"Silah işi ayrı, Ergenekon işi ayrı" hükmünü veriyor ve "silahı buldun" diye devam ediyor Baykal: "Kendine güveniyorsan, orada kimin parmak izi varsa onu ortaya çıkar da göreyim seni." Arkasından devlet içindeki çetelerin temizlenmesine tam destek veriyor:
Sözleri Ergenekon soruşturmasının geldiği nokta itibarıyla çok önemli: "TBMM, o silahlarla ilgili tabloya el atmalıdır, incelemelidir. Bu konu aydınlığa kavuşturulursa çok şey olur... Devlet içindeki çeteleşmenin, örgütlerin ayıklanması, teşhir edilmesi ve etkisizleştirilmesi için yapılacak her çalışmayı desteklemeye hazırız."
Bu öneriden ne anlamalıyız?
Soruşturmanın konusu bir terör örgütü. "Terör" adı üzerinde siyasî amaçlarla şiddete başvurmak anlamına geliyor. O zaman bir terör örgütünün hem silahlı kanadı hem de siyasî kanadı olur. Siyasî kanat örgütü yönetir, siyasî hedefleri belirler. Suikast ve sabotaj yapmakla görevli silahlı kanada eylem yaptırır. Namlunun yöneleceği hedefi belirler. Ama yine de Baykal'ın kestirmeden verdiği bu hükmü, Ergenekon davasını yürüten yargıçlara bırakmamız gerekir. Gerçekten "silah işi ayrı" mı? Hükmü mahkeme verecek.
Ergenekon soruşturmasının 11. dalgası sürerken, artık hepimiz bir şeyden emin olmalıyız. Sağda solda yapılan spekülasyonlara, tartışmalara hiç aldırmadan soruşturmayı yapanlar işlerini kendi bildikleri şekilde yapıyorlar. Ellerindeki bilgi ve belgelerden yola çıkarak gereken ne ise, yaptıkları da o. Kopartılan onca gürültüye rağmen gelinen nokta, bütün endişeleri izale etmek için yeterli. Kimse artık bu soruşturmanın üzerinin kapatılacağını, cinayet işleyenlerin yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını düşünemez. Memleketimizde savcılar ve hakimler var; onların emrinde adlî zabıta var. Hukuk devleti hükmünü yürütüyor.
Baykal, Ergenekon için haliyle siyasî bir savunma yapıyor. Ergenekon soruşturmasının Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın kafasında şekillenmiş bir "siyasî itham"ın icabı olduğunu, bir "siyasî hedefi" bulunduğunu söylerken aslında bir cuntayı savunuyor. Baykal, doğrudan darbe peşinde koşan cuntacıları korumaya çalışıyor. Çünkü bu darbe meselesinin CHP ile iç içe geçmiş büyük bir organizasyon olduğunu biliyor. Böylece hem kendi partisini savunmuş oluyor hem de AK Parti'nin alan kazanmasına engel olmaya çalışıyor.
Sorumuza dönelim: Baykal'ın, TBMM'nin duruma el koyması ve silahların peşine düşmesi önerisi ne anlama geliyor? Öncelikle silahlı örgüt ile siyasî örgütü, Parlamento'nun siyasî zemininde ayırma stratejisi anlamına geliyor. Baykal'ın önerisi gerçekleşir ve Meclis bir araştırma komisyonu marifetiyle silahların peşine düşerse birkaç şey olacak. İlki, Ergenekon için Meclis'te muhalefet bir savunma hattı oluşturacak. Devam eden dava, siyasî zeminde sulandırılacak. İkincisi, "darbe teşebbüsü" aklanacak.
Baykal'ın bu hesabı doğru mu? Bana göre değil.
Kendisini "Ergenekon'un avukatı" ilan eden anamuhalefet liderinin önerisi ile bile olsa Meclis'te kurulacak komisyon, yargı üzerindeki ağır yükü hafifletecek. Silahların peşine düşmek, savcının giremediği yerlere girmek, suç işlenen yerlerin denetlenmesi demek. Adalet Bakanı'nın Anayasa'nın 138. maddesine dayanarak (Devam eden bir davanın Meclis'te gündeme getirilememesi) Baykal'ın önerisine yaptığı itiraz tutarlı değil. Devam eden birçok dava hakkında Meclis'te araştırma komisyonu kuruldu. Ayrıca, Baykal'ın önerdiği şekilde silahların peşine düşen bir komisyon, yargının müdahale edemeyeceği bir alanı denetlemiş olacak.
Asıl önemlisi, "silahların peşine düşmek" kastıyla bile olsa Meclis'in bu konuya el atması, Parlamento denetiminin devreye girmesi demek. Ergenekon davası bir ceza davası. Bu ceza davasına konu olan suçları işleyen örgütün ise devlet içinde uzantıları olduğu aşikâr. Parlamento vasıtasıyla demokratik denetim devreye girmeden, devletin derinlerinin temizlenmesi mümkün değil.
Öyleyse amacı ne olursa olsun Baykal'ın önerisi ciddiye alınmalı ve bir Meclis araştırma komisyonu kurulmalı.
ZAMAN