HAKSÖZ-HABER
Ümran Derneği’nde düzenlenen platform toplantısında, Dr. Bekir Berat Özipek yaptığı konuşmasında depremin getirdiği büyük yıkımın atmosferinde bile ırkçılık provokasyonunun yaygınlaştığını söyledi. Programda söz alan diğer konuşmacılardan Avukat Gülden Sönmez depremden sonra göçmenlere dönük saldırılarda artış olduğunu ve bunların bizzat hukuki takibi yaptığını bildirdi. Sönmez, Suriyelilerin yakınlarına sahip çıkmakta güçlük çektiklerini, DNA testi yoluyla mevta kişilerin yakınları olduklarını ispat edebileceklerini bildirdi.
Özellikle depremzedelerin kimlik kartı, oturum süresinin uzatılması gibi konularda sorunları olduğu ve bazılarının en elzem evraklarının deprem yıkıntıları arasında kaldığı için mağdurların kazanılmış hakları olsa dahi onlardan yararlanmaktan korktukları belirtildi.
Irkçı dalgayı estirenlerin, Suriye halkına kendilerini suçlu ve zayıf hissettirecek bir toplumsal algı oluşturmak istediğini belirten konuşmacı, bunu büyük bir ayıp ve insanlık suçu olarak gören çevrelerin gündelik fiili durum anlamında da mültecilerin hukukunu müdafaa etmesinin önemini vurguladı. Ümit Özdağ, Tanju Özcan, Fatih Altaylı gibi isimlerin yanısıra ana muhalefet partileri, taraftar grupları gibi kendilerine alan açmaya çalışan kişi ve grupların da ırkçılığı kışkırtma korosuna katıldığı ve bu damarı beslediği kaydedildi.
Sığınmacılar Platformu geçen ay da Geri Gönderme Merkezleri’ndeki kötü koşullara karşı çözümler aramak amacıyla toplanmıştı. Bugün gerçekleştirilen toplantı göçmen sorunlarını deprem özelinde yaşanan somut örneklerle masaya yatırırken, deprem yağmacısı zannedilerek mağdur edilen Suriyeli Usame Bin Ali ile canlı bağlantı kurmak yoluyla deprem bölgesinde yaşadığı mağduriyeti ilk ağızdan gündemleştirdi.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Enkazın altında da üstünde de beraberiz; yaralarımızı da birlikte saralım
Türkiye ve Suriye’deki büyük depremin üstünden günler geçti. Sırın her iki yanında 45 binden fazla insan öldü, yaralandı, milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Suriyeliler hem kendi ülkelerinden hem savaştan uzaklaşarak sığındıkları Türkiye’de bu sefer de depremle büyük bir felaket yaşadılar. Deprem bölgesinde 1 milyon civarında Suriyeli sığınmacının yaşadığı sanılıyor.
Enkaz kaldırma telaşındaki tüm toplum, dayanışma ile birbirine yardımcı olmaya çalışırken ayrımcı ve ırkçı çevreler de boş durmadı. Depremi de kullanarak yapılan provokasyonlarla Suriyelilere dönük saldırılar başladı. Enkaz başında ailesini çıkarmayı beklerken veya yardım etmeye çalışırken şiddete maruz kalan Suriyeliler oldu.
Bu saldırılara karşı etkili bir iletişim ve hukuki mücadele, deprem sonrası süreçte alınması gereken acil önlemler arasında yer alıyor. Suriyelilerin durumu ve yaşamlarını nasıl sürdüreceği de büyük bir problem olarak önümüzde duruyor. Deprem bölgesinde kalanların yeterince yardım alamadıklarıyönünde şikayetler sıklıkla dile getiriliyor, diğer illere gidenlere normal bir hayat sürmeleri için pek çok koşulun dayatıldığı bir süreç yaşıyoruz.
Bu süreçte tespit ettiğimiz şikayetlerden bazıları şunlar:
1.Enkaz altında kalanların ayrımcılık gerçeğinden dolayı kendilerine yardım edilemeyeceği yönündeki kaygıları, kurtarma çalışmaları sürecindeki bir hadiseyle trajik bir biçimde somutlaştı:Enkaz altında neden ses vermediği sorulan bir sığınmacının“Arapça konuştuğumuzu duyarlarsa bizi çıkarmazlardiye ses veremedik” cümlesi pek çoğumuzun beynine kazındı.
2. Enkaz etrafında bekleyen, kendi imkânlarıyla kazmaya çalışan sığınmacılara yağmacı denerek saldırıldı. Hatay'da yaşayan bir sığınmacının, enkaz altındaki çocuklarına yardım istediği için askerlerin şiddetine maruz kaldığı dile getirildi. Ümit Özdağ ve Zafer Partisinin bölgeye gitmesi ile ırkçı saldırılardaartış oldu. Özdağ’ın kendisi de bir deprem gönüllüsünü Suriyeli sanıp hırsızlıkla suçladı. Sonrasında özür de dilemedi.
3. Uğur Kardaş’ın bir Afganlı’nın ölen birisinin bilezik için kolunu kestiğini söyleyip sonra olaya dair sorular geldiğinde sadece “duydum” demesi gibihepimizin defalarca okuduğu pek çok gerçek dışı bilgi veya ithamhaberformunda dolaşıma sokuldu.
