Sezai Karakoç’un oruç yazıları üzerine bir değerlendirme

ALAADDİN YURDERİ

Sezai Karakoç, “Büyük Eser’in meşalesini ruhu[nda] yakarak, her şeyi[ni] hakiki sahibinin yoluna adayarak gece[sini] ve gündüzü[nü] ruh şöleniyle aydınlatarak, maddeye ve putun her türlüsüne tapışı tepeleyerek, şöhret zakkumunu parça parça ederek, hizmetten daha ulu bir yol bilmeyerek, çile harmanisine bürünerek, İnanç Sitesini yeniden kurma, inşa etme işini omuzlayarak”  her vakit yemişini verecek olan Ruhun Diriliş Yatırımını / Diriliş Ruhunu, Diriliş Nesline emanet ederek her fani gibi O’ da, 16 Kasım 2021 tarihinde 88 yaşında“yoktan da vardan da ötede bir Var’a (cc)”yürüdü.

Ruhunu fizikötesine bitiştiren ölümden sonraki hakikat yurdundaki Diriliş (Ahiret) Hayatını,ramazan aylarının “Kimlik hamurumuza sızan bir güneş ışığı... Bir cennet ışıltısı...” gibi aydınlatmasını ve Ramazan ay(lar)ının  “İnsanlığın yeni bir kader dönüşümü” yaşamasına vesile olmasınıRabbimden niyaz ediyorum.

Sezai Karakoç, "Samanyolunda Ziyafet" kitabında yer alan "Ramazanın Aynasında Hayat"başlıklı yazısında çocukluğundaki ve gençliğindeki Ramazan'ı ve orucu anlatır:

“Ramazan, biz Müslümanların kimlik hamurumuza bir güneş ışığı gibi sızmıştır. Kişiliğimizi mayalamıştır o. Kişiliğimiz onunla, o, kişiliğimizle yoğrulmuştur... Ramazan, ruh için anlık bir tad, bir şok değil, bir süreç olma yanıyla başlı başına bir oluşum, gelişim ve erişim denemesidir. Ruhun olgunlaşma tecrübesidir.

Böyle olunca insan hayatında tuttuğu yeri ölçmek kolay olmadığı gibi onu ne kadar değerlendirirseniz yeridir ve o değerlendirme boşa gitmez.

Siz onu ne kadar değerlendirirseniz kendinizi o kadar değerlendirmiş olursunuz.

Oruç ve onun sürekliliği olan ramazan, kendimizi gerçek kendimiz yapmak için Allah’ın bize lütfettiği mucize bir nimettir.

“Ben de, her Müslüman gibi, bu tatlı, ulvi ve sevgili macerayı, Allah’a hamdolsun, doya doya, dolu dolu yaşadım” der.

Sezai Karakoç’un vefatından önce 11 Nisan 2021 tarihinde Üniversite Araştırmaları Platformu tarafından YouTube üzerinden Samanyolunda Ziyafet kitabındaki oruç yazıları hakkında, geçtiğimiz yılın ramazan ayı öncesinde Diyanet İşleri eski başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından dikkat çeken bir değerlendirme yapıldı. Yapılan bu değerlendirmenin aşağıdaki metin halinin 2 Nisan 2022’de idrak edeceğimiz Ramazan ayı öncesinde tekrar görülmesinde faydalı olacağını umuyorum.  

“...Hikmet okulu dediğimiz ramazanın en önemli özelliklerinden bir tanesi bize gerçek hürriyeti ve özgürlüğü tattırmasıdır. Bu hikmetler üzerinde İslam dünyasında modern zamanlarda pek çok kalem erbabı yazılar yazdılar, kitaplar yazdılar. Ben bazılarını topladım ve inceleme imkânı buldum.

Mustafa Sâdık er-Râfiî, mesela Vahyü’l-kalem diye bir muhteşem bir kitabı var. Modern zamanlarda Arabın en büyük edibidir diye bilirim. Orucun hikmetleriyle ilgili çok güzel yazılar yazdı.

Abbas Mahmud Akkad, aynı şekilde sırlı Arap dünyasının son yüzyıldaki en büyük ediplerinden birisidir.

