7 yıldır en kanlı şekilde süren Suriye Buhranı, yüzbinlerce insanın ölümü ve sadece 3,5 milyonu Türkiye’de olmak üzere, milyonlarca insanın yerinden-yurdundan olduğu bir insanlık faciasına dönüştüğü halde, dünyanın emperial-şeytanî güçleri bu buhranın kendi istedikleri noktaya gelmesi için, kendi aralarında oynadılar-durdular. Başında Beşşar Esed’in bulunduğu Baas Diktatörlüğü’nün zulümlerini kendi aralarındaki satranç oyunu için bir gerekçe olarak gösteren bu emperial güçler bu ülkedeki cinayetlerin sürüp gitmesini daha bir istediler.
Yıllardır, kimyasal ve konvansionel silahlarla onbinlerce-yüzbinlerce insan kana bulandığı halde seyirci kalan bu güçlerin sadece kimyasal silahlara karşı hassasiyet göstermesi düşündürmelidir.
Kaldı ki, o silahların hemen her birisinin yapımcıları da bizzat kendileri..
Dünyanın en büyük silâh ihracatçısı olan ülkelerin ilk 5-6’sının B. Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa ve İsveç olduğunu hatırlamak yeter.. Ki, bunlardan İsveç’in, bir de meşhur Nobel Barış Ödülleri’ni düzenlemesi bir ironiden de öte bir şeydir.
*
Amerikan başkanı Trump’ın bir haftayı aşkın zamandır dünyayla alay edercesine, ‘Hazır ol Rusya, en gelişmiş ve güzel füzelerim yolda.. Belki yarın, belki hiçbir zaman..’ gibi ‘tweet’leri nihayet dün sabah gerçekleşti ve fırlatılan 112 adet füze Suriye rejiminin kimyasal silah depolarının bulunduğu veya imalâthaneleri olduğu ileri sürülen yerleri vurdu.
Daha önce ‘her saldırıyı vururuz’ diyen Rusya, ilk tepkisini, ‘bizim askerî birliklerimiz ve mevzilerimiz hedef alınmadı..’ diye gösterdi. Aynı şekilde, ‘Beşşar Esed’i sonuna kadar destekleyeceğiz’ diyen İran da, saldırıyı kınayıp, ‘gerekli cevabın münasip zamanda ve şekilde verileceği..’ şeklinde geçiştirdi.
Amerikan Hükûmeti ise, ‘hedeflerinin Beşşar Esed’i devirmek olmadığı’nı açıkça ifade etti. Yani, öldürülen 1 milyona yakın insana birkaç milyon daha eklenebilir. Beşşar Esed’in iktidarı bu emperial güçlere bütün müdahale imkânlarını sunuyor çünkü..
Hatırlayalım, 1991-Körfez Savaşı’nda da Amerika, Saddam’ı aynı şekilde bir süre daha iktidarda tutmuş ve şartların oluşmasını bekleyip 2003’de de nihaî darbeyi vurmuştu.
Oyunu kuranlar şerr güçler.. Onlara âlet olan da zaten bir başka zâlim..
Mevlâ, görelim n’eyler..
*
Darbeci Generallere Bu Ayrıcalık, Neden?
28 Şubat 1997 Askerî Darbesi’nin mimarları olan ünlü komutanlar, dönemin Gen Kur. Baş. Org. İ. Hakkı Karadayı, Gen. Kur. 2. Başkanı Org. Çevik Bir, 1. Ordu k. Org. Çetin Doğan ve dönemin YÖK Başkanı, (sivil general havasındaki) Prof. Kemal Gürüz gibi isimler başta olmak üzere diğer darbe sanıklarıyla ilgili yargılamalar nihayet sonuçlandı ve dönemin ele-avuca sığmaz generallerden 21’ine müebbed / ömür boyu hapis cezası verildi.
Elbette henüz bu kararın Temyiz süreci bulunuyor.
Ancak, tutuksuz yargılanan ve bu cezalar sonunda ağır hapis’le cezalandırılan sanıklar tutuklanmadı. Bu kişilerin çok yaşlı ve kaçma ihtimali olmayan kimseler oldukları için tutuklanmadıkları görüşü ağır basıyor. Halbuki, tutuksuz yargılanırken, hattâ 8-10 sene cezaya çarptırılan nicelerinin, henüz hüküm kesinleşmemişken tutuklandığı biliniyor. Bu durumda kanun karşısında vatandaşların eşit olduğu ilkesi veya iddiası ne oluyor? Ki, halihazırda, cezaevlerinde ağır hasta ve de ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede yaşlı kimselerin bulunduğu da bir diğer gerçek..
Bu açıdan, şimdi bu kişiler hakkında da derhal tutuklama kararı verilmeli ve ayrıca, temyiz incelemesinin yıllarca sürmemesi için hemen sıradışı incelemeyle sonuca gidilmelidir. (Nitekim, merhum Erbakan ve de Erdoğan’ın 3 sene altındaki ceza dosyaları bile, 28 Şubat döneminde birkaç ay içinde incelenip kesinleştirilmişti.) Şimdi, bu kararın kesinleşmesi de âcilen sağlanmalı ve böylece bu eski komutanlara rütbelerine göre tanınan lojman, makam arabası, koruma tahsisi ve emekli maaşı gibi imkânlar, er statüsüne indirilmiş kimseler durumundakilerin seviyesine indirilmelidir. Aksi halde, ömürleri tamam olanlar ve mirasçıları açısından bir ceza olmayacak ve yargı mekanizması üzerindeki soru işaretleri daha da büyüyecektir.
*
Star