4. Deprem süresinde arama-kurtarma çalışmaları yapan AHİD ve çevresindekigönüllülere saldırı olduğu, depremzedelere yardım etmesi beklenen AFAD’ın bazı görevlilerinin bazı bölgelerde sığınmacılara kötü muamelede bulunduğu ve ayrımcılık uyguladığı, Hatay’da Stadyumdaki çadırkentte yerli depremzedelerin yerleştirilmesi için Suriyeli ailelerin çadırlardan çıkarıldığı ihbarı yapıldı.
5. Saldırılar deprem bölgesi ile sınırlı kalmadı. Antakya-Akevler AFAD deposunda Suriyeli bir kişi dövüldü; Aksaray’da 21 yaşındaki Suriyeli genç, Ahmet Çarruh öldürüldü.
6. Enkazdan sağ çıkanların diğer illere gönderilmesinde sıkıntılar yaşandı; bu kapsamda seyahat yasaklarının kaldırılması içingeç kalındı. Sonrasında 60 gün kuralı getirildi. Görünen o ki, bu süre içinde gittikleri şehirlerdesorunlarının çözüleceği umuluyor.
Aynı süreçte sevindirici umut verici örnekler de oldu:
1.Malatya'da depremzede hemşire Nevin Karakaya, ailesiyle kaldığı ve gönüllü çalıştığı kampta, doğum sancıları başlayan 26 taşındaki Emenil Halil ile karnındaki bebeğinin hayatını kurtardı. Emenil Halil, kızına hayatlarını kurtaran Nevin hemşirenin adını verdi.
2. Antakya'da onlarca can kurtaran Suriyeli arama kurtarma ekibiAHİD grubu kurtarma çalışmalarına damgasını vurdu.
3. Enkazdan yaralı olarak çıkarılan kadın: "Komşudan bir Suriyeli çocuk çıkardı. Göğsüme (eliyle gösteriyor) kadar taş içindeydim” dedi.
4. TRT muhabiri Hasan Yetmez'i enkaz altından kurtaran da bir Suriyeliydi.
5. Afganlı sığınmacılar deprem bölgesine gidecek yardım malzemelerinin gönderilmesinde aktif rol oynadılar.
Sorunların çözümü için aşağıdaki adımların atılmasını öneriyoruz:
1.Deprem sürecinde dezavantajlı gruplardan biri olan Suriyelilere yönelik insan hakları ihlalleriyle etkili biçimde mücadele edilmeli, hukukun öngördüğü ayrımcılık yasağının gerekleri uygulanmalı.Suriyelilere şiddet uygulayanlara ve ırkçı, ayrımcı söylemlerle onları şiddetin hedefi haline getirenlerin gerçek dışı ithamlara karşıhukuk süreçleri işletilmeli.
2. İhlal iddiaları ciddiyetle incelenmeli, Suriyelilere verilen deprem yardımlarını onlardan geri alan, saldıran veya çadırlarından çıkaranlarla ilgili inceleme başlatılmalı ve etkili bir soruşturma yürütülerek adaletin tahakkuku sağlanmalı. Cezasızlığın sorunu çözmediği, tam tersine adaletsizliğin suçu teşvik ettiği görülmeli.
3. Seyreltme stratejisine son verilmeli; İstanbul ve diğer iller bakımından tüm seyahat kısıtlamaları kaldırılmalı, bu kapsamda 60 gün kalma koşulu da“dönebilecekleri güvenli ortamların sağlanmasına kadar”şeklinde düzeltilmeli. Depremin kurbanları arasında ayrım yapılmamalı ve tüm illerde depremzede Suriyelilere deaynı şekilde destek verilmeli.
4. Suriye’ye 3 ay ile 6 ay arası gidiş izni,kimi zaman “gönüllü geri dönüş” olarak yansıtılıyor. Suriye’ye depremden etkilenen yakınlarına ulaşmak içingiden Suriyelilere dönüşte zorluk çıkarılmamalı. Enkaz altında kalan mültecilerin kimlik tespiti için süre tanınmalı, hayatını kaybedenler cenaze ve defin kültürünün gereklerine saygılı bir şekilde toprağa verilmeli.
5. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, felaketin büyüklüğünün gerektirdiği biçimde yardımlarını artırmalı. Deprem yardımları, sınırın her iki yanında da mağduriyetin düzeyine uygun biçimde yapılmalı.
Yaşadığımız felaketin şiddetinin, hepimize yaşadığımız dünya ve temel insani değerler karşısındaki durumumuz konusunda yeniden düşünme fırsatı vermesini diliyoruz. Enkazın altında da üstünde de beraber olduğumuzu unutmadan, depremzedeleri Türkiyeli Suriyeli diye ayırmadan, insanayrımı yapmadan, herkesi yaralarımızı birlikte saracak bir yaklaşım, dil ve tutum geliştirmeye davet ediyoruz.
Bu vesileyle, 1 Mart’ta İzmir’de Kasım 2021’de Güzelbahçe’de öldürülen Ahmet El Ali, Memun El Nebhan ve Hüseyin El Biş davasının ilk duruşması var. Adalet talebimizi oradaki varlığımızla göstermek içinherkesi davayı bizimle birlikte izlemeye davet ediyoruz.
Sığınmacı Hakları Platformu, 22 Şubat 2023