6 Şubat 2023 günü yaşanan felaket boyutlarındaki depremi ile devlet imtihan yaşadığı gibi sivil toplum örgütleri de önemli bir sınavdan geçiyorlar. Onlarca İslami duyarlılıklı STK, depremin ilk gününden beri hem arama kurtarma hem de çok yönlü yardım çalışmalarıyla milyonlarca insana dokundular. Bu yapıların sayısı o kadar çok ki listedeki STK isimleri sürekli güncelleniyor. Ahbap, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, Lösev yahut Türkiye Eğitim Gönüllüleri gibi seküler/laik oluşumlar da imkânları, kapasiteleri ölçüsünde şehir, bölge ayırt etmeden bu süreçte çalıştılar.
İslami duyarlılıklı yardım teşkilatlarıyla seküler yardım örgütleri çoğunlukla bir ahenk içinde çaba sarfettiler. Enkaz altındakine mezhebi sorulmadı, çıkaranın da dini inancı tetkik edilmedi; olması gerektiği gibi. Nepal’den gelen bir Budist ile Endonezya’dan gelen bir Müslüman; Yunanistan’dan gelen Hıristiyan ile Çin’den gelen bir Taoist aynı amaç için bir araya gelip ter döktüler. Arama kurtarma çalışmaları esnasında kafasından duman çıkan adam olarak tanınan ve kendisini parçalarcasına çalışan Mustafa Aydın’ın kendisiyle yapılan bir röportajda “sosyalist” olduğunu söylemesi eminim herkesi şaşırtmıştır; o koşturmacasıyla ve duruşuyla bir Müslümanı andırıyordu çünkü. Sosyalist Mustafa Aydın’ın, sahada şehir gözetmeksizin enkazların içine dalması, yaptığı cansiperane fedakârlık, takdire şayan bir örneklik, birlik ve beraberliğimiz için kıymetli bir harç oldu.
Her şey aynı ahenk içinde ilerlemedi ne yazık ki. 11 deprem şehrinden sadece Hatay’da ve Hatay’ın da 15 ilçesinden sadece Defne’de “Sevgi” adlı bir parka tüneyen TİP, TKP, EMEP gibi partiler; Halkevleri, Morçatı gibi sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek bir komün oluşturdular. Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel: “Çadır yok, kimsenin başını sokacak yeri yok.” diyerek ilçesinde sanki devletin esamesi yokmuş gibi konuşuyordu. Deprem bölgelerinden yalnızca sadece Hatay’a ve oradan Defne’ye gelen HDP eş başkanı Pervin Buldan’a seslenen bir depremzede: “geçmiş olsun diyen yok. Tek bir battaniye almış değiliz.” diyerek iktidarın bile isteye bu bölgeye gelmediğini anlatıyordu. TİP Genel Bşk. Yrd. Barış Atay’ın öncülüğünü yaptığı, Ahmet Şık, Serra Kadıgil gibi milletvekillerinin ve Şirin Payzın gibi pek çok gazetecinin ziyaret ettiği park öyle bir servis ediliyor ki zannedersiniz tüm Hatay’a yalnızca onlar sahip çıkıyordu. “Örgütlü mücadele güçtür.” mottosuyla yola çıkıp “inadıniradendir” diye tag açan ve sadece Hatay’ı, Hatay’ın da bütününü değil ideolojik ve mezhebi saiklerle seçtikleri bir parkta yaptıkları lokal pansumanı abarttıkça abartıyor, köpürttükçe köpürtüyorlardı. Ortada binlerce kişinin acısı varken “asrın felaketi olan tek adam rejimine karşı birbirimize daha sıkı sarılalım” diyen ve depremi siyasete tahvil etmeye çalışan bu insanların aslında daha önce kentsel dönüşüme karşı olduklarını da gördük. Masalar kurup gururla karşı çıktıkları, mahkemelere koşup engellemeye çalıştıkları kentsel dönüşüm çabalarını akamete uğrattıkları alanlarda depremde ölen insanlardan dolayı hicap dahi duymayıp onlar üzerinden de politik ayrışma peşinde olanlarla ve bulundukları Sevgi Parkı’ndan bir Gezi Parkı çıkarma hayalini taşıyanlarla dolu o park. Sevgi Parkı’nın adını depremden sonra “Sevgi Direniş Parkı” koyanların hayalleri de 28 Mayıs-30 Ağustos günleri arasında yaşanan, dış güçlerin de açık çeklerle destekleyip iktidarı silkeledikleri Gezi Parkı’ndan başkası değildi.
Hatay’a devletin bile isteye gitmediği, politik ve mezhebi kaygılarla iktidarın başka şehirlere yoğunlaştığı, enkazlardan sadece Ak Partililerin çıkarıldığı yalanlarını paylaşanların derdi halk olabilir mi? Depremden sonra 5 gün boyunca Antakya’da kaldım. Ceset taşıdım. Yardım dağıtıp yemek ikramı yaptım. Çöp topladım. Ölümün kesif kokusunun sindiği elbiselerimle günlerce şehri gezdim. Defne’de parklara tüneyen partilerden hiçbirini kesinlikle sahada görmedim. Oysa Hatay’ın ekmeğinin büyük kısmını Konya Büyükşehir çıkarıyor, çorbasını Hiranur veriyor, nohut pilavını Erzurum Büyükşehir, etli bulgur pilavını Beşir, kuru fasulyesini Hayrat, Beklenen, Kızılay ya da İHH çıkarırken kuru gıdayı Özgür-Der ve Fetih Vakfı yahut Cemre, İnsan, İddef, Tügva yahut Diyanet veriyordu. Şehrin pek çok noktasında pek çok farklı İslami duyarlılıklı STK yemek veya çay dağıtıyordu. Kimsenin açlık endişesi yoktu. AFAD harıl harıl enkaz başlarında, çadırkentlerde çalışıyor her alanda görünüyordu. Devlet ve millet bütünleşmiş tüm imkânlarını seferber ediyordu, şahidim. Sahada yardım yapan STK’lara “bölgede mezhebi bir çatışma olabilir mi? Gerginlik var mı?” diye soruyordum. Onlar da “Herkes can derdinde. Enkazda Sünnisi de var Alevisi de. Kimsenin birbiriyle meselesi yok. Sadece bunu isteyen dışardan gelmiş tipler var.” diyorlardı. Daha ne olsun.
Sosyal medyada iktidarı hedef alarak ve tüm yapılanları görmezden gelerek, “Sizin hiçbir şey yaptığınız yok burada.” diyordu milletvekili görünümlü bir adam. Murat Yetkin gibi gazeteciler Defne’de yapılan lokal çalışmaları milletin gözüne sokup “Nerde bu İslamcılar?” diyerek ekranlarda bağırıyordu. Komünlerinde toplantılar, bağırtılı konuşmalar yapıyorlardı. Pek çok sol bileşen bir park üzerinden sanki bir şehri kurtardıklarını zannedip iktidara meydan okuyordu. Tüm sol ve feminist bileşenler ve partileri ve televizyonları ve entelektüel yoldaşları ve cümle güdümlü sanatçıları toplayın bir İHH etmiyordu hiçbiri. Onlarca İslami yapıdan biri olan İHH, tek başına 6 bine yakın arama kurtarma görevlisi ve gönüllüsüyle sahadaydı. 3028 kişiyi enkazdan çıkarmışlardı. 1,5 milyon sıcak yemek servis etmişler, 5 milyondan fazla ekmek üretmişlerdi. 850’den fazla tırla yardım getiren İHH, 14 sabit 4 mobil aşevi çalıştırıp ayrım gözetmeksizin tüm afet şehirlerinde ellerini değil gövdelerini taşın altına koymuşlardı. Karanlığa küfretmek yerine mum yakmışlar, eleştirilecek pek çok şeyi öteleyip iktidarın, milletin üzerinden yük almışlardı. Sessiz sedası milyonlara dokunan, hiçbir çıkar gütmeyen ve hepi topu 500 bin takipçisi olan İHH; her biri milyonlarca takipçisi olan seküler popülerlerin, emperyalist laiklerin, Gezi rüyası görmeye doymayan kalkışmacıların tümünün toplamından daha fazla iş yaptı.
“’Halk çocukları’ depremde halkın yardımına koştu” diyen, Batı’nın fonladığı ekranlarda sosyalizm soslu bölücülük yapıp parklara tüneyenler, Sevgi Parkı’ndan Gezi çıkarıp seçim öncesi iktidara çelme takmaya çalışanlar, milyonların yarasını sarıp kolundan tutup kaldırmaya çalışan İslami duyarlılıklı yapıları hedef alıyorlar. Ülkemizin İslami STK’ları ve Avrupa ülkelerinin yaptığı yardımların yüzlerce kat fazlasını yapan halkı Müslüman ülkeler deprem imtihanından yüksek not alırken; kimi muhalefet unsurları acıları siyasete devşirmeye çalışıp, ölülerin üzerinde tepindikleri için zayıf not aldılar maalesef.