Biri çok satmakla, diğeri 'aydınlanmacı' olmakla övünüyor, ama al birini vur ötekine... Dün birinin manşeti “Danıştay YÖK'ü durdurdu” diyordu, ötekinin ise “Yargı türbana 'dur' dedi”... Oysa Danıştay YÖK'ü durdurmadığı gibi, Danıştay'ın anayasayla serbest bırakılan bir konuda 'dur' deme yetkisi bulunmuyor.
Danıştay'ın YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın üniversitelere gönderdiği yazısı için taktığı ad sorun çıkarıyor: 'Genelge'... Düz bir yazıya 'genelge' adını takan Danıştay, kararıyla, YÖK Başkanı Prof. Özcan'a, “Tek başına genelge yayınlama yetkiniz yok” demiş oldu...
Hepsi bu.
Yarın YÖK Başkanı Prof. Özcan genel kurulu toplar ve oradan yazısında ifade ettiklerini aynen tekrarlayan bir 'genelge' çıkarırsa, Danıştay'ın kararına uyulmuş olur. Genel kurulu toplamasına da gerek yok YÖK Başkanı'nın; sonuçta pek çok üniversite TBMM tarafından gerçekleştirilmiş ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş anayasa değişikliğini doğru yorumlayıp başörtüsü/türban yasağını kendiliğinden kaldırdı zaten.
Manşetlere farklı biçimde yerleştirilen kararın esas anlamı bundan ibaret. Çok satan veya aydınlanmacı geçinen gazetelerin, olayı, sanki Meclis'in yaptığı anayasa değişikliği üzerinde Danıştay'ın denetim hakkı varmış gibi sunmaları ibretlik. 'Aydınlanmacı' geçinen “Danıştay 8. Dairesi, YÖK Başkanı Özcan'ın genelgesini oybirliğiyle yasalara aykırı buldu” diyor ya üst-manşetinden; genelgesinin içeriği değil Prof. Özcan'ın Danıştay tarafından aykırı bulunan, tek imzayla 'genelge' yayınlaması sadece.
Dertleri, kafaları karıştırıp çöpe atılmış gerekçelerine hak kazandıracak olaylara çanak tutmak...
Türkiye üniversitelerinde yasakların devam etmesinden yana olanların bugüne kadar kullandıkları gerekçe üniversitelerin yarıdan fazlasının yasağı uygulamadığı haftalar boyunca çöktü. İddiaları, yasağın kalkması durumunda üniversitelerin karışacağıydı. Hatta bir aklıevvel, işi, “Mahalle baskısı yüzünden bir ay içerisinde üniversitelerde başını örtmeyen kız öğrenci kalmaz” noktasına kadar vardırmıştı. Haftalardır yasağın uygulanmadığı üniversitelerde tek bir 'aykırı' olayla karşılaşılmadı. Her üniversitede, başını örtmeyen öğrenciyle başını örten kardeş kardeş geçinmeyi sürdürüyor.
Daha da önemlisi şu: Bazı üniversitelerde uygulanmayan yasağı sürdüren eğitim kurumlarında da olay yaşanmıyor... Mağdur genç kızlar, mağduriyetlerini gururla sineye çekip hukukî sürecin sonuca ermesini bekliyorlar. Hukukî süreci tamamlayacak olan Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karardır. CHP'nin yaptığı 'yok sayma' başvurusunu inceleyecek olan Anayasa Mahkemesi, anayasada ve kendi yasasında çerçevesi çizilmiş olan yetkileri dâhilinde karar verecektir.
Anayasa Mahkemesi'nin yetkileri arasında anayasa değişikliklerini denetleme bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi hukukla siyaset arasında var olması gereken mesafeyi koruduğu takdirde, CHP'nin yaptığı başvurunun akıbetini tahmin etmek zor değil. Anayasa Mahkemesi üyelerinin, geçen nisan ayında verdikleri '367' kararının toplumda meydana getirdiği dalgalanmayla yeniden karşı karşıya kalmak istemeyecekleri umulur.
Sözün kısası şu: Danıştay TBMM tarafından çıkarılmış anayasa değişiklikleri ve yasalar konusunda yetkili değildir; verdiği karar kalkmış olan yasağın sürdüğü anlamına gelmiyor bu yüzden... Anayasa Mahkemesi'nin de hukuka bağlı kalarak vereceği karardan endişe etmek gerekmiyor.
Yasak sürüyor diye etekleri zil çalanların sevinçleri kursaklarında kalacak.
Yeni Şafak gazetesi