Siirt'in kalbi Gazze ile...

Yasin Aktay, Siirt'te Gazze temalı film festivaliyle kültürel ambargonun kırılmayı amaçlandığını aktarıyor.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Siirt Kısa Film Festivalinde “Kalbimiz Gazze”

Hamas’ın siyasi liderlerinden Halit Meşal katıldığı bir programda Siyonist işgal gücüne karşı 7 Ekim’de başlatılan Aksa Tufanının sadece askeri boyutla sınırlı kalmadığını, yanısıra toplumsal, siyasi, ekonomik-yardımlaşma ve bilhassa medya ve iletişim alanında da estiğini ve İsrail’i kökten salladığını anlatıyordu. Her birinin nasıl gerçekleştiğini tüm detaylarıyla anlatıyor ama en önemli boyut olarak medya-iletişim ve algılar alanında cereyan ettiğini anlatıyordu.

İsrail’in on yıllardır bütün dünya medyasında emrinde çalıştırdığı paralı veya parasız ordularıyla işledikleri bütün algılar Aksa Tufanının ilk ve artçı dalgalarının önünde hallaç pamuğu gibi savruldu. Yenilmez denilen İsrail ordusu birkaç saat içinde, rivayetlere göre planlananın da üçte birlik bir süre içinde çöktü. Onsuz yaprak kımıldamaz denilen MOSSAD’ın istihbaratı, aşılmaz duvarlarını parçalayıp içeriye dalan Kassam Tugaylarını çıkarken bile göremedi, duyamadı. Kassam Tugayları resmen İsrail’in ve arkasındaki CIA istihbarat kapasitesiyle göstere göstere dalgalarını bir güzel geçtiler ve MOSSAD-CIA efsanesini yerin dibine geçirdiler.

İsrail’in yıllardır zihinlere özenle, haber ajanlarının dilliyle, edebiyatıyla, haberleriyle, bütün propaganda aygıtlarının ve bilhassa sinema filmlerinin marifetiyle kazıdığı algılar 7 Ekim’den itibaren tamamen tersyüz oldu. Halit Meşal’in deyimiyle Aksa Tufanı bu propagandalarla işlenmiş İsrail imajını önüne katıp süpürmüş oldu. Bu da Hamas durup dururken neden böyle bir saldırıya geçti diyenlere gelsin.

Geçtiğimiz hafta Siirt’te yıllardır yapılmakta olan Uluslararası Kısa Film Festivalinin altıncısı düzenlendi. Her yıl tam bir festival havasında düzenlenen etkinliğin hazırlıkları bütün hızıyla devam ederken Aksa Tufanı kopmuş, ardından İsrail’in bütün vahşetini ve zulmünü sergilediği katliamları başlamıştı.

Bu havada şenlik, şölen, festival yapılabilir miydi? Festival neresinden bakarsanız bir miktar eğlence de içerirdi. Festivalin baştan beri organizatörü olan sinema emekçisi ve Anadolu Kültür ve Sanat Meclisi Derneği başkanı Baran Mayda festivali iptal etme veya erteleme fikriyle bana geldiğinde ilk tepkim “biz neden iptal edelim, İsrail soykırımından vazgeçsin” dedim. O andan itibaren bu yılki festivalin konseptini değiştirip Gazze ile dayanışma vesilesine dönüştürme fikri çok daha isabetli geldi.

Ne de olsa İsrail bugünkü iğrenç bir kibir olarak dışa vuran üstünlükçü iddialarını geçmişinde iddia ettiği bir mazlumluktan besleyip durmuş ve bunu da en iyi sinema filmleriyle gerçekleştirmiştir. Bugün Hollywood’un en başarılı sinema klasikleri arasına girmiş olan Holokost temalı filmler İsrail’in bugünkü haksız imtiyazlarını besleyen duygusal-imgesel altyapıları oluşturmuş, oluşturmaya da devam etmektedir.

Sinema yoluyla, sanat yoluyla insanların gözlerini boyamıştır İsrail. Tıpkı Firavun’un sihirbazlarının yaptıkları illüzyonlarla halkın gözünü boyadıkları gibi. Firavun ve sihirbazları aslında her türlü iktidar ideolojisi için muhteşem bir metafordur. Kur’an-ı Kerim’de Firavun’un sihirbazlarına atfedilen bu özellik İsrail örneğinde sinema üzerinden çok yaygın ve etkili bir biçimde yapılmaktadır.

Sanat normalde herkesin göremediği gerçekliği duyguları da uyararak insanlara çarpıcı bir biçimde gösterebilmenin yoludur. Oysa siyasetin, ideolojinin hizmetine girdiği yerde kendiliğinden görünür gerçekliği örtbas etmenin veya başka türlü göstermenin de bir yolu haline gelmiş oluyor.

Schindler’in Listesi, Hayat Güzeldir, Piyanist gibi filmler yoluyla insanlar Yahudilerin Nazi almanyasında maruz kaldıkları zulme dair oluşan duygusal atmosferde ne Nekbe’yi, ne Sabra Şatilla’yı ne yerleşim-gasp zulmünü ne 17 yıldır Gazze’de yaşanan toplama kampı uygulamasını ve bugün yaşanan soykırımı görmez hale geliyorlarsa orada sanat sadece Firavunun sihirbazları gibi çalışıyor demektir. Ancak Firavun’un göz boyayıcı sihirbazlarına karşı insanları uyandıran Musa’nın asası da vardır. Öyle bir asa ki, gözboyayıcı sihirbazların bile gözünü açar.

Bugünlerde 7 Ekim’den itibaren Gazze’de yaşananları daha görünür hale getirmek için sanata bile ihtiyaç yok. Belki nadir zamanlarda olduğu gibi gerçeklik sanatın tavassutuna hiç ihtiyaç duymaksızın kendiliğinden bütün çarpıcılığıyla gözleri açıyor, kendini sunuyor ve gereken duygusal-estetik etkiyi yapıyor. Tavanı bombardımanda çökmüş bir hastanenin ameliyathanesindeki ameliyat masasında üzerindeki örtü bile toz toprak olan bir hastaya müdahale etmeye çalışan doktorların görüntüsü mesela. Paylaşanların bir kısmı şöyle bir not düşmüş: “Dünyanın bütün yönetmenleri bir araya gelse böyle bir sahne tasarlayamaz”.

Yine de 6. Kısa Film Festivalini bu düşüncelerle eğlenceden arındırılmış, tamamen Gazze’ye adanmış olarak yapmaya karar verdi Festival komitesi. Çok da güzel oldu. Yaşadığımız gerçekliği olduğundan daha iyi yansıtabilecek bir iddiası olamasa da, göz boyayıp gerçekliği tahrif eden sanatı ifşa edebilir, Aksa Tufanı istikametinde esebilirmiş sanat.

“Kalbimiz Gazze” temasıyla gerçekleşen Festivalin açılış toplantısı Veysel Karani beldesinde yapıldı. Nurdan Albamya İnce’nin tek kişilik “Filistin Hakkında Konuşmalıyız” başlıklı tiyatro gösterisi 7 Ekim’e giden süreci olabildiğince çarpıcı bir biçimde temsil etti. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Kudüs, Filistin ve Selahaddin Eyyübi konulu konuşmasını tarihten bugünümüze gelerek yaptı. Festival boyunca Filistinli, Mısırlı, Ürdünlü sinema yönetmenleri ve sanatçıları Siirt Üniversitesi öğrencileriyle buluştu.

Final ise Kurtalan ilçesinin Selahaddin Eyyübi İmam-Hatip lisesinde yapıldı. İhsan hoca için bu seçim dikkatten kaçabilecek değildi. Ödül takdiminde Selahaddin Eyyübi’den Kürt gençlerine kalması gereken emanet üzerinden çok duygusal bir konuşma yaparak bu okulun öğrencilerine önümüzdeki ayda Siirt Valiliğince düzenlenecek 7. Kitap Fuarında yeni çıkmış olan “Selahaddin Eyyübi” kitabını hediye olarak dağıtacağını vaat etti.

Bu arada her geçen yıl iyice oturan Uluslararası Siirt Kısa Film Festivaline bu yıl 750’ye yakın eser başvurmuş. 300 kadarı yarışmaya değer bulunmuş ve finalde dereceye kalan 4 filmin yönetmenlerine ödülleri takdim edildi.

Festivalden Türkiye’nin bütün sanatçılarına da Gazze’nin gözleri açtığı yerden sahih sanatın gerektirdiği duruşu sergilemeye açık bir davet de çıktı. Bu daveti de iletmiş olalım.

Yorum Analiz Haberleri

Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?
Siyonizm Batı'nın çöküşünü hızlandıracak
Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına