Şeyh Said'in kıyamı Laik-Türkçü politikalarla ülke insanını dönüştürmeye, asimile etmeye, kimliğini yozlaştırmaya çalışan bir iktidara karşı gerçekleştirilmiş İslami bir direniştir. Kurdun kuzuyu yemeye niyetli olduğunun anlaşılması üzerine hazırlıkları tamamlanmadan da olsa, anın vacibini gözeterek ayaklar altına alınan İslami değerleri korumak ve yüceltmek ve bölge insanına yönelik gerçekleştirilecek olan politikaların önceden sezilmesi üzerine patlak vermiştir. Batılılaşma karşısında ilk ciddi ve yaygın hareket olması hasebiyle de Emperyal güçler tarafından mercek altına alınmış ve dönemin laik-pozitivist-Batıcı hükümeti bu güçler tarafından desteklenmiştir. Yani İngiltere, Fransa gibi ülkeler propaganda edildiği üzere Şeyh Said'in değil, aksine İttihatçı artıklarının arkasında durmuşlardır. Dönemin hükümetinin yalanlarını ve propagandalarını şu şekilde özetlemek mümkündür:
Batılılara "Bu irticai-gerici bir kalkışmadır" denmiştir. Ülkenin batısındaki halklara "Ermeniler Kürtleri kullanarak bölgede bir Ermenistan kurma niyetindeler" şeklinde propaganda edilmiştir. Bölge insanına ise, "Şeyh, İtalyanlar, Fransızlar ve İngilizlerden destek görüyor, dini motifler sizi aldatmasın, bunlar müslüman kanı akıtan eşkiyalardır" anti-propagandası yapılmıştır.
Oysa hem dönemin yeni başbakanı İsmet İnönü'nün hem de Cumhuriyetçi kadroların bazı neferlerinin Meclis'teki itiraflarına yansıdığı üzere "Eğer bir dış destek arayışı söz konusu olsa idi, kıyam orta bölgelerde değil, hükümetin hiçbir şekilde kontrolünde olmayan sınır boylarından gerçekleştirilirdi." Tersine esas Fransızların kontrolündeki demiryolları sayesinde Suriye'nin kuzeyinden hem uçak yakıtı ikmali, hem de asker sevkiyatını gerçekleştiren bizzat rejimin kendisi idi. İşte kendi halklarına karşı konumlanmış olan "Ortadoğu Ordu"larına tipik bir örnek de dönemin TC ordusudur. Sahip olduğu uçaklar ilk kez kendi halklarını bombalamak için havalanmıştır. Saddam gibi, Kaddafi gibi Baasçı zalimlerin seleflerinin kimler olduğunu varın siz düşünün.
Kavmiyetçilik iddialarına cevap ise artık zabıtlarda yer alan ve tarihi kayıtlarda varolan Şeyh'in ve çevresindekilerin kendi sözleridir. Bu kıyamdan ne Kürt ulusalcısı kesimler kendilerine pay çıkartabilecek bir dahle sahiptirler ne de başkaları. Konu edilecekse esasen dönemin Kürt ulusalcısı şahsiyetleri ve aşiretlerinin kıyama dair ihanetleri mevzubahis edilebilir. Ki onların da rejimden teşekkür ve paye beklerken ne tür zilletlere düçar oldukları bölge insanının yönelik topyekün katliamlar ve Ege bölgesine yaptırılan sürgünler tarihine bakılıp görülebilir. İşin özü, Libya'da İtalyanlar ne yapmışlarsa bu dönemde Türkiye cumhuriyeti de bölge insanına aynı uygulamaları serdetmiştir. Bu faşist güruhun İtalyan ceza kanunlarını motamot tercüme edip adını Türk Ceza Kanunu koyması tesadüf değildir. Savaş hukukundan bile nasibini almamış, ele geçirdiği esirleri bile katleden, çoluk çocuk demeden bugünkü Esad rejiminin uygulamalarının benzerini devletin o günkü kadroları gerçekleştirmişlerdir.
Ne adına? Ulusal bir kimlik ve Batılı değerlerle koca bir coğrafyayı tektipleştirme ve İslam'ı tüm vecheleriyle, kurum ve birikimleriyle ortadan kaldırma adına. Resmi tarih safsatalarıyla değil de halihazırda hayatta olan şahitlerin sözlerine ve konu hakkında sağlıklı araştırmalar yapanların eserlerine müracaat edildiğinde gerçeklerin gün gibi ortada olduğu görülecektir. Bu rejimin hangi değersizlikler, hangi tecavüz, katliam, tehcir, tenkiller üzere kurulu olduğunun veciz bir örneğidir bu kıyamın tarihçesi. İşte bu yüzden Genelkurmay ve Meclis arşivlerinde saklı olan başkaca gerçekler de ortaya dökülmeli, yeni nesiller kahramanları ve hainleri yakından tanımalı ve hangi kimlik üzere yaşayacağına resmi tarihin tezleriyle değil, bu gerçekler üzerinden düşünüp karar vermelidir. "Arkamdan ağlayıp da zalimleri sevindirmeyin, kıyamımızı iyi anlayın ve bizden sonrakilere aktarın. Şüphesiz benim ölümüm Allah ve İslam içindir" diyen şehidimiz Şeyh Said'in bıraktığı mirasın gereğince incelenmesi, anlaşılıp kavranabilmesi adına cehd ve gayret gösterebilmemiz için bizlere sorumluluk duygusunu bahşetmesini Alemlerin Rabbi olan Allah'tan niyaz ediyorum.