Diyarbakır’da DTK binasında yapılan basın toplantısında “Şeyh Said Ailesinin” yerel seçimlerde BDP adaylarını destekleyeceklerine dair yapılan duyuruya Şeyh Said ailesinden itiraz geldi. Şeyh Said’in İslami şahsiyet ve taleplerine dikkat çeken aile, BDP’ye destek verileceğine dair duyurunun gerçeklikten uzak olduğuna dikkat çekti.
Şeyh Ali Rıza'yı temsilen Abdulilah FIRAT, Şeyh Gıyaseddin'i temsilen Abdulmuhsin FIRAT, Şeyh Selahaddin'i temsilen şu anda tarikatı temsil eden Mehmet Sıddık FIRAT efendinin kaleme aldığı bildiri şöyle:
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd, Resulüne ve onun sülale ve arkadaşlarına salat ve selam olsun.
01.12.2013 tarihinde Diyarbakır’da DTK binasında yapılan basın toplantısında “Şeyh Said Ailesinin” yerel seçimlerde BDP adaylarını destekleyecekleri şeklinde kamuoyuna duyuru yapılmıştır.
Burada serd edilen görüşler tarihi gerçeklikten uzak, Şeyh Said Efendinin tarihsel duruşu ve mefkûresine aykırı olup Seçim dönemlerinde siyasi partilerin kamuoyunu yanıltmak pahasına olan ucuz propagandalardan ibarettir. Basın bildirisinde ileri sürülen görüşler DTK-KCK-BDP siyasi çizgisinin öteden beri savunduğu argümanlardır.
İnsanın Allah’a ve irtibatı olan insanlara karşı birtakım vazifeleri vardır. Allah’a karşı züht ve takva ile dünya menfaatlerine bağlı olmayacak şekilde vazifelerimizi ifa etmeliyiz. İrtibatı ve yakınlığı olanlara karşı vazifeleri ise onların her türlü insani ve İslami haklarına, fikri ve dini inançlarına hürmet ederek tecavüz etmemektir. Böyle kâmil iman ve ahlak sahibi insanları herkes sever, sağlığında ona hürmet, vefatlarından sonra da hayır ve rahmetle yâd ederler.
Büyüklerimiz; ilim, fazilet, ahlak ve tecrübe sahibi idiler. Cemiyet içinde hayırlı ve faideli hizmetlerde bulunmuşlardır. Binaenaleyh bu güzide cetlerimizi hürmetle yâd ederek layık oldukları manevi mevkilerini muhafaza etmek, onları tezyiften ve halk nazarından küçük düşürecek isnatlardan çekinmek icap eder.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde; “Hayır büyüklerinizle beraberdir.” Bizim büyüklerimiz de ilim-irfan, fazilet, hulus ve azim, ihlas ile dürüst ve düzgün fikir, sahih akide ve inanç sahibi idiler. Filhakika büyük aileleri altın ve gümüş, para, pul, makam, mevki yükseltmez. İlim, fazilet, servet, refah ve şöhret ümmetin hayırlı büyüklerinin hayatları örnek alınarak manevi fayda temin edilir.
İman, fazilet, azim ve himmet sahibi olan büyüklerimiz, içinde bulundukları İslam ve Kürt topluluğuna; satvet, şevket, refah ve saadet sağladılar.
Büyük insanlar vefatlarında miras olarak mal ve mülk bırakmazlar. Cenab-ı Hak müminlerin dünyanın önemsizliğine işaretle “Dünya bir oyun, bir eğlence, bir süs ve övünme vesilesidir.” buyurdu. (Hadid:20) Başka bir ayeti celile de “De ki; Allah’ın yanında olan mükâfat eğlenceden de, ticaretten de daha hayırlıdır.” (Cuma:11) Çünkü o sevap ebedidir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’le birlikte olmanın mükâfatı her türlü teşebbüslerden daha hayırlıdır.
Şeyh Said Efendi insanları saadet ve selamet yoluna teşvik etmiştir. Şeyh Said Efendi mirasçıları ve sevenlerine; ilim, hikmet, hakikat bilgisini, hidayeti, güzel ahlakı bırakmıştır. Bununla kalmamış, tağudi ve küfür sistemine karşı da cihad ederek, ilahi mirası kıyamete kadar inananlarla paylaşmış, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ilahi mirasına sahip olmaları için gayret sarf etmiş ve herkesin kendisi gibi bu manevi zenginliğe sahip olması için ceht etmiş, uğraşmış, tavsiyelerde bulunmuş ve vaz’u nasihat etmiştir.
Cenab-ı Hak, Nisa 95 ve 96. ayet-i celilelerinde; “Allah yolunda malları ve canları ile cihat edenler bir olmaz, derece bakımından çok üstün kılınmıştır.” buyurmuştur. Allah (c.c.), Şeyh Said Efendi ve onunla birlikte kıyam edenlere dünyada verdiği ganimet, zafer ve iyi addır. Ahirette verdiği fazilet ise cennetteki makamlarıdır. Allah mücahitleri bu dünyada bir derece üstün kılmıştır. Ahirette ise onlara cennetin pek çok dereceleri ile fazlı keremi, rahmeti rahmanı ve mağfireti ilahiyle üstün kılınmıştır. Allah (c.c.), kendi yolunda ölenlerin yaptıklarını boşa çıkarmaz.
