Seyyid Kutub'un kaleminden: Filistin şehitlerinin torunları Siyonistlere en ağır bedeli ödetecektir!

Seyyid Kutub'u şehadet yıl dönümünde rahmetle anarken Filistin cihadı hakkında kaleme aldığı makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz.

HAKSÖZ HABER

Asri dönemde Müslümanların yetiştirdiği en önemli fikir ve dava adamlarından birisi olan Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 tarihinde Mısır'da diktatör Cemal Abdunnasır'ın emriyle idam edildi.

Yoldaki İşaretler kitabında modern zamanların eleştirisini yaparken Müslümanları da özeleştiriye davet eden Kutub'un ne kadar güçlü bir perspektife sahip olduğunu fark eden Abdunnasır, Kutub'un çağrısının kitleler üzerinde oluşturacağı etkiyi de görmüştü.

Ne var ki Seyyid Kutub'u şehit ederek sesini kısabileceğini düşünenler onu gerçek anlamda ölümsüzleştirdiler. Bugün hala İslam coğrafyasında en fazla okunan ve takip edilen isimlerden birisi şüphesiz ki Seyyid Kutub'tur. 

Seyyid Kutub’un Müslüman Kardeşler’le tanıştıktan sonra İslami mücadele içerisinde daha aktif bir şekilde sorumluluk almasıyla tabiri caizse tüm taşlar yerine oturmuştu. 100 yıldır tüm İslami hareketlerin öncelikli konuları arasında yer alan Filistin ve Mescid-i Aksa davası hakkında Seyyid Kutub'un kaleme aldığı “Filistin kahramanları için ne yaptınız?” başlıklı makale günümüze de ışık tutuyor. 25.9.1953 tarihinde Kahire'de Ed-Dava adlı dergide yayımlanan makalede Seyyid Kutub, Filistin’deki cihada destek verilmesi çağrısında bulunurken Mısır’daki işbirlikçi rejimin Filistin gibi bir derdi olmadığını onlar için esas meselenin İngilizler özelinde emperyalistlere yaranmak olduğunu vurguluyor. Beyaz İngiliz ve yerli esmer İngiliz tanımlamasıyla Seyyid Kutub, emperyalizmin yerli işbirlikçilerine karşı da Filistin’de yeşeren cihad ruhuyla hareket edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

İşgal rejimi ve onun destekçisi olan emperyalistlere de Filistin’deki döktükleri kanın hesabının muhakkak bir gün sorulacağını hatırlatan Seyyid Kutub, Aksa Tufanı ile başlayan direniş ve küresel vicdan ayaklanmasının ilk haberlerini yıllar önce veriyor… Şehidi bu makale vesilesiyle bir kez daha rahmetle anarken makalenin içeriğine dair bir hatırlatmada bulunuyoruz.

1953 yılında işgal rejimi tarafından Sina Yarımadası'na "Küçük Kıtanın Yıldızı" adını taşıyan bir operasyon düzenlendi. Bu operasyon Mısır’ın bölgedeki kontrolünü zayıflatmayı hedefliyordu. 1956’daki Süveyş Krizi’nin baş tetikleyicilerinden olan bu hadise işgal rejimine karşı Mısır’da var olan tepkiyi yükseltirken çatışmalarda Müslüman Kardeşler Hareketi de aktif sorumluluk aldı. Gerilla faaliyetleriyle Siyonist orduya karşı savaşan Müslüman Kardeşler mensupları Hamas’ın 1987’deki kuruluşundan yıllar önce Filistin davası için şehitler verdiler.


Seyyid Kutub

Filistin kahramanları için ne yaptınız?

Milli Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı kitap, dergi, broşür ve yayınları gözden geçiriyorum. Günlük gazetelere birer birer bakıyorum fakat Filistin kahramanları için bir tek cümle bile göremiyorum. Günlerdir Mısır'da yayınlanan dergi ve gazeteleri satır satır ve sayfa sayfa çevirip okuyorum. Filistin kahramanları hakkında bir tek küçük habere bile rastlamıyorum. Arkalarında boynu bükük öksüz çocuklar, kimsesiz dul kadınlar ve bağrı yanık, gözü yaşlı anneler bırakan Filistin kahramanları için hiç kimse, bir tek kelime bile yazmıyor, İslâm için ve İslâm’ın mukaddes topraklan için canlarını seve seve feda eden bu kahramanlar hakkında hiç kimse bir tek kelime bile sarf etmiyor!

