Şeyh Tufeyli: İran İslam dünyasına yönelen her saldırının yanında yer aldı

Devrim Muhafızları’nın “Ermenistan’a müdahale, silahlı kuvvetlerimizin tepkisiyle karşılaşacaktır” tehdidini değerlendiren Şeyh Subhi Tufeyli, İran’ın bu yaklaşım ve tutumunun neden şaşırtıcı olmadığını çok çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Karabağ'da bulunan silahlı Ermeni grupların provokasyonu sürüyor. Bölgede bulunan terör grupları Azerbaycan askerlerine saldırmak için fırsat kolluyor. Karabağ harekâtında Erivan’a arka çıkan İran yine bildiğini okuyor. Devrim Muhafızları “Ermenistan’a müdahale, silahlı kuvvetlerimizin tepkisiyle karşılaşacaktır” diyerek tehdit etti.

Her taşın altından çıkan İran’ı, Lübnan merkezli Hizbullah hareketinin kurucu ve ilk genel sekreteri Subhi Tufeyli, sert sözlerle eleştirdi. İran’ın İsrail’e sınırlarını koruma sözü verdiğini belirten Tufeyli, “İki taraf 1996 yılında gizli bir anlaşma yaptı. O tarihten bu yana İsrail’in kuzey sınırları İran tarafından korunuyor. İsrail o bölgeden tüm askerlerini çekti ve geride kalan 26 sene boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadı” diye konuştu.

İSLAM’A ÇEKİLMİŞ KILIÇ

Ortadoğu’nun kritik dönemlerinde önemli roller üstlenen Subhi Tufeyli “İran için en yüce gaye Fars milliyetçiliğini yaymaktır. Bu amaç için de başta Batı-Haçlı dünyası olmak üzere İslam dünyasına yönelen her saldırının yanında yer aldı. Onların paralel gücü oldu. Bugün Yemen, Suriye, Irak, Karabağ ve Afganistan’da aynı misyon için var ve kan döken işgalci-istilacı güçlerle birlikte hareket ediyor. Hem tarihî gerçekler hem bugünkü manzaraya bakarak şunu net olarak söyleyebiliriz ki, İran Batı’nın İslam’a çekilmiş kılıcıdır” dedi.

ZAYIFLIĞI FIRSAT GÖRÜYORLAR

İranlı yöneticilerin Afganistan ve Irak’ta ABD, Karabağ’da Ermeniler ve Suriye’de ise Rusya ile ittifak yaptığını anlatan Subhi Tufeyli sözlerini şöyle sürdürdü: Onlar için birinci öncelik İslam coğrafyasının zayıflığı. Bu durum sadece bugün için geçerli değil. Tarih boyunca aynı misyonu ifa ettiler. Haricî işgalcilere destek vermelerinin başlıca sebebi ümmet coğrafyasının zayıflığını Fars yayılmacılığı için fırsat görmeleridir. Bu nedenle İran ve yabancı güçlerin Afganistan, Suriye, Yemen, Karabağ ya da Irak’ta terör tanımı birbiri ile aynıdır. Ortak strateji dâhilinde işgale zemin hazırlayan ve masum insanları terörist ilan eden bir ajanda hazırlar, sonra da bu terörü ortadan kaldırma adına askerî müdahale safhasına geçerler. Dünya kamuoyunda insanlar hep İran’ın İsrail ve ABD ile restleşmelerini okur, dinler. Oysa arka planda devam eden iş birliği ve ittifak gerçeği vardır. Bu iş birliğinin temelleri İran-Irak savaşı döneminde atıldı, zamanla derinleşti. Bazı göstermelik hareketler dışında karşılıklı tehdit ve sloganlar konusunda dahi ittifak hâlindeler. İsrail ve İran arasındaki en kritik mutabakat Lübnan’ın güneyine Müslüman olmayan toplulukları yerleştirme ve güvenli şerit oluşturma anlaşmasıdır. İsrail’e kuzey sınırlarının güvenliği konusunda 1990’ların ortasında güvence verildi. O zamandan bu yana da İran sözünde duruyor. O hat boyunca hiçbir sıkıntı yaşanmadı. İran’ın İsrail’e dair bilinmeyen bir diğer faaliyeti de İsrail ordusunu Yemen’e taşımasıdır. Yemen’e müdahale ettiler ve ülkeyi Doğu-Batı diye böldüler.

CEPHELERİNDE ÖLÜYORLAR

Pakistan, Bahreyn, Afganistan, Lübnan, Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok ülkeden Şii, İran’ın hesaplarına hizmet ediyor. Onun oluşturduğu cephelerde savaşıyor, ölüyor. İran, Şiiliği, hem ülke içindeki kitleyi harekete geçirme hem de Acem olmayan milletleri kendi emelleri için tahrik aracı olarak kullanıyor.

GERÇEK YÜZLERİNİ GÖRDÜM

Birinci Karabağ savaşı döneminde Tahran’da idim. İran’ın o katliama açık desteğini gördüm. Müslüman Azerbaycan halkına karşı İran güçleri Ermenilerin safında savaşa katıldı. Bu durumu başta dönemin İran Savunma Bakanı olmak üzere birçok yetkili ile konuştum. Onlara Karabağ halkının Müslüman ve mazlum olduğunu söylediğimde bana verdikleri cevap bu konuda duygusal davranamayacakları yönünde oldu. Bana ısrarla Türkiye ile Türk dünyası arasında doğrudan kurulacak bağın İran’ın bölgesel çıkarlarına tehdit olduğunu anlattılar. Çok şaşırmıştım ancak onlar bu olaya insani, tarihi ve dinî açıdan değil salt İran’ın çıkarları açısından bakıyordu. İkinci Karabağ savaşında ise lojistik destek vermekle yetindiler. Zira Türkiye’nin varlığı ve gücü bizatihi milis ya da asker göndermelerine mani oldu. Ancak temel stratejileri gereği değişmedi. Ermenilerin yanında yer aldılar.

YALANA SIĞINDILAR

İran, ikinci Karabağ savaşında dile getirdiği ‘İsrail oraya yerleşiyor’ iddiası komik ve zavallıca söylenmiş yalandı. Madem Azerbaycan ve İsrail arasında güçlü ilişkiler var ve bu İran için tehdit, o hâlde İsrail’in ABD’den sonra en büyük müttefiki olan BAE’ye karşı neden savaş açmıyor? Oysa biz biliyoruz ki, İran’ın BAE ile de çok güçlü ilişkileri var. Yalan söylüyorlar. Tek korkuları Türkiye’nin bölgede artan etkinliği.

İSLAM DÜNYASININ UMUDU TÜRKİYE

Hizbullah’ın kurucusu Subhi Tufeyli, sert sözlerle İran’ı eleştirdi. İslam Birliği’nin mezhepçi ya da ırkçı ajandalarla tesis edilemeyeceği vurgusu yapan Tufeyli “Türkiye, Libya ve Suriye’de mazlum halka can suyu oldu. Dâhil olduğu coğrafyalarda küresel oyunları bozdu, denge ve istikrar getirdi. Sulh, emniyet ve refah sebebi oldu. Karabağ’da tarihe geçen şerefli bir misyon üstlendi. Belki siz göremiyorsunuz ancak Afrika hatta Anadolu dışında kalan bütün coğrafyalarda yaşayan her Müslüman için en büyük umut ve İslam dünyasının temsilcisi Türkiye’dir. Bu çok büyük bir güç ve bu gücün farkında olmalısınız” dedi.

İran Haberleri

İran’dan döktüğü kanın parasını yeni Suriye hükümetinden isteme arsızlığı!
İran'ın Şam acısı dinmiyor: Manşet manşet Erdoğan ve Fidan’ı hedef aldılar
İran yalancılığın da tarihini yazıyor!
İrancıları üzecek haber: İran HTŞ ile ilişki arayışında
İran televizyonu bir gecede ağız değiştirdi