Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Bekaroğlu'ndan, benim "Bekaroğlu ne diyor?" başlıklı yazıma cevap niteliğinde bir yazı aldım. Sayın Bekaroğlu, yazısını kendi internet sitesine de koymuş.
Yazının başlığı oradan çıktı.
Sayın Bekaroğlu bana "sen ve taifen..." üslubunda cevap veriyor. Uzunca alıntılar yapayım ki Sayın Bekaroğlu'nun üslubu daha net ortaya çıksın. Alıntıların sonunda kısa bir değerlendirme yapacağım.
"Asıl sorgulanması gerekli olan Ahmet Taşgetiren ve benzeri "İslamcı" kanaat önderi taifesinin ne yaptığıdır.
"Sen ve taifen esasen darbeye ve vesayet sistemine karşı çıkmıyorsunuz. Sizin için bu otoriter/totaliter sistemde suyun başında bulunmak önemli.
"...sana ve taifeye kalırsa biz hiç konuşmamalıyız..
"siz ne biçim kanaat önderisiniz ki...
"Hayır Ahmet Taşgetiren samimi değilsiniz, sizin derdiniz üzüm yemek değil, besbelli ki bağcı dövmeye çalışıyorsunuz. Ama bunu başaramayacaksınız Siz istemeseniz de Allah'ın izniyle Numan Kurtulmuş'un başkanlığında yeni bir ruhla toparlanan, dostlarımızla birlikte koza koza ördüğümüz Saadet Partisi, önce kralınızın çıplak olduğunu gösterecek, sonra da krallıkları ortadan kaldıracak.
"...siz sağcılığın sığ sularında "gönül adamlığı" yaparken...
"Niçin böyle bir şey yaptınız Ahmet Taşgetiren? Bir kanaat önderi olarak yol göstermek için mi yoksa peşinen Saadet Partisi ve Mehmet Bekaroğlu'nu suskunluğa mahkûm etmek için mi?
"...belki de taife olarak toplanıp böyle bir karar da vermiştiniz.
"Muhtemelen şöyle fikir yürütüyordunuz: "Bu sefer de Tayyip Erdoğan'la devam edelim, zaten onun bir seçimlik barutu kaldı, nasıl olsa yedekte Numan Kurtulmuş var. O'na şimdilik "koza örmeye" devam etmesini önerelim. Tayyip yıpranıp gidince Numan gelir, o da bizim, işlerimizi aynen sürdürürüz."
"Ama Numan Kurtulmuş Mehmet Bekaroğlu'nu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday göstererek sizi hayal kırıklığına uğrattı. "Nereden çıktı bu, niçin düşük profil bir adayla seçime girmiyorlar, ne gerek vardı Bekaroğlu'na, oyları bölecek CHP'yi getirecek" demeye başladınız.
"Korktuğunuz gibi de oldu. Kılıçdaroğlu'nun geleceği yok ama Bekaroğlu sinir uçlarına dokunmaya başladı, sağcı-muhafazakar oportünizm üzerine kurduğunuz denklem yerle bir oluyor.
"Sayın Taşgetiren sizin gibi "muhafazakâr İslamcılar"ın derdini ben söyleyeyim; siz demokrat, özgürlükçü filan değilsiniz. Siz otoriter-totaliter sistemin kendisine karşı değilsiniz, sizi rahatsız eden Merkez'i başkalarının tutmasıdır. Tek amacınız da bir şekilde o Merkez'i ele geçirip suyun başına geçmek, dinden türettiğiniz sağcı-dindar totaliter ideolojinizi oraya kendinizle beraber yerleştirmek ve diğerleri size ne yaptıysa bütün millete onu yapmak, bu arada da merkezde toplanan rantları paylaşmaktır.
"Sayın Taşgetiren siz darbelere karşı olamazsınız, siz ancak sizin olmayan darbelere karşı çıkarsınız, nitekim 12 Eylül darbesine karşı parmağınızı bile kımıldatmadınız.
"Sayın Taşgetiren, bu Ergenekon soruşturmasının darbe ve darbeciliği tasfiye etmediğini, işi bitmiş, içi geçmiş bir grubu devre dışı bıraktığını, askerin içinde sadece hiyerarşi dışına çıkan-ların ayıklandığını görmüyor musunuz?
"Yeni bir yapının (Ergenekon'un) ABD'nin geliştirdiği yenidünya konseptine göre dizayn edildiğinin hiç mi işaretini alamıyorsunuz?
"Sayın Taşgetiren, senin darben benim darben olmaz. Ama bakıyorum ki sen ve taifen esasen darbeye ve vesayet sistemine karşı çıkmıyorsunuz, sizin için bu otoriter/totaliter sistemde suyun başında bulunmak yeterli.
"Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet Partisi farkını ortaya koydu, millet bu farkı görmeye başladı, yavaş yavaş Saadet saflarında toplanıyor. İşte sizin ve taifenizin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor; "tatlı iktidar gidiyor mu" telaşına kapıldınız."
İşte bunlar sayın Bekaroğlu'nun bana yazdıkları.
Ben Bekaroğlu'nu severdim. Ve asla, "Bekaroğlu şu satırlardaki adamdır" diye bir yazı yazmazdım. Ama "üslubu beyan aynıyla insandır" denilmiş. Bu satırlar ne yazık ki sayın Bekaroğlu'nun dünyasından çıkmış.
Benim bu satırlar karşısında ilk soracağım soru şu:
-Bu ifadelere sayın Numan Kurtulmuş ne kadar katılıyor?
İkinci sorum şu:
-Sayın Bekaroğlu, benim "sağcı- muhafazakar", rant paylaşımcısı, sağcılığın sığ sularında "gönül adamlığı" yapan, 12 Eylül karşısında kalem oynatmayan, çıplak kralın peşinde giden, merkezi tutmayı en önemli misyon sayan, ne biçim kanaat önderi olan, dinden türettiği sağcı - dindar totaliter ideolojisini (Bu her neyse) merkeze ikame edip, orada rant devşirmeye çalışan.... vs. vs.. birisi olduğumu biliyordunuz da, yola çıkarken neden istişare toplantınıza davet ettiniz?
Ben ve taifem...
Ne ki acaba o?
Ben beni biliyorum ama "taifem" kim acaba? Hani oturup, kumpas kurduğumuz taife?
Sayın Bekaroğlu, bu iktidar döneminde elde ettiğim, milletvekilliği, belediye başkanı adaylığı, yönetim kurulu üyeliği, ihale mihale, falan ve filan... rantları da açıklarsa mutlu olurum. Sadece iktidarla değil, devletle, hayatım boyunca emekli maaşı dışında parasal ilişkim olmadığını söylersem, acaba sayın Bekaroğlu'nun sui zannını giderebilir miyim?
Bugüne kadar bizim camiada birçok kralı tanıdım. Bir dargın - bir barışık ilişkilerle bugüne kadar geldik. Ama, süzülerek çıkmış olduğu halde bu yazıya yansıyan ve içinizde çok daha köpüklüleri bulunduğu anlaşılan gayza baktığımda, sizin muhtemel krallığınızdan şimdiden ürktüğümü söylemeliyim.
Saadet'in Meclis'te bir grup kurmasını önemsediğimi hep yazdım. Bunu Saadet camiası da bilir. Ama sayın Bekaroğlu'nun zihniyet dünyasının, şu yazıya yansıyan alabildiğine dışlayıcı boyutuyla hangi toplumsal gerçekliğe tekabül ettiğini bulmakta zorlanıyorum.
Doğan grubu ile ilişkiye gelince.... Ne diyebilirim: Hayrını gör kardeşim!
BUGÜN