Senegambiya notları

Hakan Albayrak

Senegal ve Gambiya 1982 yılında Senegambiya Federasyonu çatısı altında birleşmişti.

Birlik 1989'da dağıldı, ama ben bu iki ülkeyle ilgili notlarımı yine de Senegambiya başlığı altında birlikte sunmak istiyorum.

* * *

Senegal 1950'li yılların sonunda bağımsızlığını ilan ederek Fransız sömürgesi olmaktan resmen çıkmış, ama Fransa'nın arka bahçesi olmaktan kurtulamamıştı.

Daha yeni yeni kurtulmaya başladı.

Resmi dil hâlâ Fransızca olmakla beraber, halkın kendi arasında konuştuğu Volof dili artık devlet katında da itibar görüyor, dilbilimciler tarafından geliştiriliyor, yazıya geçiriliyor.

'Kültürel gözlemciler'e göre Fransızcanın egemenliğini sona erdirebilecek bir sürece girildi.

Fransız mallarının egemenliği de sona ermek üzere.

2004 yılına kadar ithalatın yaklaşık yüzde 90'ı Fransa'dan yapılıyordu; bu oran son beş yılda yüzde 60'a kadar düştü ve düşmeye devam ediyor.

Fransız arabalarına ilgi azalıyor mesela.

Piyasaya fırtına gibi giren İran arabaları ise peynir ekmek gibi satılıyor.

Dakar Havaalanı'nda gördüğümüz 10 taksiden 7'si İran malı Samand, 3'ü Fransız malı Peugeot idi.

Tamam, Samand'ın motoru da Peugeot; ama İran Khodro firması sonunda kendi motorunu üretti ve önümüzdeki birkaç yıl içinde bütün Samand'larda bu motorun kullanılacağını açıkladı.

Söz otomotivden açılmışken…

Yedek parçaların yüzde 90'ı Türkiye'den geliyor.

Bizim uyanıklar, Senegal piyasasının yeni gözdesi olan Samand'ı parçalarına ayırıp iyice 'etüt' etmekte gecikmemişler tabii…

'Kopyalama' işlemi çoktan başlamış; İran arabasının yedek parçaları da yakında geliyormuş Türkiye'den.

* * *

Gambiya ordusunun subaylarının Türkiye'de eğitildiğini biliyor muydunuz?

Hem de 20 senedir…

Banjul Havaalanı'nın güvenlik müdürüyle tanıştık.

Türkiye'de eğitilen subaylardan.

Su gibi Türkçe konuşuyor.

Sıcak su.

"Abi" diyen, "n'olsun işte" diyen, "yapma ya" diyen bir Gambiyalı!

Devlet Başkanı Yahya Camme'nin koruma müdürü de öyle.

Böyle 300'ü aşkın subay varmış.

Camme, 'stratejik' görevler için hep onları tercih ediyormuş.

Gambiya ordusuna destek olmakla kalmayıp, bu ülkeye bir demir döküm fabrikası da armağan eden Türkiye, devlet nezdinde fevkalade muteber.

Halk nezdinde de öyle.

Ama halk daha ziyade Hasan Şaş üzerinde duruyor.

Türk olduğumuzu öğrenen bir adam, "Dünya Roberto Carlos'u konuşsun, biz hâlâ Hasan Şaş'ı konuşuyoruz" dedi.

Hamiş:

Senegal'de İlhan Mansız daha muteber.

2002'deki Dünya Kupası'nda Senegal'i eleyen (Türkiye'yi yarı finale taşıyan) golü o atmıştı.

Senegalliler bunu dert etmiyorlar.

"Yaman oyuncu, saygı duyuyoruz" diyorlar.

Yalnız, büyücüler biraz homurdanıyormuş.

"Türk takımına büyü yapmıştık, ama İlhan Mansız'ı hesaba katmadık" diyorlarmış.

Malum, İlhan Mansız maça uzatma dakikalarında girmişti.

* * *

Gambiya'da Kunta Kinte'nin köyü Cufure'ye gittik.

Yolda fotoğraf çektiğimizi gören bir delikanlı "Çekmeyin! Bizi rahat bırakın! Defolun gidin!" diye bağırdı.

"Selamun aleykum" dedik, yüzü kızardı.

"Kursa bakmayın, Müslüman olduğunuzu bilseydim böyle bir şey yapmazdım, ben sizi İngiliz zannettim. Onlar bizi hep kötü gösteriyorlar" dedi.

Tepkisini takdir ettik.

Kunta Kinte'nin hemşerisine de bu yakışır zaten.

Yine hamiş:

Cuffure'deki bakkalın duvarında Filistin Başbakanı İsmail Heniye'nin resmi asılıydı.

* * *

Afrika'nın hemen hemen her yerinde olduğu gibi Senegal'de de HİZMET erlerinin açtığı Türk okulları var.

Gambiya'da yok, ama yakında olacak inşaallah.

Türkiye ve Afrika'nın ortak selameti için canla başla çalışan HİZMET erleri, yoğun eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanında bir de bizim gibi gezginlerle uğraşmak zorunda kalıyorlar.

Senegal'de dünya kadar nazımızı çeken sevgili Mehmet Ali Bey ve arkadaşlarına, Gambiya'da bize yoldaşlık neymiş gösteren sevgili Burhan kardeşimize teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler…

Allah hepsinden razı olsun.

YENİ ŞAFAK