Evet. Filistin kahramanları için yapılan ve söylenilen hiç bir şey yok... Mısır'da, onların anısına bir tek işarete bile rastlamadım. Bu, neyi gösterir bilir misiniz? Bu soruya ben cevap vereyim:

Bu, İngiliz ordusunun genel teftiş komutanı General Sibengs'in Mısır ordusunu hala idare ettiğini, onun koyduğu prensipler dahilinde Mısır ordusunun hareket ettiğini böylece Mısır ordusunun hak ve doğru yoldan saptırıldığını göstermektedir. Evet, bütün bu olaylar, Mısır ordusunun askeri stratejisini tayin edenin ve Mısır hükümetinin siyasetini belirleyenin İngilizler olduğunu kesin olarak ispat etmektedir.

Beyaz İngilizler, askeri güçleri ile birlikte Mısır'ı terk etmek zorunda bırakıldıkları gün yerlerini boş bırakmadılar. Yerlerini her hususta onlara vekâlet edecek “esmer yerli İngilizlere” bıraktılar. Bu Yerli Esmer İngilizler, ihlâs ve samimiyetle Beyaz İngilizlerin şarkısını söylüyor, çalgısını çalıyor, gösterdikleri hedefleri gerçekleştiriyor ve bu konuda onların yokluğunu asla hissettirmiyorlar. Beyaz İngilizlerin, bu ülkede yapmak istedikleri ilk vazife, halkın iman cephesini yıkmak ve manevî ruhunu öldürmekti. Bu işe ilk olarak şüphe, gevşeme ve ümitsizlik tohumlarını genç dimağlara ekmek sureti ile başladılar. "Biz adam olamayız", "Bizim onlara yetişmemize ve onların yaptıklarını yapmamıza imkân yoktur..." gibi sloganlarla bu milletin moralini bozdular, maneviyatını kırdılar ve ümitsizlik bataklığına düşmesine sebep oldular. Bütün dünyada, emperyalist güçlerin istedikleri ve yaptıkları da budur. Beyaz İngilizlerin bundan sonra bu ülkede öldürmek istedikleri şey, cihâd ruhunu öldürmekti. Çünkü Beyaz İngilizlerin tarih boyunca korktuğu tek şey, bu ülkenin inancından gelen cihâd ve askerlik ruhudur. Beyaz İngilizler, bu ruhun asla uyanmasını istemezler. Kendileri için en büyük tehlikenin, bu ülkenin evlâtlarında cihâd ve askerlik ruhunun uyanması olduğunu çok iyi bilirler. Bu sebepten dolayı gerek kendileri ve gerekse yerli vekilleri tarafından yapılan konuşmalar, yazılan makaleler, yayınlanan kitaplar, bestelenen şarkılar, harcanan çabalar ve bu uğurda tüketilen sayısız miktardaki paralar hep bu kahramanlık ve cihâd ruhunu öldürmeye yönelikti.

İngilizlerin bu plân ve çabaları, Mısır'da uzun bir süreyle emperyalist emellerini gerçekleştirmek içindi. Kendisi çekip gitmek zorunda kalsa bile bu emperyalist emelleri kendisinden sonra aynen uygulanacaktı. Bu plân ve çabanın gereği olan her türlü önlemleri aldılar, bu hususta gerekli olan her türlü temel esasları uyguladılar. Ve böylece Mısır'da cihâd ve askerlik ruhunu öldürmeye kalkıştılar. Bunun sonunda Mısır'da, hiç bir aydın yazar, cihâd ve askerlik ruhundan söz etmez ve yazı yazmaz oldu. İngilizlerin ve bütün emperyalist güçlerin korkulu rüyası olan cihâd ruhu, böylece Müslümanlar arasında gün geçtikçe unutulmaya başlandı. Bütün bu plân ve çabalara bağlı olarak İngilizler, Mısır'da güçlü bir askeri varlığın bulunmasını, emperyalist emelleri için tehlikeli olduğunu anladıkları için güçsüz ve silâhsız bir askeri sistemin uygulanmasını istediler. Böyle bir askeri sistemin uygulanmasını, emperyalist emelleri için daha uygun buldular. Mısır ordusunun askeri sistemini, istedikleri gibi düzenlediler ve kendi hayatlarına, anlayış ve kültürlerine hayran komutanlar yetiştirip atadılar.

Fakat İngilizler, bu milletin manevî gücünü ve imanını hesaba katmamışlardı. Bu yüzden de yaptıkları hesaplarda yanıldıklarını ve zararlı çıktıklarını anladılar. Çünkü İngilizlerin uyguladıkları plân ve programdan sonra Mısır'da yeniden cihâd ve iman ruhu ile dopdolu bir nesil boy gösterdi. Bu yeni nesil "Müslüman Kardeşler" topluluğu idi.

Fedailik ve kahramanlık ruhunun uyanmasından sonra, zaferden başka ne beklenilir? Canını, ruhunu ve bütün varlığını feda etmeye hazır olduğunu söyleyen bir topluluk için kurtuluştan başka ne umulur? Evet, bu büyük uyanış ve dirilişin karşısında emperyalizmin bütün kör düğümleri, birer birer çözülecek ve bileklere vurulan zincirleri teker teker kırılacaktır. Bu yüce azim ve inancın karşısında emperyalizm, içten içe sarsıntı geçirecek ve mücahitlerin ayakları altında toz toprak gibi ezilecektir!

İngilizler, mahalli casusları vasıtası ile en sonunda bu gerçeği kavradılar ve "Müslüman Kardeşler" teşkilâtına karşı amansız mücadeleye giriştiler. Dernek ve lokallerini kapattılar. Üyelerini cezalandırdılar. Onları dağıtmak için gerekli olan her türlü çarelere başvurdular. Gerçeği gösteren ve kurtuluş yolunu aydınlatan ışığı söndürmeye, imanın alevlendirdiği meşaleyi ortadan kaldırmaya çalıştılar. Tekrar Müslüman Mısır halkını, küfrün ve inançsızlığın karanlığına, emperyalizmin baskısı altında ezilen o korkunç günlere döndürmeyi istediler. Ümitsizliğin yüreklere çöreklendiği ve adeta cehennem hayatını andıran o korkunç günlere...

Çünkü onlar, bütün emperyalist güçleriyle, Mısır ordusuna yüklenerek nasıl onlara Filistin kahramanlarını unutturmuş ve bir daha onları anmamayı kabul ettirmiş ise aynı şekilde zulüm ve baskı yoluyla Müslüman halkın zihninden, Filistin'de Yahudi’ye karşı çarpışan ve şehit olan kahramanların anısını ve onlara karşı duyulan sevgi ve hayranlığı silmek istiyor. Bunun için de Mısır ordusunun, Filistin topraklarında boş yere çarpıştığını, binlerce zorluğa karşı çekilen çileli günlerin boş yere çekildiğini söyleyerek propaganda yapmışlar ve Müslümanları, bir daha Filistin'de Yahudi’ye karşı savaşmak niyetinden vaz geçirmeye çalışmışlardır. Ancak Müslüman millet, Filistin topraklarında asla unutmayacakları dersleri almıştır. Gerek Beyaz İngiliz ve gerekse Esmer İngilizlerin şu gerçeği, asla zihinlerinden çıkarmamaları gerekir:

