Sıra Yemen’de mi?

Abdurrahman Dilipak

Eskiden iki Yemen vardı; Kuzey ve Güney diye.. Şimdi artık tek bir Yemen var, ama 4’e bölünmek üzere..

İHH’nın kurban organizasyonu çerçevesinde bir grup arkadaş, Yemen’i ziyaret etmiştik.. Yemen yıllık geliri 800 dolar civarında olan bir ülke.. Halkın % 70’i Gat diye uyuşturucu ve bağımlılık yapma özelliği olan bir yaprak çiğniyor.. Bütün meyve bahçeleri sökülmüş, Gat ekilmiş.. Eski kahve bahçelerinin yerinde artık sadece Gat var..

Halkın % 60’ı Şianın kollarından olan Zeydi mezhebine mensup. % 40 ise Sünni / Şafi. Zeydilerle Şafiler birbirine çok yakın. Zeydiler de kendilerini Şianın diğer kollarına göre Şafilere daha yakın hissediyor..

Ülkenin Kuzeyinde Husiler yaşıyor.. Husiler Zeydi tabanlı, ama İran Şiasına yakın ve oradan desteklenen bir topluluk. Liderlerinin adını taşıyorlar ve yönetimin sadece ehlibeytten gelen kişilerin hakkı olduğunu söylüyorlar. Onun için de mevcut Zeydi yönetimini meşru kabul etmiyorlar..

İran Husilere açık mali ve askerî destek veriyor.. Husiler ise bir yandan merkezi hükümetle çatışırken, öte yandan Suudi sınır bölgesindeki Necran bölgesindeki Şiilerle yakın ve sıcak işbirliği içinde..

Husilerin ilk hedefi Necran’ı kurtararak Yemen’deki kurtarılmış bölgesi ile birlikte bağımsız bir devlet olmak.. Sonra sıra Yemen’i, ardından da Suudi Arabistan’ı Suudi ve Şeyh ailesinin elinden kurtaracaklar.. Husiler Suudilerle sıcak çatışma içinde.. Ellerinde tankları, zırhlı araçları, roketleri, hava kuvvetleri dışında hepsi var.. Daha geçtiğimiz günlerde İran’dan gönderildiği belirtilen bir gemi dolusu silah ele geçirildi..

Husiler ilk ortaya çıktığında San’a yönetimi olayı pek ciddiye almadı.. İşin ilginç ve garip yanı, ilk Husi ayaklanması olduğunda San’a yönetimi, bölgedeki askerî birliklere silahlarını bırakıp geri çekilme talimatı verdi.. Yani Husilere adeta faaliyet gösterecekleri bir alan verildi. Geri çekilenler ise sadece Sünni askerler oldu.

Zaten Yemen’de askerlik zorunlu olmadığı için San’a yönetimi daha çok Zeydilere bu görevi verdiğinden, bölge kısa sürede Husilerin denetimine geçti.. Husiler daha sonra güç toplayarak San’a yakınlarına kadar ilerledilerse de, Suudilerin Kuzeyden saldırmaları üzerine Husiler kuvvetlerini, Suudi Arabistan’a kaydırdılar..

Deniyor ki; San’a yönetimi, bölgedeki Husilere silah vererek ve o bölgeyi terketmek sureti ile Husilerin Suudi Arabistan’a saldırmasına göz yumdu, böylece bu topluluğun kendine saldırması yerine, Suudi Arabistan’la çatışmasını istedi. Suudilerin Husileri yok edeceğini düşünüyordu..

Ama bu arada başka bir şey oldu, Somali’deki El Kaideciler ve Vehhabi/Selefi direniş grupları, Yemen’e gelerek Husilere karşı örgütlenmeye başladılar..

Yemen, Afrika boynuzuna Gat ihraç ediyor, Afrika’dan ise Selefi ihracı ve insan kaçakçılığı var.. Bölgedeki aç insanlar, bu örtülü savaşın militanı olmaya hazır..

Güneyde de bu gelişmeler sebebi ile bağımsızlık talepleri artmaya başladı.. Aden merkezli solcu Araplar, San’a yönetiminin, son zamanlarda altın, petrol kaynakları bulunan Hadramut bölgesini uluslararası sermayeye peşkeş çektiğini ileri sürüyorlar.. Önce bu bölgeler iktidara yakın yerli aşiret reislerine tahsis ediliyor ve daha sonra da bu arazilerde yabancılar petrol ve altın aramaya koyuluyorlar..

Eskiden Aden’e bağlı olan Hadramut da şimdi kendi başına kalmak istiyor..

San’a, Hadramut, Aden, Husiler dernek ülke şimdiden 4’e bölünme tehlikesi ile karşı karşıya..

Aslında Husi bölgesinde bir örtülü İran-Suudi savaşı hüküm sürüyor. Suudilerin İran’a karşı bir Arap liği oluşturma çabalarına karşı Necran bölgesindeki gelişmeler, İran’ın Suudilere cevabı gibi gözüküyor..

İran, Husileri ve Necran bölgesini havadan bombalıyor , Husiler ise Necran’da Suudi askerlerine önemli kayıplar verdiriyor.. Yemen topraklarında iki farklı ülkenin örtülü bir savaşı söz konusu.

