"Şiddetin Gölgesinde Çözüm Süreci ve Müslümanlar"

Özgür-Der Bursa Şubesi'nin, alternatif eğitim programları kapsamında 'Şiddetin Gölgesinde Çözüm Süreci ve Müslümanlar' başlığı ile bir panel düzenledi.

Tuğba Garip / Haksöz Haber
Fotoğraf: Ali Ekber Kesici

Özgür Der Bursa Şubesi'nin, alternatif eğitim programları kapsamında düzenlediği panellerin ilki 'Şiddetin Gölgesinde Çözüm Süreci ve Müslümanlar' başlığı altında Civan Behiç Turhan'ın moderatörlüğü, Özgür-der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç'un sunumlarıyla Ördekli Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Selamlama konuşmasını Mahmud Batuk'un gerçekleştirdiği seminerde, Kürt sorununun dünü ve bugününü ele alan Behiç Turhan sürece yön veren önemli olaylara dikkat çekerek sözü Rıdvan Kaya'ya devretti.

 'Günün çocuğu olmak Müslümana yakışmaz' sözüyle konuşmasına başlayan Kaya, Müslümanların olayları tahlil ederken kullanmaları elzem olan usule dikkat çekerek adil olabilmek için olayları sebepleri ve sonuçları ile ele alabilecek adil bir perspektife ve hafızaya sahip olmamız gerektiğini vurguladı. Bu minvalde 'Kürt sorununun kaynağı nedir' sorusunu ele alan Kaya, yaşanılan sorunu; 'ümmetten ulus yaratma' düşüncesiyle hareket eden Kemalist ideolojinin kendisini Müslüman olarak adlandıran halka cahiliye asabiyesini dayatmasının bir sonucu olarak değerlendirdi.

Ümmetten ulus yaratma isteğinin sadece Kürtlerin kimliğini değiştirmeye yönelik olmadığını belirten Kaya, kendini Müslüman kimliği ile tanımlayan Türklere de etnik kimlik dayatmasının yapıldığını ve maalesef bu dayatmanın toplumun önemli bir kısmında karşılık bulduğunu ifade etti.

Kaya konuşmasının devamında 60lı, 70li yılarda etnik kimliğin canlandırılmak istenmesiyle başlayan süreci ele alarak Kürt sorununun, resmi ideolojinin uygulamaları ve dış güçlerin etkisiyle 80li yıllarda Türkiye için kalıcı bir sorun mahiyeti kazandığını belirtti.

'İslam coğrafyasının en temel sorunu milliyetçilik sorunudur.'

'İslam coğrafyasının en temel sorunu milliyetçilik sorunudur.' diyen Kaya, İslami hareketlerin toplumsallaşmasında  yaşanılan sıkıntılara, sistemlerin ortaya çıkarttığı zulme karşı halkın duyarlılığı noktasındaki eksikliklere bakıldığında; sebebin 'tevhidi kimliğin yerini milli kimliğin alması' olduğunu görüyoruz dedi. Kaya, Müslümanların tevhidi kavramaya başlamasıyla Kürt sorununa adalet perspektifinden yaklaştıklarını belirtti. 'Kürt sorununda çözüm arayışları var mıdır' sorusunu ele alarak 80'li 90'lı yıllarda çözümden ziyade imha yolunun tercih edildiğini, 2000li yıllarda ise gerek AB uyum sürecinin gerek AK Parti iktidarının resmi ideolojiyle hesaplaşmasının etkisiyle Kürt sorunuyla ilgili daha cesur adımlar atıldığını dile getirdi.

