Türkiye’deki medya, saman alevi gibi.. Bir konuya bir giriyor, sonra unutup, başka konulara dalıyor.
Şike’de de bunu yaşadık... Haftalarca, gazetelerin manşetlerini şike haberleri süsledi. Şimdi tam iddianame hazırlanıp, sonuç noktasına gelinecek.. Birdenbire olayı unuttuk.
Unutma ile birlikte, şikeciler de harekete geçti..
Medyanın olayı ikinci plana atmasını da fırsat bilerek, “cezaların çok olduğu, daha küçük cezalarla da yetinilmesinin mümkün olduğu” tezi işlendi..
Bu tez; bir şekilde, siyasilere de kabul ettirildi.
TBMM, cezaları kuşa çevirdi.
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın onayı bekleniyor..
Olayı Fenerbahçe-Aziz Yıldırım eksenli almak, bazılarını olayda taraf haline getiriyor. O takımın taraftarı olduğu için veya işin ucu kendi takımına da bulaşabileceği endişesi ile, cezaların hafifletilmesine kimsenin pek itiraz ettiği yok.
Bence sessizliğin esas sebebi, yıllarca büyük bir takımın başkanlığını yapan kişi hakkındaki iddiaların, doğru olmadığı şeklindeki önkabul!.
“İddialar doğru çıkmazsa, zaten ceza verilmeyecek” gerçeğini, kimse düşünmek bile istemiyor.
Ne yapıp yapıp, cezaevindeki insanların çıkması isteniyor..
Oysa olaya şöyle bakmalıyız..
Bir takım yöneticisi veya futbolcusu, gerçekten şike yapmış ise, gerçekten şikesi ispatlanmış ise, verilecek ceza sadece bir yıl mı olmalıdır?
Daha somut söyleyelim. Anlaşılabilir olması için de, şu anki dosyadaki iddialardan yararlanalım..
Mesela ne iddia ediliyor? Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bir TV programında söylemişti: “Arjantinli futbolcumuz Broggi’yi arayan birileri, ‘Fenerbahçe maçının ilk 15 dakikasında kırmızı kart görürsen, sana 200 bin Euro vereceğiz’ teklifini yapmış. .. Telefon şirketi aracılığıyla bu teklifi yapanları bulmaya çalışacağız..”
Bu bir iddia..
İddia hali ile şikenin cezasının ne olması gerektiğini tartışırsak, tabii ki hafif cezadan yana oluruz. Çünkü, suçun henüz ispat edilmediği aşamada, sanıkların haksız yere ceza alabileceği hissi var hepimizde..
Oysa; Cumhurbaşkanı’nda bekleyen yasayla Aziz Yıldırım’a ne ceza verilmesi gerektiği tartışılmıyor.. Genel olarak; şike yapanlara, şike yaptıkları ispatlananlara, ne ceza verilmesi gerektiği belirlenmeye çalışılıyor..
Sadece şu an cezaevinde olanlar için değil, bundan sonra, şike yapacak herkese verilecek cezalar belirlenmeye çalışılıyor..
Dolayısıyla; şu ana kadar yaşanmış olaylardaki henüz kesinleşmemiş isnatları değil, ileride yaşanacak ispatlanmış iddiaları dikkate alarak, cezanın miktarını belirlemek gerekir.
Örneğin biraz önce aktardığımız olayda, “Şikenin varlığının, kesin belgelerle ispatlanması halinde, ne ceza verilmeli?” diye düşünmeliyiz.
Gökçek’in aktardığı iddianın, şöyle gerçekleştiğini düşünelim. Şike teklifi yapılıyor. Belirtilen futbolcu gerçekten kırmızı kart görüyor. Sonrasında gerçekten teklif edilen para ödeniyor..
Hatta; gerek futbolcu ve gerekse şike teklif eden kişi iddiaları kabul ediyor, suçlarını itiraf ediyorlar..
Böyle bir durumda, bu futbolcuya ve teklifi yapan kişiye ne ceza verilecek?
Mevcut kanun 5 yıl derken, Cumhurbaşkanı onaylarsa yeni kanunla 1 yıl deniyor..
Hangi cezanın tercih edilmesi gerektiğini, şikenin varlığı ispatlanmış olma halini düşünerek cevaplamamız gerekir.
Yine mevcut soruşturma eksenindeki bir iddiadan hareket edelim.. Fenerbahçe eksenli soruşturma kapsamında, valiz/çuval dolusu paranın, “şike teklif edilen takıma verildiği” ileri sürülmüştü. Suçlananlar ise, valizde bilet olduğunu ileri sürmüşlerdi. Bu hali ile insan tabii ki insaflı olmayı tercih ediyor. Ve hafif cezadan yana tavır alıyor..
Ama bu hali ile düşünmeyelim olayı.
Varsayalım; o valiz dolusu para, görüntülerle tek tek ispatlandı. Gerçekten valizde bilet değil, para var. Ve gerçekten, o valiz dolusu para, karşı takıma herhangi bir makul sebep olmaksızın verilmiş.. Maçın neticesi de, teklif edildiği şekilde gerçekleşmiş.
Böyle bir durumda, şike teklifinde bulunan ve bu teklifi kabul edenlerin cezasının bir manavdan iki kilo portakal çalan garibana verildiği kadarı ile, 1 yıl gibi komik bir ceza olmasını kim kabullenebilir?
Bir bakkaldan üç tane ekmek çalsanız, “Senin ihtiyacını bir ekmek görebilirdi. Fazlasını almışsın. Cezada indirim falan yok.. Al sana 1 yıl” deniyor. Hatta; suç gece işlenmiş ise, artırım bile uygulanıyor..
1.5 TL’lik hırsızlığa verilen cezanın 1 yıl olduğunu bilerek cevaplayalım: “200 bin, 500 bin Euro para teklif edilerek, maç neticesinin değiştirildiği ispatlandığı halde, bu olaya da 1.5 TL’lik hırsızlığa verilen cezayı mı vereceğiz?”
Şunu da hatırlatayım..
Cumhurbaşkanı onaylasa da, bu kural uzun ömürlü olmaz. Anayasa Mahkemesi, “cezalarda oranlılık” prensibi gereği, şike cezalarının, daha fazla olması gerektiği gerekçesi ile iptal eder..
Olan, Çankaya’nın itibarına olur..
Cumhurbaşkanı; kendi saygınlığını tartışmaya açmamalı, itibarına mahkemenin çizik atmasına fırsat vermemelidir..
YENİ AKİT