İşte tam da böyle bir zamanda ortaya çıkan bir olay, bir anda dikkatlerin bu noktaya çekilmesine sebeb oldu.. Aslında Çeçenistan’da yaşanan durum, farklı bir yönü ile Yemen’de yaşanıyor..

2009’un son haftasında Hollanda'nın başkenti Amsterdam'dan Amerika'nın Detroit kentine giden Delta Hava Yolları'na ait uçağı havaya uçurmaya çalıştığı söylenen Nijeryalı Ömer Faruk Abdulmuttalibin yakalanmasının ardından, ABD, Yemen’in ABD’ye karşı bir saldırı üssü olması ihtimalinden yola çıkarak, müdahaleye hazırlanıyor. Çünkü iddiaya göre merkezi hükümet, ülkede güvenliği sağlayamıyor ve Yemen, ABD ve bölgedeki müttefikleri için tehlikeli bir terör üssü olma yolunda..

Abdulmuttalib’in yakalanması da ilginç.. Babası oğlunun garip davranışlarından şüpheleniyor ve Amerikan yönetimine oğlunu ihbar ediyor. Abdulmuttalib olayı, ABD’nin Irak’a, Afganistan’a, Libya’ya müdahalesi öncesinde yaşananları hatırlatıyor..

Şimdi ortaya atılan yeni bir iddia ise daha da mide bulandırıcı: Abdulmuttalib’in İsrail ile bağlantısı olduğu ortaya çıkan Yemenli bir örgüt tarafından kullanılmış olabileceği iddiası.

Amerikalı bir grup emekli subayın yayınladığı Veterans Today isimli dergide, ilginç iddialar ortaya atılıyor: 7 Ekim 2009 tarihinde Yemen'de İsrail gizli servisi MOSSAD'la bağlantısı olduğu ortaya çıkan sözde ‘İslâmi örgüt’e atıfta bulunularak, Detroit uçağını havaya uçurmaya çalışan Abdulmuttalib'in, MOSSAD'ın izni olmadan elini kolunu sallayarak uçağa binemeyeceği iddia ediliyor.

Abdulmuttalib'in babası ise iddia edildiği gibi ‘bankacı’ değil, Nijerya'daki tüm savunma ve silah endüstrisini kontrol eden bir şirketin yöneticisi ve İsrail'le bu yüzden yakın işbirliği içinde olan bir isim.

Abdulmuttalib'in babasının Nijerya'daki ABD Büyükelçiliği ile çok iyi ilişkileri olduğu ve oğluyla ilgili bilgiyi Büyükelçiliğe verdiği, buna rağmen Abdulmuttalib'in elini kolunu sallayarak uçağa binmesiyle ilgili birçok soru da cevabını bekliyor.

Aslında işin içinde Hindistan, Pakistan, Afganistan, El Kaide, Yemen, Hollanda, Suudi Arabistan, İran, İngiltere ve İsrail’e kadar birçok ülkenin adı geçiyor.. Rusya, Kuzey Yemen’le yakın ilişki içinde idi eskiden. Mısır da öyle. Zaten Mısır, İran’ın Arap coğrafyasında etkinliğini ayırmasına öteden beri karşı.. Babül Mendeb, stratejik açıdan çok önemli bir liman. Öte yandan Husilerin liderinin Almanya’da yaşadığını da not etmek gerek.. San’a’da Hamalı mülteciler var. Kuzeydeki Husiler, İran yanında aynı zamanda Lübnan Şiası ile de bağlantılı..

Hicaz koridorunu kontrol eden Yemen, Mekke’nin güvenliği, Somali, Etopya bölgesinin denetimi açısından son derece hayati bir öneme sahip.. Bu koridor aynı zamanda Cibuti ve Sudan’ın dünyaya açılan iki kapısından biri..

Yemen, bir yanı ile Çanakkale’ye benzer.. Harim-i ismetin kilitbahiridir.. Öbür yanı ile de Çeçenistan’daki Transkafkas koridoruna benzer..

Hud aleyhisselamın, Seb’a Melikesinin ülkesi yeni ve zor bir imtihanla karşı karşıya.

Birtakım radikal grupların ham hayâlleri sonucu, ülke, kolaylıkla şeytani oyunların kucağına sürükleniyor.. Yoksul bir halkın kanları ve gözyaşları üzerine birileri yine kendilerine iktidar ve servet oluşturmaya çalışıyor.. Yazık, göz göre göre bir ülke işgale hazırlanıyor.. Tamam! Şeytan, Amerika, İsrail suçlu da, biz bu oyunlara nasıl bu kadar kolay alet oluyoruz ki! Şeytanın varlığı, günah işlememizin gerekçesi olabilir mi?

Son bir gelişme var. Husiler, San’a yönetimine masaya oturma çağrısında bulunmuşlar, ama sanırım biraz geç kaldılar. Ve bundan sonra bu işler nerede durur, kestirmek zor.. Çünkü bu sonucu hazırlayan şartlar daha da ağırlaşmış şekilde devam ederken, kimse iddiasından vazgeçmiş değil..

Selam ve dua ile...

VAKİT