Şike yasasının kabul edilmesinin hemen sonrasında, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, açıklama yapıyor: “Suçun cezasız kalması, hafifletilmesi ve değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır. Vatandaşlarımızın devlete güveni zedelenir. Bu talebi hayretle karşılıyorum. Vicdanlar kabul etmez.”
Yooo, kimseyi yanıltma amacı taşımıyorum..
Doğrudur, Genelkurmay Başkanı’nın bu sözleri, şike yasasının kabul edilmesinden sonraya denk düşse de, bu kanunla ilgili değil. Özel’in kastı, teröristbaşı Apo için bazı kesimlerin gündeme getirdiği değişiklik istekleri..
Genelkurmay Başkanı, her ne kadar teröristbaşı için söylemiş ise de, aslında aynı değerlendirme, şike sanıkları için de geçerli değil mi?
Şike sanıklarının suçlarının cezasız kalması, hafifletilmesi, değiştirilmesi de, kamu vicdanını yaralamaz mı?
Bence yaralar.
Lafı hiç eğip bükmeyelim..
Bu ülkede, iddianame düzenlenmesi aşamasında, kanun değişikliği sebebi ile yaşanacak tahliyelerin ilk örneği, şike dosyasındaki sanıkların şahsında yaşanacak.. Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının tahliyesi ile, “Yasama organı, yargı yerine geçip, hazırlık aşamasındaki bir dosyada ilk defa, tutuklu tahliye etmiş” olacak..
“Fenerbahçe Cumhuriyeti” dendiğinde, olayı tebessümle karşılayanlar, bu olaya dikkat etsinler.
Bu bir ilk!
Ne TayyipErdoğan’ın 312/2’den mahkumiyetinin milletvekili seçilmesine engel olmasına gerekçe gösterilen maddelerin değişikliği.. Ne başka yasalardaki değişiklikler.. Hiçbirisinde, iddianame düzenlenmeden tutuklu olup da, kanun değişikliği ile tahliye edilen bir başka sanık gösteremezsiniz..
Hele hele..
Yürürlüğe gireli daha bir yıl olmuş kanunun değiştirilip tahliyelerin sağlandığının örneğini, hiç gösteremezsiniz..
Hani 60-70 yıllık bir kanun olur; “Miadı çoktan doldu. Eski yılların ceza ihtiyaçlarına göre düzenlenmişti. Zaten bir değişiklik yapılması düşünülüyordu. Bu vesile ile yapılmış oldu. Aslında amaç Aziz Yıldırım da değil. Bu maddeden birçok kişi cezaevinde” denilebilirdi..
Ama kanun uygulamaya geçileli, 60-70 yıl bir yana, daha bir yıl dolmamış.
Mazisi ne ki, bir daha değişikliğe gidiliyor?
Üstelik, öyle küçük çaplı bir değişiklik de değil, yapılanlar.
Ciddi oranda, cezalar indiriliyor.
Alt sınır açısından bakarsak, “5 yıl”dan “bir yıl”a iniyor, şike veya teşvikin cezası.
Yani indirim oranı, % 80!
“Gel vatandaş gel.. Mevsim sonu indirimi var burda.. Şike yap, gel.. Cezalar beşte bire indi.. Koş gel..” diye bağırsak, yanlış söylemiş olmayız...
Dört partinin ortak teklifi ile yapılmış olması da, bir başka ilginçlik..
İyi de, şu andan sonra ne yapabiliriz?
Biz hatırlatırız, gereğini yapmak da, Cumhurbaşkanı’na düşer..
Nedir o “gereği?”
Yasayı veto etmek..
Unuttunuz değil mi, bu “veto” hakkını..
Doğru.. Necdet Sezer gittikten sonra, artık pratikte pek karşılaşmadığımız “anayasal hak” olarak unutuldu, “cumhurbaşkanı’nın veto hakkı.”
Ama işte, tam hakkı ile uygulanması gereken bir durum söz konusu..
Her ne kadar, Buckhingam Sarayı’nda giydiği frakla bizi hayal kırıklığına uğratmış ise de, şu kanuna vereceği bir veto ile, gönlümüzü ferahlatabilir, Cumhurbaşkanı.
Biz de Cumhurbaşkanı’nın veto hakkının; Abdullah Gül döneminde sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, solcuların ağababalığının sürmesi için, ara formül amaçlı kullanılmadığını görmüş oluruz.
Hayır, “Zehir zemberek bir veto gerekçesi yazsın.. Değişikliğe kökten karşı çıksın, hükümetle aradaki bağları koparsın. Gemileri yaksın” talebinde değilim..
Ama en azından, cezaların “beşte bir” gibi çok komik miktarlara indirilmesinin, kamu vicdanını yaraladığını söyleyebilir, Sayın Cumhurbaşkanı.. Bu gerekçe ile, farklı bir değişiklik önerisi ile değişikliği TBMM’ye iade edebilir..
Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin, sokaklara taşıp gövde gösterileri yapmasının, “Biz, herkesi böyle dize getiririz” imajı çizmesinin önüne, belki böylece geçilir..
Yine tahliyeler olur.. Ama, adeta “yargıyı esir alacak” bir değişikliğin de önüne geçilir..
Tabii yazımız daha çıkmadan, gecenin bir yarısında, kanunun onaylanması ihtimali de var..
Onun da yorumunu, artık siz yaparsanız..
YENİ AKİT