Muhammed Gazali, Muhammed Kutub, İslam dünyasında Aliya İzzetbegoviçve bir de tabi bizim dünyamızda da Sezai bey yazdı. Sezai Karakoç, Allah selamet versin. Ben bugün bütün bu yazıları mukayese ettim. Sizler için, sizlere Sezai beyin yazdıklarının değerine işaret edebilmek için bunların hepsini mukayese ettim. Râfiî’yi baştan sona okudum. Akkad’ı okudum. Aliya’yı okudum. Muhammed Gazali’nin oruçla ilgili, orucun felsefesiyle ilgili yazdıklarını okudum. Ve hakikaten tabi şöyle bir neticeye ulaştım.

Ben kişisel olarak ilham kavramına zaman zaman çekinceler koyarım. İlham kavramı çünkü sübjektif bir kavramdır. Kimin ne zaman neye ilham dediği belli olmayabilir. İlhamı hüküm koyucu olarak değil, hikmet koyucu olarak kabul edelim. İlham hüküm koyamaz. Fakat hikmet belirlemede ilham vardır. Ve kaynağı rahmanidir. Eğer kaynağı rahmani olan hikmet bilgisi, ilham eseri hikmetler okumak istiyorsak, bir gencimiz, bir dostumuz, buradaki topluluk bunu okuduğu için, ben bizi dinleyen ve belki de okumamış olan genç dostlara söylüyorum. Tekrar ediyorum eğer, kaynağı rahmani olan, hikmet kaynağı, hikmet yazıları okumak istiyorsanız, Sezai beyin, oruç yazılarını mutlaka okuyun. Ama öyle bir defa değil, üç defa değil, her okuduğunuzda bazı şeyler alacaksınız diye düşünüyorum. Bunu söylerken ben İslam dünyasının büyük kalemleriyle mukayese etmiş bir kardeşiniz olarak yani bu konuda büyük kalemlerin yazdıklarıyla mukayese etmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Ve sadece köpük nev’inden şairane ifadeler değil.

Gerçekten kendisiyle de sohbetimiz oldu, oluyor. Bir kez daha otursam şunu soracağım. Mesela o bir ciltlik hadis külliyatından Resûl’i Ekrem (as)’ ın o bir ciltlik bütün hadislerini kaç defa okudunuz bu yazıları yazmadan önce? diye sormak isterim mesela. Çünkü dayanaklarına baktığımız zaman hep ayetlere ve hadislere dayanıyor. Şimdi Sezai Karakoç’a geldiğimizde orda bambaşka bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.

Sezai Bey, orucu tabiatın bir parçası olarak işler ve tarihin parçası olarak işler. Tabiat ve tarihi birleştirir. Büyük oruç kitabı vardır. Ona göre insanın hayatı boyunca, oruçların kaydedildiği büyük oruç kitabı vardır. Ve bu oruç kitabı en büyük şahitler arasındadır ahirette, bunlar hadistir...

Siz sanmayın ki, oruçta yalnız siz susar, siz acıkırsınız. Oruç da susar oruç da acıkır. Çünkü: Oruç da canlıdır. Sizin gibi. Hatta sizden fazla. Çünkü: Onda, ölümün eriteceği et ve kemik de yok...

Bizden daha canlı, daha cıvıl cıvıl olan bu gök varlığı orucun susadığı su, acıktığı yemek nedir öyleyse?

Oruca, gök şahidi oruca mahsus besinler,
Yükseltilen dualar, derinleşen secdeler,
Kur'an sesiyle aydınlanan ikindiler,
Allah adıyla diriltilen geceler

Evet, Oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve ab-ı hayat gibi kanamadığı su,  Kur'an sesi, acıktığı namaz, örtündüğü merhamet, kuşandığı giyindiği, Allah'ın adının yükseltilmesi yani cihadtır.

Ve orucun da iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında, işte saydığımız, göğe mahsus yiyecekler bulunur.

Yalnız insan orucu özlemez, oruç da insanı özler. Ramazan ayı gelince, sıla-ırahm edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir...

Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan

Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen

İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden

Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına