Alaattin Karaca / Karar
Sezai Karakoç’un Hatıralar’ı
Karakoç’un “Hatıralar”ı (Diriliş Yay., 2022) iki cilt hâlinde yayımlandı. Epeydir bekliyordum. “Diriliş” dergisinde 27 Temmuz 1988-5 Şubat 1992 tarihleri arasında yayımlandığında zevkle okumuştum. Ama kitapta okumak başka!
Ne buldum derseniz, şöyle özetleyebilirim: Cumhuriyetin inşa yılları, sonra Tek Parti dönemi ve İkinci Dünya Savaşı yılları. Ergani, biraz Maden, biraz Piran. Zülküfül Makamı’nın koruyup gözetlediği kendi hâlinde bir kasaba. Yıldızla dolu gök, samanyolu, gül bahçeleri, nar, incir, dut ve kiraz ağaçları. Dindar, çalışkan bir baba, kış geceleri okunan dini-menkıbevî kitaplar, Hz. Ali cenkleri, zarif bir anne. Bağbozumları, neşeyle geçen Ramazan ve Kurban bayramları. Bir yanda yoksulluk, sıtma, göz ağrıları, yel çıbanı, Tek Parti döneminin baskıları. İlk terbiye, ilk ilgiler: Din, daima ana kaynak. Daha çocuk, ama Osmanlıca öğreniyor, sonra Arapça-Farsça, biraz Fransızca.
Maraş, parasız yatılı, arayış, “Çocuk yüreği[nin] ateş aldığı yer!”. “Büyük Doğu” ilk tutunduğu dal, ilk basamak. Sonra Gaziantep, “Büyük Doğu”yu takibe devam, Batı edebiyatından ilk okumalar.
O çocukluk coğrafyası, bence şairin -şiirlerinin de- bilinçaltı hazinesidir. “Hatıralar”ı dikkatle okuyan bir göz, Karakoç’un şiirlerindeki tabiat manzaralarının, samanyolunun, Ramazan ve Kurban bayramlarının, kimi menkıbelerin, Hz. Ali imgesinin, folklorun, hatta gül imgesinin altını kazısa daima çocukluk coğrafyasının, o coğrafyanın gelenek-görenek ve inançlarının izini bulacaktır.
Sonra büyük şehir: Ankara… Taşralı, mağrur ve hassas genç Siyasal Bilgiler Fakültesi. “Büyük Doğu” ve Necip Fazıl, ideolojik çevrenin merkezinde. Osman Yüksel Serdengeçti’nin Denizciler Caddesindeki, kitabevinde, Ulus’taki İstanbul Kıraathanesi veya Havuzlu Kahvede Necip Fazıl’ı dinlemeye gidişler. Fakülte üçüncü sınıfta M. Şevket Eygi’yle tanışma, Risale-i Nur çevresinden Ziya Nur ve Atıf Ural...
İdeolojik çevrenin dışında, daha farklı bir edebi çevreyle münasebet. Cemal Süreya “Hatıralar”da sık sık adı geçen fakülte arkadaşı. İnişli çıkışlı bir ilişki, yer yer mesafeli, kırgın, kızgın…
1950’li yılların başı, “Rüzgâr”, “Yağmur Duası”, “Monna Rosa”, Hisar, Mülkiye, İstanbul dergisi… Henüz sesini arıyor şair, heceye yakın, Kısakürek’in etkisinde, ama o şiirden dil ve biçimce giderek uzaklaşacak. 1957’de “Balkon” şiiriyle “Pazar Postası”nda -şiiri Cemal Süreya verse de- İkinci Yeni’nin filizlendiği yıllarda o da kendi üslubuyla gazeteye yazılar ve şiirleriyle katkıda bulunuyor, polemiklere katılıyor.
Benim “Hatıralar”da dikkatimi çeken DP’ye ilişkin yazdıklarıydı. Bir de MSP ve “Milli Gazete”ye ilişkin değerlendirmeleri.
Karakoç, DP’ye “Hatıralar”ında hep tereddütle yaklaşmış, bir kısım DP’lilerin CHP zihniyetini sürdürdüğünü, DP iktidarının büyük bir zihniyet değişimi gerçekleştirmediğini, CHP’den çekindiği için dindarlara mesafeli durduğunu, Malatya Hadisesinden sonra olduğu gibi zaman zaman İslâmi basına ve derneklere baskı uyguladığını yazmıştır. Bu minvalde şu satırlar, günümüze de ışık tutacak niteliktedir:
27 Mayıs İhtilâli, yıllarca inanç namına kendisine hiçbir şey verilmemiş insanların fırsatı ele geçirir geçirmez neler yapacağını ibretlerle gösteren bir olaydır. Fakat ne yazık ki daha sonra gelenler bundan ibret almadılar. Çok köklü tedbirlerle gençlik yeni bir inanç mayalanmasına tabi tutulması gerekir iken, resmî eğitim ve öğretim Tek Parti döneminin o kısır, tekdüze ve özsüz slogancılığıyla sürdü gitti.” (H, II, 217)
Tek Parti, DP dönemi ve darbeye, İslâmi ve milliyetçi basına, AP ve MSP’ye, Bediüzzaman, Necip Fazıl, Fethi Gemuhluoğlu gibi isimlere dair gözlemleriyle önemli “Hatıralar”.
Yalnız daha titiz basılmalıydı, derginin künyeleri verilmeli, indeks olmalı, gerektiğinde dipnotlarda açıklama yapılmalıydı.