Betül Üzer / Haksöz Haber
İçleri lahana ve kırmızı biberle özenle doldurulmuş patlıcan turşuları, hoşaflar, salatalar, el açması gözlemeler. 20’li yaşlarına yeni basmış, fizik öğretmenliği gibi zor bir bölümü kazanmış genç bir hanımın kendi elleriyle hazırladığına inanmanın zor olduğu bir sofra… 90’lı yıllarda İslami Hareketler ve öncü şahsiyetler üst başlığıyla yapılan derslerin Mevdudi’nin hayatını konuşacağımız bir sohbet öncesi böyle karşılamıştı yüce gönüllü dostum bizi. Ders arasında nasıl böyle hamarat olabildiğini sorduğumda tüm mütevaziliğiyle. “Hakan seviyor, dışarıdan yemeyi sevmez, o yüzden öğrenip, yapıyorum kardeş” yanıtını vermişti. “Böyle eş herkese nasip olmaz, ne kadar şanslı Hakan abi” deyivermiştim büyük bir hayranlıkla. Öncü şahsiyetleri konuştuğumuz o ders, Sevim kardeşimle yıllar sürecek dostluğumuzun başlangıcı olmuştu. Kimimiz okulunu bırakıp yuva kurmuş, kimimiz yurt dışına gidip öğrenimine devam etmiş, kimisi de örtüsünü çıkarıp üniversiteye devam etme yolunu seçmişti o yıllarda. Ailelerimizle, üniversite hocalarımızla, bol keseden fetva veren ilahiyatçılarla ve dolayısıyla kendimizle mücadele edip, bir yol seçmek zorunda bırakılmıştık. Kendisini üst zanneden o akıl karşılarında direnecek genç kızlar beklemiyordu. Bu fitili ateşlediklerinde 20 yıldır başlarına musallat olacak bir iktidara sebep olduklarını bilseler bugünkü gibi o zaman da başörtülülere mavi boncuk dağıtmayı tercih ederlerdi elbet.