'İslami yapılardan da destek alan çözüm sürecinin günümüzde iyiye gitmediğini görmek lazım' diyen Kaya; çözüm sürecinde muhatap alınan PKK'nın Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmeler ve ABD'nin desteği ile iyice pervasızlaştığını ve ilke tanımaz hale geldiğini ifade etti. Devletin süreçte PKK'yı yalnızca örgüt ile ilgili konularda muhatap alması gerektiğini belirten konuşmacı; PKK ile eğitim, köylerin isimlerinin değiştirilmesi gibi konuların görüşülmesinin örgütün Kürt halkının temsilcisi olduğu algısını oluşturduğunu ve toplum içerisinde örgütün normalleşmesi sürecine neden olunduğunu ifade etti. Çözüm Sürecinde hükümetin çok fazla taviz vermesi PKK'nın süreci kendi lehine çevirmesine neden oldu diyen Kaya, hükümetin halkın güvenliğini sağlayamadığını ve halkı PKK'nın insafına bıraktığını ifade ederek '6-8 Ekim olayları, Yasin Börü ve arkadaşlarının yaşadıkları bunun en önemli göstergesidir' dedi.

Kaya son olarak PKK vahşetini gündemleştirdiğimiz için bizi devletçi olmakla etiketleyenlerin; değişen aktörleri ve şartları dikkate almadıklarını, ancak biz Müslümanlar için adil olmak adına siyasi süreç içerisinde farklılaşan tutumlar karşısında tavırlarımızı yenilemenin elzem olduğunu  ifade ederek sözü Murat Koç'a devretti.

Sözü alan Murat Koç öncelikle çözüm sürecine yaklaşımımızı ele alarak Kürtlerin haklarının iade edilmesi, Kürtlerin etnik kimliğinin devlet tarafından kabullenilmesi, baskı ve zulmün son bulması, siyasal temsilin sağlanması noktasında sürecin Müslümanlar tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Bunun yanında sürecin sekteye uğradığını görmemiz gerekir diyen Koç; bu noktada PKK'nın çözüm sürecinde talepkar ve popülist olduğunu, sürece 'ne kadar karlı çıkabilirim' gözüyle yaklaştığını belirtti. Koç PKK'nın defalarca süreci sonlandırdığını ifade ederek bunun nedenlerini değerlendirdi. Koç, PKK'nın Suriye kolunun Esed rejimiyle ittifakları sonucu özerkliğini oluşturması ve Kürt muhaliflerini tasfiye etmesi sonucu gelişen konjonktürün etkisiyle PKKnın bu hali Türkiye'de de sağlayabileceğini düşündüğünü söyledi. Marksist Leninist Komünist Parti'nin eski başkanının bugün HDP'nin eş başkanı olduğunu söyleyen Koç; 'HDP,PKK kadrosunun gözünde AK Parti gerici, İslamcı bir partidir. Bu sebeple, AK Parti'yle birlikte bir süreç yürütmek bu kadroların içine sinmemektedir.' dedi. PKK'nın sürekli olarak Müslümanlara bir etiket yapıştırmak derdinde olduğunu ifade eden konuşmacı; 'Örgüte göre bugün IŞİD'çiyiz , 2010 referandumunda Fetullahçıydık, seçimlerde AK Particiyiz'  dedi.

6-8 Ekim Kobani olaylarında PKK günümüze kadarki en yoğun desteğini aldı diyen Koç, '6-8 Ekim olayları PKK'nın en cüretkar eylemlerinin olduğu dönemdi, çoğu bölgede halkı sokaklara indirmeyi başardılar ve Rojava diye ifade ettikleri bölgede olduğu gibi Türkiye'de kantonlar oluşturmayı istediler'  dedi.

