Sığınmacı meselesini araçsallaştırmanın vahim sonuçları

Turgay Yerlikaya, muhalefetin sığınmacılar üzerinden siyasi argüman oluşturmasının sonuçlarına şahit olunduğunu vurguluyor.

Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak

Yumuşak bir karın: Sığınmacılar konusu

2018 seçimleri ile siyaset alanına taşınan ve 2019 sonrasında siyasi partilerin doğrudan seçim malzemesi haline gelen sığınmacılar konusu, Türkiye’nin kritik ve öncelikli sorunları arasındadır. Öyle ki bazı dönemlerde sığınmacılar üzerinden oluşan toplumsal hareketlilik, kısa sürede manipüle edilebilir bir vaziyet almakta ve bir güvenlik sorununa dönüşebilmektedir. Zaman zaman Batı’daki popülist ve aşırı sağ siyasetin argümanları ile tartışılan bu konunun ne denli önemli olduğu Kayseri ve sonrasında Türkiye’nin muhtelif yerlerinde cereyan eden taşkınlarla daha açık biçimde görüldü.

Sosyal medyanın yeterince regüle edilmemiş yapısı ve manipülatif içeriklere kolayca alan açması bu taşkınların yayılmasında doğrudan etkili olabilmektedir. Bireysel adi bir suçu bahane ederek sokağı manipüle eden insanların bir ırka mensubiyetleri nedeniyle onların yaşam alanlarına yönelik mütecaviz hareketleri ve tedhiş eylemleri öncesinde yoğun bir sosyal medya dezenformasyonu olmakta ve kitleler bu yolla galeyana getirilmektedir. Hiç kuşkusuz konunun istihbari yönü ve eylemlerde yer alanların motivasyonları üzerine bir tartışma yapılabilir. Fakat her ne olursa olsun bu tür hadiseleri kitlesel bir eyleme dönüştürme ve Türkiye’nin güvenliğini riske edebilecek bir ortamın tesisi her an için mümkün olabilmektedir.

ÜÇ AŞAMALI ANALIZ

Uzun bir tarihi olan bu sorunun üç aşamalı analiz edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Birinci aşama Suriye’deki istikrarsızlığın sebebi ve Türkiye’nin yoğun bir sığınmacı hareketliliğine konu olması. İkincisi ise Türkiye’nin sığınmacı politikası ve bu politikaların siyasal alana taşınması. Üçüncü aşama gerçeklikle ilgisi olmayan manipülatif içerikler üzerinden toplumsal gerginlik oluşturarak kaotik bir ortamın tesis edilmesi.

İlk aşamada Suriye’nin Arap Baharı sürecine verdiği tepki ve içerideki demokratikleşme taleplerine yönelik katı ve baskıcı tutumu Suriye’yi bir iç savaşın eşiğine getirdi. Esad’ın, rejimi her şeye rağmen ayakta tutma çabalarına bölgesel çıkarları gereği entegre olan Rusya ve İran’ın sürece müdahil olması iç savaşın kanlı bir bilanço oluşturmasına neden oldu.

İç savaş sürecinde Türkiye’ye yönelik yoğun bir göç dalgasının ilk aşamada yeterince anlamlandırılamaması ve sığınmacıların geçici bir süre kalacaklarına yönelik beklenti siyaseti, pratikte karşılığını bulmamış ve sığınmacılar Türkiye’nin orta-uzun vadeli bir meselesi olmuştur. Türkiye’nin, rejimle bozulan ilişkileri bir yandan sığınmacılarla ilgili geri dönüşü zorlaştırmış diğer yandan da PKK’nın kendisine alan bulabilmesine zemin hazırlamıştır.

İkinci aşama ise Türkiye’nin sığınmacı politikası ve bu konunun siyasallaşması. Özellikle aşırı sağ ve popülist söylemi taklit eden bir siyasi dilin 2019 seçimleri ve özellikle 14 Mayıs 2023 öncesindeki pozisyonu, Türkiye açısından ciddi sorunlar içermektedir. Bu anlamda zaman zaman doğrudan sığınmacıları hedef alarak kitlesel infiale yol açan siyasi söylemler sığınmacı politikasına katkı sağlamamaktadır. Özellikle 31 Mart 2024 seçimleri öncesinde bazı şehirlerde doğrudan yabancıları hedef alan propagandalar seçimler sonrasında yerini belediyenin imkanları ile hayatın yabancılara zorlaştırıldığı ve yaşam koşullarının neredeyse imkansızlaştırıldığı bir zemine bıraktı.

Bu anlamda iktidarı bekleyen en önemli meydan okumalardan biri de geniş kitleleri ikna edecek bir sığınmacı politikasının ortaya koyulmasıdır. Bu minvalde, 2023 yılında İçişleri Bakanlığı ve Katar kalkınma fonu aracılığıyla “Gönüllü, Güvenli, Onurlu Geri Dönüş Projesi” kapsamında inşa edilen kalıcı konutlar, güvenli geri dönüş açısından oldukça önemlidir. İki yıl önce Bakan Soylu’nun Cerablus’a gitmek suretiyle Katarlı yetkililerle attığı temellerin bugün Suriye ile normalleşme adımları sonrasında önemli bir ivme kazanması kuvvetle muhtemel.

SOSYAL MEDYA VE KAOS PLANLARI

Üçüncü aşama ise sığınmacılar konusunu siyaseten araçsallaştırarak sosyal medya üzerinden gerçekliğe aykırı içerikler üretmek ve kaos oluşturmak. Tam da Suriye ile ilişkilerin normalleşmesinin konuşulduğu bu günlerde güvenli bölgede planlanan kaos ve Kayseri’de eş zamanlı oluşturulan etki, önemli ölçüde sosyal medya eliyle yaygınlaştırılmaktadır. Uzunca bir süredir Suriyelilerin vergiden muaf oldukları, sınavsız üniversiteye girdikleri ve tüp bebek başta olmak üzere birçok özel tedaviden yararlandıkları gibi gerçek olmayan iddialar, tam da bu kritik süreçlerde sosyal medya ağlarında tekrar dolaşıma sokulmakta ve kitleleri harekete geçirecek sahte etkileşimler yaratılmaktadır.

Tüm bu olaylar vuku bulurken provokasyon peşinde olan aktörlerin sosyal medya üzerinden mobilize olması ve sahte haber ve içeriklere teşne olmaları oldukça tehlikeli. Bu açıdan sığınmacılar konusunu siyasetin sıcak ikliminde bir muhalefet enstrümanı olarak kullanmak yerine sorunun çözümü adına geniş bir mutabakat zemini oluşturulmalıdır. Aksi takdirde benzer olaylar yaygınlaşacak ve senkronize olarak daha güçlü bir biçimde karşımıza çıkacaktır. Siyasetin bu vasattaki en önemli görevi, toplumsal talebi dikkate alan ve rasyonel çözümler üreten bir yaklaşımla hareket etmek ve yeni infiallere yol açabilecek hususlarda önleyici mekanizmalar geliştirmektir.

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Kemalistlerin 94 yıldır üzerinde tepindiği Menemen’de ne oldu?