Sıfır Sorun Sıfır Kalkan

Ahmet Varol

Şart konulması kalkan projesini onaylamayı makul bir gerekçeye dayandırma anlamına gelmez. Türkiye halkı artık bu ülkenin ABD ve NATO’nun bir ön cephesi olmasına razı değil. Türkiye’nin özgür ve bağımsız hareket etmesini isteyenlerin şartı işgalci Amerikan emperyalizminin bütün askerî mekanizmalarının süpürülüp atılmasıdır. Yenilerinin eklenmesi esas itibariyle bu şarta aykırıdır. Dolayısıyla ana şarta aykırı bir uygulamayı, yeni bir şarta bağlamakla kabul edilebilir hale getirmek mümkün değildir.

Hangi şarta bağlanırsa bağlansın NATO’nun ve Amerikan emperyalizminin füze kalkanlarının Türkiye topraklarına yerleştirilmesini onaylamak her şeyden önce “komşularla sıfır sorun” stratejisine aykırıdır. Bölge ülkeleri artık Türkiye’yi bu stratejiyle tanımaya başladı ve bu konuda samimiyetine inanmak istiyor. İşgalci Amerikan emperyalizminin ve Afganistan’da kan akıtmaya devam eden NATO saldırganlığının füze kalkanlarının Türkiye’ye yerleştirilmesi, Türkiye’nin bölgeyle ilgili dış politikasının ana prensibi haline gelen komşularla sıfır sorun stratejisine tamamen aykırıdır. Böyle bir projeye onay verilmesi söz konusu stratejideki inandırıcılığı ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla sıfır sorun idealinde inandırıcı olabilmek için “sıfır kalkan” diyebilmek ve projeyi hiçbir şart pazarlığı yapmadan geri çevirmek gerekir.

Amerikan emperyalizminin askerî amaçlarla oluşturduğu kampların, üslerin ve hareket noktalarının ne anlama geldiği, nasıl kullanıldığı yeterince tecrübe edildi. Ne yazık ki NATO adına oluşturulan askeri noktalar da ABD’nin hesaplarına göre kullanılabilmektedir. Türkiye’nin bu konudaki tecrübelerini göz önünde bulundurarak yeni hatalara imza atmaması gerekir.

İslâm âleminin ve özellikle de bulunduğumuz coğrafi bölgede yaşayan toplumların Türkiye’ye ümit bağlamasının en önemli sebeplerinden biri bağımsız ve özgür bir dış politika geliştirdiğine kanaat etmeleridir. Eğer bu kanaat yok olur veya zayıflarsa söz konusu ümit de kaybolmaya başlayacaktır. Dış politikasında, ekonomik ve askerî yapılanmasında uzaktan kumanda edilmeye açık bir Türkiye’nin çağdaş emperyalizme karşı özgür ve bağımsız politikalar geliştirme çabalarına öncülük etmesi mümkün değildir.

Bağımsız ve özgür dış politika halkla bütünleşmeyi de zorunlu kılmaktadır. Bağımsız siyasi yönetim kendi halkının değerleriyle bütünleşen, dış güçlerin çıkar hesaplarını halkının maslahatının ve değerlerinin üstüne çıkarmayan yönetimdir. ABD ve NATO’nun dayattığı füze kalkanı projesinin bu ülkenin çıkarlarıyla uyuşmadığı ve halkının maslahatına aykırı olduğu açıktır. Üstelik geniş bir halk kitlesini temsil eden sivil toplum kuruluşları tarafından kesin bir dille reddedilen, karşı çıkılan bir projedir. Bütün bu tepkilere rağmen projenin onaylanması onu dayatanların maslahatının tercihi anlamına gelir. Dış güçlerin maslahatı ile halkının maslahatı arasında tercih yapmak zorunda kaldığında dış güçlerin maslahatını tercih etmek zorunda kalan bir siyasi mekanizma özgür ve bağımsız dış politika geliştirdiği iddiasında inandırıcı olamaz. İnandırıcı olması halkının maslahat ve değerlerine öncelik vermesini, halkının maslahatıyla çelişen projeleri elinin tersiye itebilmesini gerektirir.

Dışişleri Bakanımız Muhterem Ahmet Davudoğlu beyefendinin üzerinde durduğu “Stratejik Derinlik” gerçekten önemli ve takdire değer bir dış politika çizgisi ortaya koymaktadır. Bu ismi taşıyan ilmî eserinin birçok dile tercüme edilmesi ve büyük ilgi görmesi de o yüzdendir. Stratejik derinliğin ortaya koyduğu çizginin kararlılıkla izlenmesi Türkiye’yi gerçekten bağımsız ve özgür bir dış politikaya kavuşturacaktır. Fakat ABD ve NATO’nun dayattığı füze kalkanı projesinin şarta bağlı olarak da olsa onaylanması stratejik derinliğin gösterdiği çizgiye ve anlayışa terstir. Çünkü bu projedeki derinlik Türkiye’nin değil onu dayatan dış güçlerin çıkarlarına ve hesaplarına göredir.

İran’ın nükleer teknolojiyle ilgili sorunların çözümünde Türkiye’nin ev sahipliği talebini tekrar etmesi bir güven mesajıdır. Türkiye’nin bu güven mesajına sürekli olumlu karşılık verdiği de biliniyor. Ama füze kalkanı projesi işte bu olumlu yaklaşıma ve karşılıklı güven mesajlarına aykırıdır. Doğacak olumsuz sonuç ise Türkiye’nin hesaplarına ters ABD, NATO ve siyonist işgal devletinin hesaplarına muvafık olacaktır.

YENİ AKİT