Konuşmacı, seçimlerden sonra PKK'nın metot değiştirmeye başladığını ifade ederek artık PKK'nın dağda gerilla olmak yerine şehirlere inerek yönetime, valiliğe el koymak gibi yöntemlerle daha farklı bir savaş yürütmeye karar verdiğini ifade etti.  Bu süreçte halktan büyük destek alacağını düşünen PKK'nın bölgede beklediği karşılığı elde edemediğini ifade eden Koç; PKK'ya bölgeden destek olduğunu ancak bunun PKK ile sokağa inip savaşmak, yakmak, yıkmak şeklinde olmadığını söyledi. PKK'nın bölgede çok fazla propaganda yaptığını söyleyen konuşmacı, PKK'nın argümanını 'Kürt sorununu çözeceğiz, ana dilde eğitimi getireceğiz, Kürdistan'ı kuracağız ama tek bir engelimiz var; Erdoğan' söyleminin oluşturduğunu ve PKK'nın bölgede AK Parti düşmanlığı üzerinden siyaset yürüttüğünü ifade etti.

Konuşmasına 'Çözüm Süreci neden bu hale geldi' sorusunu AK Parti'nin bulunduğu konum üzerinden değerlendirerek devam eden Koç; AK Parti'nin süreci yanlış yönettiğini, bu süreçte PKK'yı her konuda muhatap alarak örgütü normalleştirdiğini, meşrulaştırdığını ifade etti. Koç; devletin çözüm sürecinde halkı savunmasız bıraktığını belirterek süreç boyunca bölgede PKK'nın baskı ve zulümlerine sessiz kalınmasını eleştirdi. Önce 'Öcalan kongreye gelmediği sürece silahları bırakmayız' diyen örgütün daha sonra 'Öcalan gelse bile silahları bırakmayız' yaklaşımına rağmen, devletin çözüm sürecinin devamlılığından ve nimetlerinden bahsetmesinin tutarsızlığını belirten konuşmacı; sürecin 6-8 Ekim olaylarında tamamen bittiğini, süreci devam ettirmek adına bu süreçte yaşanılanlara müdahale edilmemesinin yanlış olduğunu dile getirdi. Koç; PKK'nın etki alanını genişlettiği, YDG-H gibi gençlik kolları oluşturduğu, PKK'ya katılımın 93 yılından sonra en yüksek sayıya ulaştığı ve yaptığı sabotelere rağmen hiçbir karşılık almayan örgütün daha kural tanımaz hale geldiği duruma; devletin ancak Suruç olayı ve polislere yönelik saldırılar sonrası müdahale ettiğini  ifade etti.

Seçimlerde doğuda oluşan tabloyu ele alan Koç, 'neden AK Parti'ye oy çıkmadı' ya da 'neden HDP'ye bu kadar destek var' sorusundan önce 'neden sandıklar korunmadı' sorusunun gündemleştirilmesi gerektiğini; bölgede belirlenen parti dışında oy kullanan insanların can güvenliklerinin olmadığını ifade etti. Koç, seçimlerin sarhoşluğu ve Suruç olayı üzerine PKK'nın 'Cizre de Kobani' , 'Silvan da Kobani' gibi algılarla bölgeyi seferberlik alanına dönüştürmeyi hedeflediklerine dikkat çekti. Devletin örgüte yönelik operasyonlarını, örgütün halka 'devlet Kürt halkını öldürüyor' olarak lanse ettiğini; ancak bölgede durumun tam tersi olduğunu, günümüzde araçları yakanın ve halka saldıranın PKK olduğunu ifade eden Koç, Kürt halkının bu durumun farkında olduğunu belirtti.

Son olarak Kürt sorununun çözümünde şiddetin yol olmadığının ve Kürt halkının bölgede şiddetten yana olmadığının kavranması gerektiğini söyleyen Koç; bu noktada Batıda Kürtlere yönelik ırkçı saldırıların PKK'nın yararına olduğunun ve aslında PKK zihniyetinden farksız olduğunun fark edilmesi gerektiğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.

Program soru-cevap kısmının ardından gelecek programlar hakkında bilgi verilmesiyle sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Müslüman şahsiyetin özellikleri
Gazze dayanışması sürüyor: Direnen Gazze kazanacak!
Özgür-Der, Gazze’de yemek dağıtımını sürdürüyor
Mücadelede süreklilik ve Gazze’nin öğrettikleri
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti