HAKSÖZ HABER
Faruk Beşer köşesinde bugün ders anlatırken 'karşılaştırmalı veriler aktardığını' iddia eden ancak alenen Hz. Meryem'e iftirada bulunan Cihat Kısa'yı ve bulunduğu akademinin kendilerini savunma biçimlerinin dahi doğru olmadığını vurgulayan bir yazı kaleme aldı.
Müslümanların Meryem annesine alenen hakaret eden, iftira atarak ayetlerle çelişen bir ilahiyat hocasının üniversitede bulunması tepki çekmeye devam ediyor. Öğrenci ile yakın çevresinin korumaya çalıştığı Cihat Kısa hakkında birçok şehirde öğrenciler istifasını isteyen eylemler düzenledi. Akıldışı savunma yöntemlerine başvuran üniversite yönetiminin Cihat Kısa hakkında henüz işlem yapmadığı da biliniyor.
...
"Densizin biri İlahiyat Fakültesindeki dersinde Hz. Meryem’e zina imasında bulundu. Sonra öğrenciler bu sözleri ifşa edince, Fakülte Twitter hesabından, söz konusu video için; öyle bir şey yok, “kesme, kırpma yapıştırma yöntemi ile birleştirilerek üretildiği bağımsız bir kuruluş raporu ile de kanıtlandı…” diye açıklama yaptı. Yani Meryem’i ya da İslam’ın değerlerini değil kendilerini aklamaya çalıştılar. Fakülte, elemanını korudu, rektörlük buna ses çıkarmadı. YÖK de rektörünü korumuş oldu. En azından şimdilik görünen bu.
Bunları yazarken aklıma gelen iki şeyi söyleyeyim: Birincisi, durup dururken hocanın konuşmasını şöyle keser, böyle eklersek ona böyle bir söz söyletmiş oluruz, deme ihtiyacını kim ve niçin duymuş olabilir? İkincisi, videonun montaj olduğunu söyleyen bu bağımsız kuruluşun adından neden söz edilmedi? Bunları da düşünelim.
Meryem validemize geçmeden önce bu olay kadar üzücü olan başka bir şeyden daha söz etmek istiyorum. İslam’ın hükümleri konusunda serbest atış yapmayı adet haline getiren bazı yandan akademisyenler de fakültenin bu açıklamasını hesaplarına alıp alkışladılar yani fakülteyi destekleyip bu saygısız herifi savundular. Bunu düşünce özgürlüğü adına yapmış olabilirler mi? Asla! Çünkü onun yaptığı şey bir düşünce beyanı değil, dinin çok açık değerlerine, hem de en çirkin tondan saldırmaktır, hakarettir. Bu hakareti savunmak da ona ortak olmaktır. O halde bu ikinciler neden buna ihtiyaç duyuyorlar? Bizim tespitimiz ve kanaatimiz şudur: Çünkü şöhret adına dinin değerlerine hakaret, benzer şekilde alaya ve hafife alma suçunu bunlar da zaman zaman işliyorlar. Bakın bu saldırılar yeni bir düşünce ortaya koyan herkese yapılıyor, bize saldırmaları da bunun içindir demeye getiriyorlar.
Uzun zamandan beri dini konularda gerçekten sorumsuz, ölçüsüz ve usulsüz bir şekilde lakırdı eden böyle aymaz bir güruh ortaya çıktı. Onlara kötü söz söyleyenlerin bir kısmı da en az onlar kadar usulsüz ve desteksiz saldırıp, tekfir edip hakaret ediyorlar. Böyle olunca bu küçük akıllarının kulları olan bu akademisyenler de kendilerine meşruiyet bulmaya çalışıyorlar. Aslında bu iki uç da birbirinin simetriği marjinal gruplardır. İfrat ve tefrit uçları. Tabii ki bu olayı kınayan üniversite gençlerini onlardan tenzih ediyorum, onlara minnettarız.
Bir başka üzücü nokta da dekanlık ve rektörlük başta olmak üzere ilgili çevrelerin bu çirkin olaya ülkemizde PKK’lı sevgilisiyle resimleri çıkan bir milletvekiline ya da Charlie Hebdo’ya gösterilen tepkiyi gösterememeleridir. Bu gerçekten üzücü ve kahredici bir ölü toprağı. İyi ki duyarlı ve canlı gençlerimiz hala varmış.
Şimdi kendimi Hz. Meryem’le ve bu hadsiz herifle bir masada mahkemeleşiyor olduğumuzu varsayarak buna bir adammış gibi davranmaktan Meryem annemiz adına haya ettiğim için onun en hafif vasfıyla densiz demek zorundayım.
Evet, bu densiz herif ve onu alkışlayanlar şimdi görsünler ki Meryem validemiz kimmiş?
Allah (cc) Kurân-ı Kerim’de Meryem adını tam 31 kez zikrediyor. Bir sureye Meryem adı veriliyor. Bu paye peygamberler dışında hiçbir beşere nasip olmamıştır.
“Melekler, ey Meryem, Allah seni seçti, tertemiz yarattı; seni seçip bütün alemlerin kadınlarına üstün kıldı dediler” (3/42)… “Ey Meryem, Allah sana kendinden bir “söz” müjdeliyor; adı da Meryem oğlu İsa Mesîh olacaktır. O, dünyada da ahirette de hatırlı birisidir ve o, Allah’a yakın olanlardandır.” (3/45)
“Meryem’i de hatırla. O iffetini sapasağlam korudu, biz de ona ruhumuzdan üfledik ve onu oğlu ile birlikte bütün âlemler için bir mucize kıldık.” (21/91). Demek ki Meryem iffetin zirvesindedir ve bir mucizedir. Demek ki, bir yerlere gidiyordu diyen densiz, ona en çirkin iftirayı yapmış ve Kurân-ı Kerim’in söylediklerini yalanlamıştır. Bu zihniyet müşrik Arap toplumundan daha kötüdür. Çünkü onlar Resûlüllah’a her şeyi söylediler ama iffetine laf edecek en küçük bir sebep bulamadılar ve hiç olmazsa bu noktada dürüst davrandılar.
“Yahudilerin lanetlenmesi; sözlerinden caymaları, peygamberleri öldürmeleri, ayrıca Meryem’e de büyük bir iftira atmaları sebebiyledir” (4/156). Demek ki bu iftirayı ilk kez yapanlar Yahudilerdir ve bu iftira lanetlenmeyi gerektir.
“Biz Meryem’in oğlunu ve bu oğlun annesini bir mucize kıldık” (23/50).
Müslümanlar böyle inanırlar ve saygıda asla kusur etmezler. Buna aykırı davrananları ise adam saymazlar. Bu kendini bilmezin öğrencileri karşısında artık nasıl ders verebileceğini de merak ediyorum."