Şayet Suriye’den ya da Türkiye’den insanlar ülkemize gelip -hem de bizi kurtarmak gerekçesi ile- Kafkas halkımızı öldürmeye başlasaydı, Çeçenler ne düşünürse şu an Suriye halkı da bizim hakkımızda onu düşünüyor. Maalesef hem burada Suriyeli Mücahit kardeşlerimiz hem de onların aileleri IŞİD tarafından haksız yere öldürülmekteler.
Siz bir kaç ay önce çatışmaların durması için Rakka’ya arabulucu olarak gittiniz. Neler konuşuldu ve neden herhangi bir anlaşma olmadı?
Rakka’ya gittim ve aralarında Ömer Şişâni’nin de olduğu üst düzey IŞİD yöneticileriyle görüştüm. Doğrusu herhangi bir diyalog zemini ve dili oluşmadığı için görüşmeler başlamadan bitti.
Daha konuya girerken Nusra Emirine hakaret ederek söze başladıkları için ben müdahale ettim. Onlarda bu durumdan geri adım atmadılar. Ümitsiz bir girişimdi ve sonucun böyle olacağını bildiğim halde muhalif kanatta yer alan grupların ısrarını kıramadığım için böyle bir girişimde bulundum. Sonuçta tahmin ettiğim gibi oldu.
Sizi arabulucu tayin eden muhalif grupların beklentisi ve talepleri neydi?
Öncelikle Halep’n sıcak cephelerinden Handarat, o günlerde büyük tehlike arz ediyordu ve Halep her an kuşatma riskinin altındaydı. Buradaki mücahitler, ‘aramızdaki savaşa en azından 3 veya 6 ay ara vererek rejimi bölgeden çıkaralım’ teklifini götürmemi istediler. Her iki tarafta da Esed varken birbirleri ile çatışmak istemeyen gençler vardı. Onların isteği, Esed ordusuna karşı birlikte savaşma azmine uygun bir sulh zemini oluşturmaktı. Ancak bu teklif IŞİD tarafından yok sayıldı.
IŞİD muhalif grupların önemli isimlerine birçok saldırı düzenledi ve öldürdü. Siz oraya giderken ne gibi önlemler aldınız?
Detay vermek istemem ancak biz de boş gitmedik. Onların böyle bir şeye kalkışmaları kendilerine çok ağır bedel ödetirdi. Nihayetinde sözlü sataşmalar dışında fiili bir saldırı olmadan kendi bölgemize geri geçtik.
Sonrasında size yönelik bir suikast eylemi gerçekleştirildi bu olayın arka planında kim vardı?
Kesin olmamakla birlikte bu IŞİD’in bir eylemiydi. O saldırıda bir kardeşimiz şehit oldu. Bize kendilerine biat etmemiz yönünde baskı yapıyorlar. Ben ve grubum Kafkas Emiri Ebu Osman’a biat ettik ve bu bağlılık bildirgemizi bozmayacağımızı defalarca söylediğimiz halde vazgeçmediler. Kendilerine tabi olmayanları da öldürerek saf dışı etmeye çalışıyorlar. Bu konuda Müslüman kanı dökmekten de çekinmiyorlar.
Şam rejimi ve İran, Suriye’deki Şii grupların varlığını, sizin gibi muhaliflerin yanında yer alan ve Suriyeli olmayan yapılar üzerinden savunuyor. Sizin Suriye’deki varlığınız diğer tarafa da aynı hakkı vermiyor mu?
Eski zamanlarda Rumların Preteryan ordusu vardı. Bu kralın özel ordusuydu. Beşşar Esed Suriye’ye giren Şiilerin kendisine destek amaçlı girdiğini sanıyor. Oysa tüm bu gruplar tıpkı Preteryanlar gibi Tahran’ın özel ordusudur. Baas yöneticilerinden bazıları bunu görüyor. Fakat muhalifler karşısında tutunma güçleri olmadığı için bu seçeneği mecburen kabul ediyorlar. İran sadece kendi menfaati için lejyonerlerini sahaya sürüyor Nusayri rejim onun umurunda değil.
Bize gelince hiç bir güçten, dolaylı ya da direkt telkin ve destek almıyoruz. Bizi buraya getiren de savaştıran da Esed gibi bir belanın bu halka musallat olmasıdır. Hiç bir menfaat kaygısı gütmeden Suriye halkının özgürlüğü için canımızı, kanımızı feda ediyoruz. Burada Allah’ın razı olacağı bir idarenin tesis edilmesi için ölmekten de şeref duyuyoruz. Ancak Şii milisler İran’ın karanlık hesapları için burada hayatlarını heba ediyorlar. Aramızdaki fark bu.
Hiç bir yardım görmeden savaşı nasıl sürdürebiliyorsunuz?
Savaşçılığımıza güveniyor ve aldığımız ganimetlerle zulme karşı direniyoruz. Şu an elimizde Esed Ordusundan aldığımız tank ta dahil sayısız ganimet var. Rabbimiz bize Cihad nimetini nasip etti ve kendi katından bizi destekliyor. Sadece Maare dağına düzenlediğimiz operasyonda bir Arap Şeyh’ten maddi yardım görmüştük. Orada da başarılı olduk ve Rabbimiz bizi utandırmadı.
Hangi cephelerde savaşıyorsunuz?
Geçtiğimiz dönemde muhaliflerin eline geçen stratejik Cisr Şuur kasabasına ilk giren gruplardan biriyiz. Muhaliflerin İdlib kentini rejimden almak için oluşturdukları 'Fetih Ordusu' operasyonunda yer aldık. İdlib'in güneyindeki Mastume askeri kampında da varız. Ayrıca Halep çevresindeki Mellah, Leyramon, Ebu Duhur ve Cebeli Azzam ile Kantuman cephelerinde de savaşıyoruz.
Suriyeli gruplar ile diyaloğunuz hangi düzeyde?
Hiç bir grupla kavgamız yok. Ceyşul Muhacirin vel Ensar, Ensar ve muhacir kaynaşmasının iyi bir örneği olarak savaşını sürdürmektedir. Üstelik buradaki Ensar kardeşlerimizle ortak bir yapı oluşturduk. Adını ‘Ensarud Din’ koyduk. Biz bu çatı kuruluşun muhacir kanadındayız. Diğer kanadında ise Şam el İslam ve Fecruş Şam gibi Suriyeli ensar kardeşlerimiz yer alıyor.
Kafkas savaşçıların Suriye’de oluşturduğu en büyük grup özelliği taşıyan Ceyşul Muhacirin vel Ensar Komutanı, ‘şayet hayatta kalırsam Suriye’de savaşın bitmesinden sonra diğer beldelerde devam etmekte olan cihad meydanlarına koşacağım’ diyor.