“Sincar Konusunda Kim Müttefik, Kim Düşman?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz.” sözlerinden sonra tekrar gündeme gelen Sincar meselesi hakkında değerlendirmelerde bulunan Ceren Kenar, “Bu mesele sadece Türkiye ve PKK arasındaki bir ihtilaf değil.” diyor.

Ceren Kenar / Türkiye

Sincar Konusunda Kim Müttefik, Kim Düşman? (04.05.17)

Sincar meselesi basit bir terörle mücadele konusu değil. Bu mesele sadece Türkiye ve PKK arasındaki bir ihtilaf da değil.

Bölgedeki demografik hatları belirleyecek bir sürecin kilit unsurlarından biri Sincar.

Bir yandan Türkiye ve Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi (IBKY) cephesi var. Bu konuda kasım ayında Erbil’de röportaj yaptığım Barzani’nin dış politika danışmanı ve Kürdistan Demokrat Partisi Liderlik Konseyi üyesi Hemin Hawrani bu konuda şu sözleri sarf etti:

“Nerede bir güç boşluğu olursa, PKK bunu kullanmaya çalışır. Bunu Suriye’de, Kandil’de ve başka birçok yerde yaptılar. İlk başta DEAŞ’a karşı yaptıkları için onlara teşekkür ettik, zira bu insani bir meseleydi. Ancak Sincar’ı Peşmerge kurtarmış olmasına rağmen, buraya konuşlandılar. Aslında burada PKK’ya ihtiyaç yoktu. Çünkü, PKK’nın Sincar’la ve orda yaşayan insanlarla bir ilgisi yok. Size bir örnek vereyim: Kobani neredeyse düşecekken biz Peşmerge yolladık... Türkiye sayesinde bu Peşmergeler Kobani’ye ulaştı ve Kobani’nin özgürleşmesine yardım etmiş olduk. Ancak şunu demedik: ‘Bir güç boşluğu var ve Kobani’de kendi payımızı istiyoruz, burayı yönetmeye talibiz.’ PKK’nın Irak Kürdistan’ı ile bir alakası yoktur, Sincar’ı derhâl terk etmelidir. Ve biz onların Sincar’ı terk etmeleri için her türlü barışçı yolu deneyeceğiz. Zira PKK’nın Sincar’daki varlığı bölgesel çatışmaları provoke edecektir. Bugün ve gelecekte PKK’nın Sincar’da kalması için hiçbir gerekçe ve ihtiyaç yoktur. PKK’nın Sincar’daki varlığı illegal ve provakatiftir.”

Fakat buna rağmen PKK, Sincar’da konuşlanmaya devam etti. Bunu yaparken ise Yezidiler’i koruma argümanını kullandı. Peki bu doğru muydu? Bunu Hawrani’den dinleyelim:

“Yezidilerin ruhani dinî kurulu, yani en üst düzey dinî karar merkezi, oy birliği ile PKK’yı Sincar’ı terk etmeye çağırdı. Çünkü PKK’nın oradaki varlığı ve Peşmerge güçleri ile arasındaki fikir ayrılığı, Sincar’da istikrarsızlık oluşturuyor. DEAŞ’ın Sincar’ı ele geçirmesinden önce burada yaşayan 8.500 aileden, sadece 172 aile geri döndü.”

Peki Türkiye’nin Sincar’a müdahalesi sürpriz miydi? Yoksa bu müttefiki IKBY’nin de çağrısıyla mı gerçekleşti?

Buradan devam edeceğim...

Sincar Konusunda Kim Müttefik, Kim Düşman? -2- (08.05.17)

Sincar meselesinin basit bir terörle mücadele konusu olmadığını ve bölgedeki demografik yapı ve güç savaşları ile ilintili olduğunu geçtiğimiz yazıda açıklamıştım. Meselenin sadece Türkiye ve PKK arasındaki bir ihtilaf olmadığını ve başka aktörlerin dahil olduğunu da belirtmiştim.

Türkiye’nin Sincar konusundaki en net müttefiki Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi. Açık düşman ise PKK. Kasım ayında Erbil’de görüştüğüm IBKY yetkilileri bu meseleyi barışçı yöntemlerle çözmeyi tercih ettiklerini söylemiş ve bir kere daha PKK’nın Sincar’ı terk etme çağrısını dile getirmişlerdi. Bunun gerçekleşmemesi durumunda aynı yetkililer Türkiye’nin müdahalesini destekleyeceklerini ifade etmişlerdi. Sorun barışçı yöntemlerle çözülemediği, zira PKK’nın savaş dışında başka bir dilden anlamadığı için müdahale kaçınılmaz oldu...

Diğer aktörler konusuna gelince ise işler biraz daha komplike hâle geliyor.

Öncelikle Rusya’dan başlayalım:

Rusya bu konuda pek müdahil olma yanlısı değil. Öncelikli bölge stratejisi Irak değil zira. Rusya için şu an Orta Doğu’da temel mesele Suriye’de etki alanını maksimumda tutacak bir anlaşma sağlamak.

Ancak İran için aynı durum geçerli değil. İran’dan Akdeniz’e bir “Pers koridoru” kurmak isteyen İran için Sincar, bu lojistik hat üzerinde hayati önemde.

Peki ya ABD? Dost mu, müttefik mi, yoksa tarafsız mı? Veya Türkiye ve IBKY’nin karşı cephesinde mi?

Açık söylemek gerekirse ABD yönetiminden gelen mesajlar bu konuda karışık.

Trump yönetimi bir yandan IBKY ile ilişkileri güçlendirmek istiyor. Ancak diğer yandan PKK konusunda Obama yönetiminin çizgisini devam ettireceği yönünde işaretler veriyor.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mayıs ayında gerçekleşecek Washington gezisi kritik önemde.

Türkiye terörle mücadele konusunda müttefiki ABD’den hak ettiği desteği isteyecek. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’deki PKK yapılanması konusundaki net tavrını, kırmızı çizgisini bir kere daha hatırlatacak.

Cevabın ne olacağını ise hep beraber izleyeceğiz...

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!