Müslümanlar, Filistin'de ezeli düşmanları olan Yahudi’ye karşı çarpıştılar ve her ailede birer şehit verdiler. Bu yüce şehitlerden geriye kalan öksüz çocuklar, dul hanımlar, gözü yaşlı anneler onların anılarını yaşatacaklar ve gösterdikleri kahramanlıkları dilden dile aktaracaklardır. Bu kahraman Filistin şehitlerinin torunları, mutlaka bir gün Yahudi’ye, Filistin topraklarında döktüğü kanın bedelini, en ağır şekilde ödetecektir! Bu gerçeği, ne Beyaz İngiliz (Yahudi’yi Filistin'e yerleştiren, ona devlet kurdurtan ve onu Ortadoğu’da bulundurduğu askerî gücü ile yaşatan ve koruyan bu İngilizlerdir. Osmanlı devletini yıkıp parçalayan ve Filistin’i Osmanlı egemenliğinden çıkaran da gene İngiliz emperyalizmi ve onların çevirdikleri siyasî dolaplardı.) ne Esmer İngiliz ve ne de Yahudi Devleti asla unutmasın. Korktukları şey mutlaka bir gün başlarına gelecektir. Filistin topraklarında dökülen temiz ve yüce kanın hesabı, birer birer onlardan sorulacaktır... Yüce Allah'ın izni ile Müslümanların üzerine çöken ümitsizlik bulutu kalkacak, tembellik ve uyuşukluk ruhu silinecektir. İngiliz kumandanı Sibengs'ın Mısır ordusu üzerinde kurduğu egemenlik plânı yıkılacak, kör gözler bile gerçeği görerek, emperyalizme ve onun Ortadoğu’daki temsilcisi Yahudi’ye karşı savaşmak için silâhlara sarılacaktır. Gösterilen yüce hedeflere ulaşmak için bütün gücü ile emperyalizme ve Siyonizm’e karşı çarpışacaklardır.

Evet, bu gün Mısır'da, Filistin'in kutsal toprakları üzerinde temiz ve yüce kanlarını seve seve döken kahraman şehitlerin anısına, hiç bir şey yapılmamış ve tek bir söz bile söylenilmemiştir. Şehitlerin geride bıraktıkları öksüzlerin, dul hanımların ve gözü yaşlı annelerin elinden tutulmamış ve onlara gereken maddi ve manevi yardımda bulunulmamıştır. Yerli Esmer İngilizler, Beyaz İngilizlerin kendilerine bıraktıkları siyasi emaneti, eksiksiz yerine getirmekte, korumakta ve bu uğurda samimiyetle çalışmaktadırlar... Bugün, İslâm ümmetine düşen görev şudur:

Üzerindeki uyuşukluğu ve ölüm uykusunu atmak, oynanan bütün çirkin oyunları bozmak, çevrilen bütün siyasî dolapları durdurmak ve bu hususta yapılan plânları yırtıp atmaktır. Her yerde varlığını, yeniden ispat etmeye kalkışmak ve hiç bir insanın söndürmeye güç yettiremeyeceği mukaddes ve yüce iman meşalesini yeniden alevlendirmektir!

Ey Müslümanlar! İş başa düştü. Kendi yolunu, kendin seç. Şehitlerini ve kahramanlıklarını daima an ve onları kalbinde yaşat! İman ve cesaretle kendi varlığını ortaya koy. Ne Esmer ne de Beyaz İngilizlerden korkma. Onlara, bütün gücünle şunu haykır:

"İşte ben buradayım, ölmedim. Karşınızda dimdik duruyorum. Kendime düşen görevi yerine getiriyorum..." Ey Müslümanlar! Bu dönemdeki uyanışınız daha dikkatli daha güçlü daha güvenilir ve daha kahramanca olsun. Kesin olarak bilin ki, size vad edilen gün pek yakındır. O gün mutlaka gelecektir. Fırsatları değerlendirin ve inandığınız yolda cesaretle yürüyün. Beyaz İngilizleri topraklarınızdan def edeceğiniz ve Esmer İngilizleri kuracağınız mahkemede hesaba çekeceğiniz o günler pek yakındır!

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurmaktadır:

"Muhakkak ki sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, nefislerden, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele! Onlara, bir musibet geldiğinde: ‘Biz Allah içiniz ve elbette O'na döneceğiz’ derler. Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların üzerinedir. Hidayete erenler de muhakkak onlardır." (Bakara Sûresi, 155-157.)


(Beka Yayınları tarafından basılan Yahudi ile Savaşımız kitabından alıntılanan bu makalenin çevirisini Ahmet Dağdeviren yapmıştır. Düzenleme ve tashihler Haksöz Haber'e aittir.

Yorum Analiz Haberleri

Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!
ABD, Suriye'deki askeri birliğini geri çekecek mi?