Başta adalet olmak üzere tüm kutsal kavramları kendi ikballerine âlet eden 28 Şubatçılarla şakşakçılarının, nihayet adaletin tecelli etmeye başlaması karşısında söyleyebilecekleri fazla bir şey yok... Sevinemezler, çünkü onlar da aynı denizin balıkları...
Üzüntülerini açığa vuramazlar, çünkü “işbirlikçi” kimlikleri fena halde sırıtır...
Çaresizlik içinde, ister istemez, “Ne şiş yansın ne kebap” mantığına sığınıyor, “Adaleti intikam duygusuyla arayamazsınız” türünden kekeliyorlar.
Bu sözler CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na ait. Adaletin bazı zanlıları gözaltına almasını “intikam” olarak nitelendiriyor.
Tipik “suç ortağı sendromu” mu, yoksa algı güçlüğü mü, bilmiyorum.
Bildiğim şu ki, 28 Şubat sürecinin faillerinden hesap sorulma aşamasına gelinmesi, yalnızca bazı eski askerleri değil, onlardan daha çok bazı politikacılarla, medya mensuplarını gocunduruyor.
28 Şubatçılara siyasi destek verenler, sorumsuz ama yüksek makamlarını 28 Şubatçıların emellerine âlet edenler, “Üst düzey bir askeri yetkili”ye dayanarak mesnetsiz “andıç”ları manşetten verenler, 28 Şubat’ın haklılığını köşe yazılarında sürekli savunarak, yalan haberler üzerine hüküm bina edenler, dini inançları “tehdit” olarak görüp “Erbakan sendromu”nu aşmaya çalışanların ruhu titriyor...
Ateş bacayı sardı...
Devlete düşen, muhtemel kaçışları önlemek için şimdiden tedbir almaktır. Benden söylemesi...
Bulun Fadime’yi, 28 Şubat sürecinde yapılan “proje”nin gereği olarak dolaştırıldığı kanallara tekrar çıkarın. O zaman yaptığı gibi, yine ağlaya-zırlaya işin gerçeğini anlatsın. Kim yetiştirmiş, kim kullanmış, ekranlarda zırıldayıp kendi halinde Müslüman dindarları kirletmesi için kim ne vermiş, sonra nasıl sırra kadem basmış, kaybolmuş anlayalım.
28 Şubat’ın anlı şanlı genel yayın yönetmenlerini, altmış bin dolar maaşlı televizyon programcılarını, iftira simsarlarını tüm gerçek yüzleriyle tanıyalım: Yalan haberler nereden pompalanıyormuş, bunlara dayanarak bir sürü masumun defteri nasıl dürülüyormuş, amaçları neymiş, banka hortumcularına kim kol-kanat germiş, kim ne hisse almış, neden hayali haberler manşetlere çekilip ortalık telaşa veriliyormuş, öğrenelim.
Bütün bunlar tüm teferruatıyla ortaya çıksın ki, bir daha hiçbir general, siyasetçi, medya mensubu, akademisyen böyle bir şeye cüret edemesin!
Akıllarına dahi getirmesinler...
Türkiye artık normalleşsin.
Yapanın yanına kâr kaldığı, şimdiye kadar hiçbir “darbeci”den hesap sorulamadığı için on yılda bir darbelendik. Türkiye her darbede onlarca yıl geriye gitti. Milletin vergileri çar-çur edildi.
Şimdi hesap verme zamanı!..
Herkes yaptıklarının hesabını verecek, başka yolu yok...
Bu defter ancak bu şekilde kapanır, acılar biraz olsun bu şekilde diner.
“İntikam”la filan da bir ilgisi yok. Ne yani, “intikam” demesinler diye, aklına estikçe darbe şartları oluşturup ardından darbe yapanları bağışlayacak mıyız?
Kılıçdaroğlu her zamanki gibi akıntıya kürek çekiyor...
Geçmişiyle hesaplaşamamanın sıkıntısını yaşıyor.
Başta eski Genel Başkan olmak üzere, o günlerde CHP’yi yönetenlerin 28 Şubat yandaşlığı o kadar açık ki, yeni yöneticiler bu mızrağı hiçbir çuvala sığdıramazlar.
Yapmaları gereken en iyi şey, vicdan muhasebesine oturmaktır.
YENİ AKİT