Şeytan sadece Cemarat’ta mı?

Ali İhsan Karahasanoğlu

“Kolera iddiaları” ile geçirdiğimiz Kurban Bayramı günleri çok geride kaldı..

Hatırlayınız Kurban Bayramı’nın/Hac döneminin iki ay öncesinden başlardı toplum mühendisliğine soyunanların özel amaçlı haberleri...

“Hatay’da iki kolera vakası.. Adana’da üç kişide kolera şüphesi..” Ve benzerleri.... Bildiğiniz türden, ısmarlama haberler..

Maksat ne? Kamuoyunda bir algı oluşturmak.. “Salgın hastalık var, insanlar hacca gitmeye kalkarsa, salgın yaygınlaşabilir. Ölüm sayıları vahim boyutlara ulaşabilir..”

Tabipler Birliği’nin en yetkilisi ekranlara çıkartılır.. O daha sözünü bitirmeden, yasaklamanın nasıl yapılması gerektiğinin yolunu gösterecek olan Barolar Birliği Başkanı’nın, ‘demokrat ve özgürlükçü(!)’ anlatımlarını dinlemeye devam ederdik..

Ne yapmamız tavsiye edilirdi?

Hacca gitmeyin!..

Peki Roma’ya gitsek, Vatikan’a gitsek, Paris’e gitsek?

Hiç sorun değil. Kolera sadece Mekke-Medine için..

Sadece hastalık gerekçesine dayalı değil, “haccı önleme” propagandası..

Anamuhalefet partisi eski Genel Sekreteri’nin yaptığı gibi, “Araplara paranı kaptırma” propagandası da hayli etkili idi.. Onun da altyapısı; “Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Ekonomisi çok iyi sayılmaz. Hacca giderek, paramızı Arabistan’da harcamayalım..” tezine dayanıyor..

Aynı CHP’li genel sekretere, oğlunun İngiltere’de tahsili sırasında, birisi kulağına fısıldasaydı, “Paramızı İngilizlere kaptırmayalım. Türkiye’de de çok iyi okullar var. Oğlunu Türkiye’de okut..” diye.. Bu ikaza, acaba ne cevap verirdi CHP’li büyüğümüz?

Haccı engelleme taktikleri bunlarla sınırlı değildi tabii. Bunlar en meşhurları..

“Deli dana” hastalığı üzerinden yapılan uydurma haberler ise, “hac ibadeti”nden ziyade, hac’dan bağımsız olarak kesilecek kurban ibadetine yönelikti.. Amaç; toplumun ne kadar inançlı olduğunu gösteren, “kesilen kurban sayısı”nı mümkün olduğunca asgariye indirmekti... İngiltere’den başlar.. Bulgaristan’ı geçer.. Sonra yavaş yavaş Türkiye’ye kadar gelirdi, ne menem olduğunu anlayamadığımız o meşhur “deli dana hastalığı”..

Dört koldan “deli dana hastalığı” propagandaları yapılırken, insan hiç “hastalıklı” olma ihtimali bulunan kurban kesmek ister mi?

Tabii ki istemez..

Üç tane müslümanın aklını çelseler yeter.. Kafa karıştırıcılar için “gerçek bayram” da, işte bu..

Biz üç gündür, Mekke-Cemarat’taki şeytanları taşlayaduralım.. Şeytan’ın Türkiye mümessilleri, elleri kolları serbest, 24 saat kesintisiz faaliyetteler..

Eski yıllarda bir de kurbanlık hayvanların derisi ile ilgili tartışmalarımız vardı.. Yok “kurban derileri ‘dinci!’ örgütlere gidiyor”muş. Yok “kurban derileri, amacı gizli kuruluşların finans kaynağı(!) oluyor”muş..

İstesen de istemesen de Türk Hava Kurumu’na vereceksin, kendi paranla aldığın kurbanın derisini..

Elhamdülillah; bu yıl o tartışma da unutuldu artık.. Şimdi ellerinde tek malzeme kaldı: “Boğaz kan gölüne döndü!”

Şeytan sadece Cemarat’taki sembolik taşlar değil.. Dünyanın her yerinde askerleri var, şeytanın.. Tek amaç var; müslümanların huzur içinde ibadet yapmalarını engellemek..

Biz ibadet amacıyla kurban kesmesek, o hayvanlar yine bir şekilde kesilmeyecek mi? İnsanların et ihtiyaçları için, o hayvanlar toplu kesim merkezlerine götürülmeyecek mi? Ne yani; hayvanlar ibadet amacı dışında kesilseler, kan akışı yaşanmıyor mu? Dolayısı ile, Boğaz’ın kan gölüne dönmesi, hayvanların sadece ibadet amacı ile kesilmesi için mi sözkonusu? Yoksa bu da, şeytanın Türkiye mümessillerinin bir başka oyunu mu?

“Tek malzeme kaldı, o da ‘Boğaz, kan gölüne döndü’ propagandası” dedik ama.. Bunun yanına, ek propaganda malzemelerini de vererek argümanlarını zenginleştiriyorlar..

“Kurbanlık hayvan kaçtı.. Çevreye dehşet saçtı..”

Artık 7 düveldeki güreşçilerin hepsini yenen pehlivanın tefrikası gibi, anlatırlar da anlatırlar.. Sorsak, “Affedersiniz sizler, aldığınız kurbanlıkları sokaklarda taşımadan, hoş olmayan o malum görüntülere de sebebiyet vermeden, bir yardım kuruluşuna kurban kesmek üzere bağışta bulunarak, ibadetinizi ifa ettiniz mi?”

Hayır..

O zaman, gerçek derdinizi söylesenize.. Kim olduğunuzu açıkça deklare etsenize..

“Biz de müslümanız” mavalları ile, “şeytanın neferi” olduğunuzu niye gizliyorsunuz? Niye, kimliğinizi gizleyerek, bize akıl vermeye kalkıyorsunuz?

YENİ AKİT