Sen Ne Güzel Komşumuzdun…

KENAN ALPAY

Kim itiraz edebilir ki iyilik ve güzelliklere kök salmış güven telkin eden komşuluk ilişkilerine? Aynı apartmanda, aynı sokakta veya aynı mahallede iyi komşun varsa ruh halin bir türlüdür kötü komşun varsa ruh halin başka bir türlüdür. Bir hane halkı için geçerli olan ruh hali bir ülke sakini olan geniş halk kitleleri için de geçerlidir elbette. Türkiye’nin yakın veya uzak tüm komşularıyla karşılıklı güven ve faydaya dayanan ilişkiler kurmasına da bu gözle bakılabilir ancak.

Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler gerek despotik rejimler eliyle gerekse emperyalist devletlerin müdahalesiyle geçen her gün daha karmaşık, çok kanlı ve yüksek riskli bir evreyi işaretliyor. Türkiye’nin giderek hızlanan diplomasi trafiği, sınır bölgelerine sevk edilen askeri birlikler, Hükümetin gittikçe sertleşen beyanları vs. yakın vadeye ilişkin yükselen kaygı ve arayışların birer yansıması. Ancak kaygıların dışa vurumu ve arayışlarda yaşanan yalpalamalar iyice göze batmaya başladı.

İran’ın Cemaziyülevveli

Hassaten Rusya ve İran’la bölge siyasetine dair varıldığı ilan edilen mutabakat sözleri Amerika ve Avrupa’ya karşı elde tutulan bir koz, alternatif bir seçenek olma görüntüsünü hızla aşıyor. Mutabakat bir yerden sonra Türkiye namına aşırı ve temelsiz bir beklentiye, hatta bölgesel stratejide bir bağımlılığa dönüşme tehlikesi içeriyor.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna gösterilen oldukça sert ve sonrasında manevra kabiliyetini imkânsız kılan tepkilerde İran ve hegemonyası altındaki Irak’a aşırı bir anlam ve güven atfetmenin yattığı besbelli. IKBY’ye yönelik İran ve Irak’la beraber bir kuşatma hatta askeri abluka ve ortak operasyon gerçekleştirme yönünde verilen mesajların telafisi mümkün olmayan tahribatlar açacağı besbelli.

Mesele İran’ın kendi içinde Kürt toplumuna karşı yürüttüğü despotik siyasetten ibaret değil. Irak’ın Sünni kimliğini ezip geçen, Şiileştirme ihtirasıyla Amerikan işgal rejiminden beter zulümlere imza atan bir İran’a kim, neden güven duysun? Suriye’yi ‘kırmızı çizgi’ ilan ettiği Esed rejimiyle kaim kılma inadıyla kan gölüne çeviren İran değil miydi ki tekrar iyi komşuluk hikâyeleri anımsatılıyor? 

Bugünlerde İran’a ziyarette buluna Genelkurmay Başkanı Org. Akar’ın “yüzyıllardır dost ve ortak değerlere sahip” iki ülke vurgularının gerçek hayatta pek bir karşılığı yok. Fakat buna rağmen nasıl olacaksa “Irak ve Suriye’de barış ve güvenliğin temini hususunda işbirliği arayışlarına hız verildiği”ni dinliyoruz. Kasım Süleymani komutasındaki Kudüs Ordusu’nun, Haşdi Şa’bi çetelerinin, Fatimiyyun Tugayları’nın ne dehşetli katliamlar tertiplediğini gündeme almayarak İran’la iyi komşuluk ve fikir alış verişi yapmanın neler getireceği hiç kimse için sürpriz değil esasen. İran’la görüşmek demek siyasi, askeri, diplomatik ve medya literatüründen işlenen cinayetleri, katliam ve fitneleri gündem dışına itilmesi demek değildir. Görüşülsün ancak işlediğiniz bütün cürümleri biliyor, ilan ediyor ve lanetlemeye devam ediyoruz mesajı verilsin eş zamanlı olarak. İran’ın Farisi-Şii siyasetine güvenerek ancak kendi kuyumuzu kazarız.

Rusya Sevgisinin Yeni Mümessilleri

Rusya’nın durumu da İran’ınkinden hiç farklı değil. Mesela bu hafta Devlet Başkanı Putin Ankara’yı ziyarete geldiği vakitlerde Rusya ordusu İdlip, Halep ve Deyriz Zor’da giriştiği katliamlardan hiç hız kesmemiş aksine bombardımanlarını sivil yerleşim birimlerine yoğunlaştırmıştı. Haliyle Rusya’nın ta Afganistan ve Çeçenistan’dan itibaren işlediği cinayetlere tepki gösteren İslami çevreler Rusya’nın bu cinayetlerini de kamuoyunun gündemine taşıyıp tepki gösterdiler. Lakin kimi şaşkın ve şapşal troller tümden İslami camiayı güya Türkiye’nin Rusya’yla kurmaya giriştiği mutabakatı bozmakla itham ettiler. Üstelik bu bozgunculukta yabancı istihbarat örgütlerinin parmaklarının olduğu iftirasını ekleyerek yaptılar bunu.

Sabah yazarı Melih Altınok’un yaptığı ve Pelikan diye meşhur olmuş Fethullahçı Cunta’nın Taraf ekibinde yer alan yoldaşlarının da desteğiyle Rusya ve Putin’e hatta İsrail’in işgal ve katliamlarına karşı sergilenen eleştiri, muhalefet ve isyan ahlaksızca hedef alındı. Misyon ve hedef aşikâr: Ergenekon ve Fethullahçı şebekelerin ıskartaya çıkmış kirli psikolojik savaş operasyonlarını tatbik ederek Türkiye’ye asrın liderliği yolunu açacaklar! Pelikan Yalısı’nda üslenen gazeteci kılıklı müfterilerin nasıl bir rota çizdiği meçhul değil: Günü birlik menfaatlere göre her yöne savrulmak serbest.

Rusya’nın ve İran’ın işlediği katliamları görmezden gelerek mi Avrupa ve Amerika’nın planları boşa çıkarılacak? İsrail’in Siyonist işgal planlarıyla Filistin’i nasıl erittiğini konuşmayarak elde edeceğimiz bir avuç enerjiyle mi Akdeniz’deki enerji kaynaklarında söz sahibi olacağız? Ne kadar ahmakça ve ne kadar da ahlaksızca yazıp çiziyorlar! Rusya’nın iyi komşuluğunu da İran’ın iyi komşuluğunu da İsrail’in stratejik ortaklığını da gayet iyi biliriz. Kan davası gütmek, geçmişe takılıp kalmak değil önerilen. Aksine ufku açık tutmanın, iyi komşuluk ilişkileri geliştirmenin işgal, gasp ve katliamlar sürüp giderken mümkün olmadığını gündemde tutmaktan geçer.

Sahte dostluk havaları, çürütücü bir makyajdan ibaret komşuluk görüntüleri hiçbir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir. Hesap soramıyor olmak haksızlık karşısında susmayı, yutkunmayı gerektirmez çünkü.