HAKSÖZ-HABER
Seçim rekabetinin her dönemde birtakım usulsüzlüklere, basitliklere sahne olması alıştığımız bir şey ama bu halin bu seçimlerde daha bir ivme kazandığı dikkat çekiyor. Bilhassa iktidar cenahının seçimi milliyetçilik düzleminde bir ayrışmaya dönüştürme çabası ve ‘terör ve terörist’ ithamını alabildiğine ucuzlatarak tüm rakiplerini dövmeye yarayan bir sopa gibi kullanma tutumu adeta sınır tanımayan bir seviyesizliğe dönüşmüş durumda.
Her gün yeni bir örneğiyle karşılaştığımız bu tutumun son örneği İstiklal Marşı üzerinden gündemleştirildi. CHP’li Adalar Belediye Başkan Adayı Erdem Gül’ün bir törende İstiklal Marşı okunurken sessiz kaldığına yönelik haberler iktidara yakın tüm medya organlarında büyük bir suç olarak ifşa edilirken bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çok vahim bir gelişme şeklinde vurgulandı.
Yazık ki, siyasi rekabet mantığının rakip bir adayın dudaklarına kamera zoomlamaya kadar vardırılması ve İstiklal Marşı okudu-okumadı tartışmasına dönüşmesinin ne kadar abes ve tehlikeli bir hal olduğu fark edilemiyor, görmezden geliniyor.
Oysa bayrak kutsamasından sonra marş sopasıyla rakipleri hizaya getirme, daha doğrusu mahkum etme mantığı olsa olsa faşizan bir yönelime kapı aralar. En kötüsü de Kemalist Cumhuriyetin milliyetçilik dini üzerinden kurguladığı anlayışları, kavramları, eylemleri kutsallaştırma cahiliyesini besler.