Sempatizanlarını da Yutan Hendekler..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

secakirgil@yahoo.com

Diyarbekir Barosu Başkanı Tâhir Elçi, kendisini korumaya çalışan iki polisle birlikte öldürülmüş bulunuyor, 28 Kasım günü, Diyarbekir'de...

Daha 10-15 gün kadar önce bir tv. kanalında, 'PKK'nın bir terör örgütü olmadığını' söylemek gibi bir tutarsız tablo sergilemişti. O zamana kadar söylemediği iddialı ve tutarsız bir sözü o zaman söylemesi, kendi görüşü müydü; yoksa bir sipariş miydi, bunu anlamakta insan zorlanıyordu..

Çünkü o sözü hukukî kalıba uygun şekilde söylemeye dikkat etmiş ve 'PKK'nin bir terör örgütü değil, bir silahlı siyasî mücadele örgütü olduğunu' iddia etmişti.. Yani, sözkonusu örgüt, onun bu beyanına göre, gerçi silah kullanıyordu, ama, sadece siyasî hedefleri için.. Ve bu silah kullandığı alanlar, ona göre terör tarifi içinde yer almıyordu..

*

İşte bu nokta çok zorlamalıydı ve bir hukukçunun bunu söyleyebilmesi şaşırtıcıydı..

Ve bu iddia kabul edilecek olsa, o zaman her bir terör örgütü de, kendisini siyasî hedefleri için silah kullanan, ama, terör amaçlı olmayan, bir siyasî mücadele alanında gösterebilir. Siyasî hedefi olmaksızın, sağda-solda bombalar patlatan, yakıp yıkmaktan, silahsız-savunmasız insanları öldürmekten zevk alırcasına davranan kişi veya örgütler terör suçlamasından öte, bir çılgınlıkla nitelenebilirler.

Terör ise, bir inanç, bir ideoloji, bir fikir akımı veya siyasî hareketin hedefine varması için, geniş kitleleri korkutarak, sindirerek, çaresiz bırakarak, sahte umutlar uyandırarak, algı operasyonlarıyla yanıltarak veya rehine alarak geniş sivil ve savunmasız kitleleri teslim almak, esir etmek, köleleştirmek ve iradelerine ipotek koyup gerçekte kabullenemeyecekleri sonuçlara razı etmek gibi eylemler zincirine verilen isimdir.

Bu bakımdan, Tâhir Elçi'nin, o 'silahlı siyasî mücadele örgütü' nitelemesinde bulunması daha çok bir dayatma ve tâlimat neticesi olabileceği ihtimaline ağırlık verilmesi gerektiğini düşündürtüyor..

*

Ve iddialar doğruysa, Tâhir Elçi öldürüldüğü gün, Güneydoğu il ve ilçelerinde aylardır geliştirilerek sürdürülen yeni mücadele tarzı olan hendekler, tüneller kazmak şeklindeki eylemlerin yanlış bir mücadele yöntemi olduğuna dair açıklama yapacaktı ve o sırada meydana gelen bir çatışmanın ortasında kalarak, kendisini korumaya çalışan polislerden ikisiyle birlikte hayatını kaybetmişti..

*

Ama, PKK kendi belirlediği çerçevenin dışına çıkmaya ve inisiyatif kullanmaya kalkışan kendi sempatizanlarına bile acımayan bir örgüt olduğunu bir daha göstermiştir.

Ve denilebilir ki, Tâhir Elçi, 27 Kasım günü, hendekler kazılarak, şehirleri halk kitleleri için yaşanmaz hâle getiren eylemlerin yanlış olduğunu söyleyen Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün sözlerinden cesaret alarak o yönde bir açıklama yapmak istemişti.

*

Bu vesileyle belirteyim ki, gözlerim aylardır Ahmed Türk'ü arıyordu. Zaman zaman da olsa akl-ı selîm sahibi bir kimse olan bu ismin, aylardır, bu tür eylemlere nasıl sessiz kaldığı hayret uyandırıyordu. Çünkü, kendisi Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı olarak -büyükşehirlik statüsünün getirdiği sorumluluklar gereği- bütün civar ilçe, köy ve mezraa gibi yerleşim birimlerinde sergilenen bu bozguncu eylemlerden ya razı olmalıydı, ya da onlara karşı çıkmalıydı. Zira, bütün o yerler kendi kanunî sorumluluk alanıydı ve vazifelerinden alınan belediye başkanlarından birçoğu da Mardin ilçeleri ve de kendisiyle aynı siyasî hareketin üyeleriydi.

Bu eylemlerin yanlış olduğunu açıklaması, bir Diyarbekir BŞ. Belediye Başkanı Gülten Kışanak'tan beklenmezdi belki; ama, Ahmet Türk'ün direktifle konuşmayacak kadar akl-ı selîm sahibi birisi olduğu biliniyordu.

Derken.. Nihayet bir açıklama yaptı ve arkasından daha başkaları da gelmek isteyince, Kandil'deki savaş baronlarının hışmı bir kez daha harekete geçti.

Bu gailenin bertaraf edilmesi daha nice kurbanlar alacaktır. Ama, mücadeleyi sürdürmekten başka da çare yoktur. Aksi hâlde, 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!..'.

*

Star