Şemdinli yası

Hilal Kaplan

PKK'ya yakın haber ajansları ve takipçileri günlerdir 'Şemdinli'de şu kadar asker öldü' diye ortalığı ayağa kaldırmaya çalışıyordu. En son iddia edilen rakam 100'ü geçmişti. Ancak 'halkın haber alma hakkı' adı altında aslında 'Bakın ne çok 'askeriniz' ölmüş' demek istiyorlardı. PKK'lılar onların, askerler bizimdi; kalan sağların önemli olmadığı bir futbol maçından bahseder gibilerdi.

Şimdi bölgeden acı haberler gelmeye başladı. PKK'nın başlattığı çatışma hâlâ sürerken altı asker ve iki köy korucusu can vermiş bile. Örgütün ölüm saçan stratejisi sebebiyle de 14 PKK'lı can vermiş. Toplamda hepsi bu ülkenin kimliğini taşıyan 22 kişi artık yaşamıyorlar.

PKK liderlerinden Duran Kalkan'ın övünerek sahip çıktığı 'askerî çözüm süreci'nin meyveleri toplanıyor. Ölen gençler, evlerini terk etmek zorunda kalan aileler ve korku içinde geçirilen günler... BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ise, Şemdinli üzerine Başbakan Erdoğan'a seslenip çözümün siyasetten geçtiğini deklare etmesini istiyor. PKK, çözümün savaşmaktan geçtiğini en üst perdeden deklare etmişken, mesaj verme amaçlı 'vur-kaç' taktiğinden işi cephe savaşına döndürmüşken BDP liderinin PKK'ya söyleyecek bir çift sözünün olmaması kayda değerdir.

Eskiden devlet aklı silahla kazanacağını sanırdı; o 'akıl' aşıldı. Artık silah yenmek için değil, 'yenilmemek' için kullanılıyor. Ancak PKK aklı, hâlâ silahla kazanım elde edebileceğini sanıyor. En basiretsiz olan saptamaysa bu yolla bir 'Kürt Baharı' başlatabileceklerini düşünmeleridir. Silah, Kürtlerin sadece daha fazla sinmesine ve içe kapanmasına yol açıyor. Klavye silahşörlerinden farklı olarak Kürtlerin büyük çoğunluğu PKK'ya 'vur vur, inlesin' diye tempo tutmuyor. 'Artık yeter' diyor. Geçtiğimiz yıl Barış Annelerinin Hakkâri sınırında beyaz tülbentlerini yere serdikleri zaman olduğu gibi, büyük çoğunluk çatışmasızlıktan barış ortamına geçmeyi arzuluyor.

Yakın gelecekte Kürtler, egemenlerin yüzyıldır gaspettiği haklarına kavuşacaklar. Ancak bu demokratik mücadele yoluyla olacak; tehdit, zor ve şiddet eliyle değil. Silah, güçsüzlerin sığınağıdır. PKK, gerek Suriye'de gerek Türkiye'de iddia edildiği kadar güçlü olsaydı, ezici halk desteği arkasında olsaydı savaşmadan da Kürtler arasında hegemonyasını tesis edebilirdi. Örneğin Ak Parti'li Kürtleri dağa kaldırıp gözdağı verdikten sonra, BDP rozeti takması şartıyla evlerine yollamazdı. Ya da silah zoruyla Kürdistan bayrağını indirtip, yerine PKK bayrağı astırmazdı.

Devletin salt güvenlik eksenli stratejisi çöktüğü gibi, PKK'nın da 'askerî çözüm' stratejisi çökecek. O makul zemin bulunana dek, bize düşen yas tutmak olacak.

Allah rahmet eylesin; geride kalanlara sabr-ı cemîl nasip etsin. 

YENİ ŞAFAK