Şiddeti Yok Edecek Yerde Büyüten Yanlış Politikalar

Bugün hala devam eden yanlış politikalarda ısrar, IŞİD'i yok etmek yerine daha da güçlendirecek. Ve maalesef, bunun bedelini yine siviller, en çok da Müslümanlar ödeyecek.

Terörü yok edecek yerde büyüten yanlış politikalar

Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak

Sina Çölü'ne düşen Rus havayolu şirketine ait bir uçağın ardında bomba şüphesi ve IŞİD saldırısı olması ihtimali üzerine geçen hafta yazdığımız yazıda, Orta Doğu'da kurulan planların, oyun kurucuları dahi şaşırtacak şekilde bozguna uğratılabildiğini, tam da 'her şey bitti' derken beklenmedik bir hamleyle asıl hikayenin yeni başladığını fark ettiğimizi yazmıştık.

Eğer uçağın düşmesinin ardında IŞİD'in parmağı varsa, ki resmi açıklamalar bunu işaret ediyor, Rusya, Suriye'deki iç savaşa askeri varlığıyla müdahil olur ve hem IŞİD'i hem de rejim muhaliflerini bombalamaya başlarken, bu hamlenin karşılığını hiç beklemediği bir alanda, havayolu ticaretinde, almış görünüyor. IŞİD, öte yandan, bu saldırıyla beraber bir taşla iki kuş vurmuş oluyor; Rusya'nın yanı sıra Mısır'a da bir gol atarak bu yılın başında Libya'da kendisini bombalamasına cevap vermiş gibi görünüyor. Ayrıca, söz konusu yazıda da belirttiğimiz gibi, terörü ve kendisine karşı savaşan güçlerle mücadelesini daha geniş bir coğrafyaya yayarak etki alanını genişletiyor.

Cuma akşamı gerçekleşen eş zamanlı Paris saldırıları da, tıpkı Rus uçağının düşmesi, ya da Ankara'da, Beyrut'ta patlayan bombalar gibi, IŞİD'in savaşını geniş bir alana yayma stratejisinin bir parçası. IŞİD, bu saldırılarla hem Suriye'de ve Irak'ta aldığı darbelere karşı zayıflatıldığı izleniminden kurtuluyor hem de dünyada hiç bir yerin güvenli olmadığını göstererek kara propagandasını daha da artırıyor.

Paris saldırılarının ardından dünyanın önde gelen liderleri, IŞİD karşıtı koalisyonun genişlemesi, IŞİD'e karşı askeri ve istihbari işbirliğinin artması ve hava saldırılarının yoğunlaştırılması yönünde açıklamalarda bulundu. Hatta bazı analistler, misilleme olarak Rakka'nın yerle bir edilmesi, sivil, kadın ve çocuk ayırt etmeden bombalanacak IŞİD kontrolündeki alanlarda hayatını kaybeden masum insanların 'savaş zayiatı' olarak nitelenmesi yönünde telkinlerde bulundu. Bu yorum ve teşviklerin kötülüğü, gaddarlığı ve körlüğü bir yana, taktiksel olarak da hatalı olduğunu, kaş yapayım derken göz çıkaracağını vurgulamak gerek. Cephe savaşı veren yönünü baz alarak Suriye ve Irak'ta IŞİD'in gücünü kırmak için yapılan saldırılar, IŞİD'in ikmal yollarını keserek ekonomik gücünü zayıflatmak doğru bir strateji; ancak sivilleri kayırmadan yapılan saldırılar, zaten canı burnunda yaşayan, rejimin zulmünden kaçarken IŞİD'in kontrolü altında yaşamaya mecbur kalmış insanları, daha fazla IŞİD'in kucağına itmekten başka bir işe yaramıyor. IŞİD, Batı karşıtı propagandasını bu sayede zenginleştiriyor ve ihtiyaç duyduğu desteği artırırken insan kaynağını çoğaltıyor.

ABD'nin Irak'ı işgal ederken tercih ettiği yöntemin, bugün dünyanın gündemini belirleyen IŞİD'in doğuşuna nasıl bir katkı yaptığını sıkça hatırlamak gerek. Saddam sonrası dönemde ordudan ve yönetimden kovulmuş, işsiz kalmış, aşağılanmış, hatta hapishanelerde yıllarca kalmış ve işkence görmüş Baas mensuplarının, el Kaide militanlarıyla birleşerek aynı potada erimeleri sonucu, el Kaide yok olacağı yerde evrim geçirdi ve bugünkü IŞİD'in temelini oluşturdu. ABD'nin Irak'a elleriyle yerleştirdiği Bağdat yönetiminin mezhepçi ve ayrımcı tutumu, işkenceleri ve gaddarlığı, IŞİD Suriye'de güç kazanarak Toyotalar üzerinde Irak'a geri dönüp Musul'u aldığında, Sünni halk tarafından alkışlarla karşılanmasına neden oldu.

ABD, el Kaide'nin merkezini zayıflatırken bağlı örgütlerini güçlendirip bağımsızlaştırdı. Bugün Boko Haram, El Şebab, Yemen El Kaidesi, Ensar Beyt El Makdis ve IŞİD gibi örgütler, eskisinden daha tehlikeli, daha gözü kara ve daha öngörülemez şekilde karşımızda. Afrika'da ve Orta Doğu'da siyaset alanında varlık göstermek isteyen Müslüman siyasetçilere 'Siyasal İslamcı eşittir radikal tehdit' önyargısıyla yaklaşıp tehdit olarak görmenin, onları siyaset alanından uzaklaştırmanın, özgür seçimlerle iş başına gelmiş İslami hassasiyetleri yüksek yönetimleri askeri darbelerle indirmenin sonucu olarak, bu coğrafyanın gençleri, varoluş mücadelesinde kendilerine tanınan tek alanın IŞİD gibi yapılar olduğunu düşünmeye itiliyor. Teslim olmaktansa savaşmayı seçiyor ve IŞİD'in 'şehadet' vaadiyle çekinmeden harcayacağı birer kurşun haline geliyor.

Öte yandan, sadece Paris saldırıları sonrası körüklenen Müslüman korkusu ve mültecilere karşı nefret bile gösteriyor ki, iki kere düşünmeden verilen İslamofobik reaksiyonlar IŞİD'in yağ sürmekten başka bir vazife görmüyor. Dini, dış görünüşü, teninin koyu olması yüzünden ötekileştirilen, izole edilen, hayatından endişe duyan ve ekonomik sıkıntıya itilen Müslümanların içinde, özellikle gençler, bu sayede IŞİD propagandasına karşı duramayacak şekilde zayıflatılıyor ve sadece Suriye'ye gelecek yabancı savaşçı değil, aynı zamanda Avrupa'nın göbeğinde intihar saldırısı düzenleyebilecek kurşun askerler olmaya doğru itiliyor.
Batı'nın 14 yıldır sürdürdüğü 'teröre karşı savaş'ın bilançosu, ölen yüz binlerce sivil ve milyarlarca dolardan ibaret değil. İzlenen yanlış politika ve stratejiler sonucu, el Kaide'nin yok edileceği yerde evrim geçirip daha da korkunç bir canavara dönüşmesine yardım edildi. Bugün hala devam eden yanlış politikalarda ısrar, IŞİD'i yok etmek yerine daha da güçlendirecek. Ve maalesef, bunun bedelini yine siviller, en çok da Müslümanlar ödeyecek.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!