Siirt Üniversitesinden Suriye Direnişine Selam

Siirt Üniversitesi öğrencileri Suriye İntifadasının 5.yılında Suriye halkının direnişini destekleme ve Baas vahşetini kınamak için bir araya geldi.

HAKSÖZ-HABER

Siirt Üniversitesi Kezer Kampüsünde bir araya gelen öğrenciler 5. Yılına giren Suriye İntifadasını selamlamak için bir yürüyüş yaptılar. Kardeşlerinin yalnız olmadığını ifade eden öğrenciler, yürüyüş boyunca "Katil Esed Suriye'den Defol!", "Küfre Karşı Omuz Omuza", "Suriye Cihadı Onurumuzdur", "Siirt’ten Halep'e Direnişe Bin Selam!", "Suriye Halkı Yalnız Değildir!" şeklinde slogan attılar ve tekbir getirdiler.

Açılış konuşmasını yapan Rıdvan Turhan Suriye kıyamının bize verdiği 3 derse değindi:

“Birinci ders: Zafer Allah’tandır!

Humus’ta Esed karşıtı bir gösteride, konuşmacı kitleye dönerek bu soruyu soruyor: “Zafer ve yardım kimden gelir? Sarkozy’den mi, Obama’dan mı, Erdoğan’dan mı? Bu isimlerden yardım bekleyerek bu meydana gelenler, burayı terk edebilirler.” Her gün onlarca şehit veren Humus halkı cevap veriyor: “Zafer ve yardım yalnız Allah’tan gelir. Biz O’na güveniyoruz.” İşte Suriye direnişinin öğrettiği en büyük ders budur.

Her türlü hesabı, uzun vadeli çıkar ilişkilerini, komploları, maslahat heyulasını boşa çıkaran şey işte budur. İçinde bulunduğumuz çaresizlik ve güçsüzlüğümüze rağmen, Allah’ın dinini hâkim kılma çabamızda, araçlarımızı, yöntemlerimizi ve ilişkilerimizi belirleyen temel amili işaret eden bu meydan okuma ve bu çağrıya kulak vermemiz gerekiyor.

İkinci Ders: Şehitlerin kanı, hakikati daima ortaya çıkartır!

Üçüncü Ders: Zalimlere asla meyletmeyin!”

Açılış konuşmasının ardından Muhammed Sıddık Taşçı basın metnini okudu. Basın açıklamasının tam metnini aşağıda okuyabilirsiniz.

BASIN AÇIKLAMASI:

Suriye Halkının Despotizme Karşı Kıyamı 5.Yılında

18 Mart 2015

Ortadoğu’da despotik rejimlerin tahakkümüne karşı kabaran öfke denizi bundan tam 4 yıl önce Suriye’de de karşılık buldu. Önceleri silahsız-barışçıl eylemlerle Esed rejiminden en doğal haklarına ilişkin taleplerde bulunan Suriye halkı ve gençliğinin talepleri zalimce bastırılmaya çalışıldı. Ve Suriye halkı geçtiğimiz dört yıl boyunca da tarihin gördüğü en vahşi kıyımlardan birine maruz kaldı. Kimyasal silahlar, füzeler, varil bombalarıyla katledildi. Sistematik işkencelerin kurbanı oldu. Hastalık, açlık ve tehcire maruz kaldı. Dünya ise bütün bu olan biteni boş gözlerle seyretti. Sadece seyretmekle kalmayıp, muhaliflerin İslami kimliğinden ötürü, Esed rejimine dolaylı destek de sundu. Bu desteği ne kimyasal silahların kullanımının açık tespiti ne de sistematik işkence fotoğrafları engelleyebildi. 

Öte yandan sürecin başından itibaren Suriye devrimini komplo teorileriyle karalamaya çalışıp, emperyal hesapların devrede olduğu iddiasıyla Suriye rejimine dolaylı ya da direkt destek sunanlar, ortaya dökülen tüm çıplak gerçekliklere rağmen tavırlarında hiçbir değişiklik göstermediler. 300 bine yakın insanın katli, binlerce masum çocuğun beton rengine bürünmüş fotoğrafları, Ebu Gureyblere rahmet okuturcasına binlerce Müslüman kadına yönelik sistematik işkence ve tecavüz onları ikna etmeye yetmedi. İddialarından bir adım geri atmadılar, sarf ettikleri sözler için bugüne dek hiçbir utanç belirtisi göstermediler.

Bırakın utanç ya da pişmanlığı, sırf tarafgir duygular ve mezhebî taassuplarından ötürü insanları aldatılmışlık, teröristlik, yabancı savaşçılık ve mezhep düşmanlığı yapmakla itham ettiler. Böylelikle kendilerine yakışan sıfatları mazlumları ve direnişçileri karalamada pişkince kullandıkları gibi; katliamlarını da meşrulaştırmış oldular. En yüksek rütbeli komutanlarını, en teknolojik silahlarını, tanklarını, uçaklarını alçak bir rejimi ayakta tutmak, mazlumların kanına girmek için kullandılar. Vahşilikte öyle ileri gittiler ki, artık mazlum Suriye halkının üzerine bombalar yağdıran uçakların koalisyona mı, yoksa işbirlikçi vampirlere mi ait olduğunun ayırdına varabilmek bile mümkün olmadı.

Tüm bu katliam ve ihanet şebekelerinin zulümlerine rağmen Suriye direnişi 5. yılına girmiş bulunmakta. Bu, Batı’ya, Rusya, Çin, İran ve ABD’nin danışıklı döğüş politikalarına rağmen tam 4 yıldır kesintisiz direniş anlamına gelmekte. Onurlu, haysiyetli, uzlaşmaz ve başından bu yana “Sadece ve sadece yardımı Allah’tan bekleme” şiarıyla.

Maalesef birileri hala olup biten her şeyi Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail gibi emperyalist gizli servislerin işidir deyip klasik anlayışla değerlendirmekten vazgeçmemektedir. Zalimler sürüsüne karşı her şeye Kadir Yüce Allah’ın planı ve tuzağı daha mı zayıf ki yüreklerinde birazcık sızı hissetmeden bu tutumda diretmekteler.

Buradan tüm vicdan sahibi kardeşlerimize sesleniyoruz. Artık gaybı bilme yarışından vazgeçin! Allah’ın planı tüm planların üzerindedir. Batı zorbalığının gereği her fırsatı kendi lehine çevirmek için çabalarken bizler sadece onların hangi çaba içerisinde olduklarının analizini yapmakla meşgulüz. Mücadele saflarındaki kardeşlerimize en azından duayla bile olsa destek vermek, zalime karşı mazlumun yanında olduğumuzu göstererek gücümüz yettiğince Hakk’ı haykırmak varken masa başı teorik tespitlerle ne yapılmaya çalışılıyor acaba? Ortaya koyacak pratiğiniz yoksa teorinizin de anlamı yoktur bunu asla unutmayın!

İçinde bulunduğumuz Mart ayı aynı şekilde bir başka baas diktatörü olan Saddam Hüseyin’in Halepçe’de binlerce kürdü kimyasal silahla katledilişinin de yıldönümü. Saddam ve diğer mücrim baasçı arkadaşlarının akıbeti ne olduysa Esed ve mücrim arkadaşlarının akıbetinin bundan beter olacağına hiç kuşku duymuyoruz. Unutmayalım ki, zalimlerin zulmü varsa mazlumların da intikam sahibi olan bir Rabbi var. Ümmet anlayışına sahip ve bunu imani bir gereklilik olarak gören Müslümanlar olarak yeryüzünün tüm coğrafyalarında Müslümanların kazancını kendi kazancımız olarak görüyor ve buna seviniyoruz. Aynı şekilde kayıplarını kendi kayıplarımız olarak görüyor ve buna da üzülüyoruz.”

Ve bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak kardeşlik bilinciyle ve zulme karşı direniş şiarıyla tüm direnen kardeş halklarımız gibi, Suriye halkının kıyamının yanında da yer almayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz!  Suriyeli kardeşlerimizin maruz kaldıkları zulmü lanetleyip, acılarını paylaşırken, onlara asla zilleti tavsiye etmeyeceğiz!

Yazıklar olsun zillete boyun eğenlere, ne mutlu izzete talip olanlara!

“Nice az topluluklar, Allah'ın iradesi, yardımı ve desteğiyle, nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah sabrederek savaşa devam edenlerle beraberdir.” Bakara 249

Siirt Üniversitesi Öğrencileri

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi