HAKSÖZ HABER
Kemalist yazar Sinan Meydan, Ali Edizer vakasından hareketle kendince Kemalist devrimlerin önemini hatırlatan bir yazı yazmış. Bir ideolojiye körü körüne angaje olmanın insanın zihnini nasıl işlevsiz hale getirdiğini Meydan’ın yazısında görmek mümkün. Kemalizm’i savunacağım, en çok ben savunmalıyım saikiyle yazıldığı belli olan yazı aslına bakılırsa tarzıyla kendisini açığa vuruyor. Sinan Meydan kendisinden çok emin bir şekilde sadece buyuruyor. Yazıda okuru ikna edecek hiçbir şey öne sürülmüyor. Zaten var olan ön kabuller tarihi alıntılarla desteklenmeye çalışılarak ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuluyor. Acaba sahip olduğu ideolojinin tahakkümcü perspektifi mi Meydan’ın yazısına sirayet etmiş?
Öncelikle Sinan Meydan körü körüne iman ettiği Kemalizm’i bilimsellik, akılcılık diyerek savunması bir paradoks oluşturuyor. Eğer ki bu ilkeleri çok önemsiyorsa yapılması gereken öncelikle Kemalizm’in eleştiriye tabi tutulması olmalıydı. Ardından orada çelişkili bir şey bulunamadıysa propaganda/savunu ne yapılmak isteniyorsa yapılabilirdi. İkinci paradoks ise modernleşme düşüncesinde saklı. Kullandığımız dil düşüncelerimizden bağımsız ele alınamaz. Meydan’ın dili ise modernleşmenin militarist, faşist yüzünü bizlere gösteriyor. Dayatmacı, kibirli, üstten bakan, tahkir eden bir üslupla kaleme alınan yazı kendisini buradan faş ediyor. Modernleşmeyi esas alarak düşünürsek bile bu şekilde bir modernleşme deneyimi dünyanın hiçbir yerinde artık kabul görmüyor. Yani yine yazı da çok sık geçen çağ dışı ve gerici-ilerici tanımlamaları da bu yönüyle anlamını yitiriyor. Buradan modernleşmenin baskıcı yüzünün yok olduğu anlamı çıkartılmamalı. Sadece Sinan Meydan vb. ideolojik refleksleri batı açısından bile artık oldukça arkaik görülüyor.
“Ortaçağ zihniyeti” meselesi de herkesin malumu oldukça tartışmalıdır. Kime göre ortaçağ sorusunu sormak gerekiyor. Ayrıca düşünce tarihi üzerine yapılan çalışmalar “ortaçağ karanlığı” kabulünün de ciddi anlamda sarsılmasına yol açtı. Belki Sinan Meydan’ın haberi yoktur. Batı için bile karanlık bir ortaçağdan bahsetmek epey tartışmalı bir konu artık. Neticede çok önemsediği batı modernleşmesinin temelleri orada atıldı. Üçüncü paradoks ise “batıyla birlikte batıya karşı” yaklaşımında yatıyor. Kemalistlerin emperyalizm vs. diyerek zırvaladıkları şeyin ne olduğu oldukça muğlak. Batı emperyalizminden şikâyet ederken bütün düşünce kodlarını batı modernleşmesini merkeze alarak oluşturan bir düşün(eme)me tarzı çünkü Kemalizm. Aslında bu durum bir yönüyle tüm ideolojiler için geçerlidir. Din veya dindarlıkla ilişkili konularda anlamaya değil yaftalamaya dönük çabası Sinan Meydan’ın her konuda olduğu gibi bu konuda da şekilci ve derinlikten yoksun bir yazar olduğunu ortaya koyuyor. Örnekler çoğaltılabilir ancak bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyoruz.
Hulasası neresinden tutsak elimizde kalan bu yazı sadece yazarıyla sınırlandırılamayacak bir duruma işaret ediyor: Kemalizm dayatmacı, paradoksal ve süresini tüketmiş bir ideolojidir. Ancak tutarlı ve sürekli mücadele perspektifinin ortaya konulamaması hala Kemalizm gibi fasit bir ideolojiyi memleketin başına bela edebiliyor.