Şeyh Said Efendi’nin varisleri sadece evlatları ve soyundan gelenler değildir. Şeyh Said Efendi’nin yolunu, mefkûre ve inançlı mücadelesini inananlar ve Kur’an- Kerim’de ifade edilen “İnsanları Allah’a davet eden salih amel işleyen ve ben şüphesiz Müslümanlardanım diyenlerdir.” (Secde:41/33) Bu da halkı, hakka davet etmekle olur. Şunu iyi bilmeliyiz ki; Şeyh Said Efendi’ye karşı yaptığımız cahilane hareketler bizleri perişan eden gafletlerimize karşı Allah (c.c.) yaptıklarımızla cezalandıracak olsa recmedilmeyi hak etmiş olduğumuz ortaya çıkar. Bu kardeşlerinizin dost tavsiyelerini kabul edin. Şöhret hastalığınızdan uzak durmayı, iyilik ve ailemize layık olmayı, ailenin tükenmemesi için düşmanlarımıza fırsat vermemeyi gaye edinelim. Bu dönemde yaşayan ve dünyanın kargaşasına kapılıp gitmiş olan kendi nefislerimize hâkim olmalıyız.
Şeyh Said Efendi Allah’ın davetine icabet etmiş, salih ibadetler etmiş ve İstiklal Mahkemesindeki ifadesinde; “Ben Müslümanlardanım” demiştir. Bunun için Müslüman insanlar böyle ilmiyle amil meşayihlerin peşinden gitmelidir, Şeyh Efendi’yi örnek ve önder edeceğiz ki bahtiyar olalım ve halkımız muvaffakiyet bulsun.
Seçim zamanlarında siyasetçilerin bulundukları yerin havasına ve fikri düşüncelerine uygun konuşmaları siyaset rantına ve makamlarına kavuşmak için her şeyi hoş karşılaması bir iyilik, olgunluk, millet şinaslık olarak kabul edilme propagandası yapmaktadırlar. Bu davranışa ağırbaşlılık, hoşgörülülük olarak empoze etmektedirler. Bu hareket tarzı beynelminel insanlık tarihine mal olmuş manevi şahsiyetlere karşı nereden bakılırsa bakılsın yanlış ve hatalıdır.
Artık herkes kendi şahsi durumunu dikkatle kontrol etsin, kendilerine karşı olan ilgisizliklerinden ve önemsemeyişlerinden dolayı istismar kötülüğünden kaçınmalıdırlar. Maalesef öyle bir ortama geldik ki, biri kalksa bir nahoş siyasi istismarcılığa, Şeyh Said Efendi’nin fikriyatına karşı olan kötülüğe mani olmak isterse ona karşı çıkılmakta, dar görüşlüdür denilmekte, aklıselim gereği olarak karşı çıkılacağı yerde cephe almaktadırlar.
Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşlarına karşı yapılan çirkin hareketler engellemeye güçleri yettiği halde engellemezlerse Allah onların başına bir bela verir. İhmalimizin kötü sonuçlarını kabullenmeyerek körlüğümüzü felaket derecesine de vardırmayalım.
Şeyh Said Efendi’yi sevenlere son sözlerimiz; yaptığınız her işte, işlediğiniz her amelde önce Allah’ın rızasını sonra onun dinini yaymayı ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sünnetine uyup onun yolundan ayrılmamayı hedeflemeli, şöhret, itibar, övülme vs. duyguları asla aklından geçirmemelidirler. Aklına gelse bile tövbe ve istiğfar ederek duygularımızı düzeltmeliyiz.
Şeyh Said Efendi hiçbir kişinin, görüşün veya siyasi partinin devamı ve yandaşı olmadığı gibi Hucurat Suresinin 13. ayetinde buyurulduğu gibi; “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” Hz. Muhammed (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde; "Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın arab olmayana arab olmayanında arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır.” düsturları ile hareket etmiştir.
Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır; “Ümmetim dünyayı gözünde büyüttüğü, ona aşırı bağlandığı zaman onların kalbinde İslam’ın heybeti silinecek, Emri bi’l-maruf ve nehy-i anil münkeri terk ettikleri zaman vahyin (Kur’an’ın) bereketinden yoksun kalacaklar. Kendi aralarında birbirine sövüp saymaya başladıklarında da Allah’ın gözünden düşeceklerdir.” (Tırmizi)
Şeyh Said Efendi’nin yolundan gidenlere, Müslümanların iyiliğini isteyenlere ilahi fermanla diyoruz ki; “Rabbinizden size indirilen Kur’an’a uyun, onu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin.” (Bakara;2/105)
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah’adır.” (Al-i İmran:3/28)
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (Al-i İmran:3/118)
Şunu samimi olarak itiraf etmek mecburiyetindeyiz. Cetlerimizin hayırlı insanları yaşadığımız bu zamanı görselerdi dünyayı terk edip buradan hicret ederlerdi. Ailemizin yetiştirdiği manevi önderleri mezarlarından kalkıp bizim içine girdiğimiz bu halimizi görseydiler, yüzümüze bile bakmadan, bu insanlarımız neden bu durumlara düştüler diye esef ederdiler.
“Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara 154)
Bu hak ve batıl savaşında Şeyh Said Efendi; “Beni bu değersiz dallarda asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve Din içindir.” diyerek şehadet makamına kavuşmuştur.
Hz. Resulullah’ın fitnelerden korunmak için yaptığı dua ile niyaz edelim.
“Ey Allah’ım; gizli, açık bütün fitnelerden bizi koru.”
Allah (c.c.) cümlemizi her halimiz de selamet ve salih amel nasip etsin. Âmin.