Şemdinli Satrancı

KENAN ALPAY

9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanmasının ardından yaşananlar yeni bir Susurluk süreciyle karşı karşıya kaldığımız izlenimini veriyordu. İki astsubay ve bir itirafçının gerçekleştirdiği bombalı saldırı sonrasında yakayı ele vermeleriyle ortaya epeyce kirli çamaşır saçılmıştı.

Bu dönemde Şemdinli bölgesinde arka arkaya gerçekleştirilen 10’dan fazla bombalı saldırının aynı ekip  yani “devlet çetesi” tarafından tertip edildiğini öğrenmiştik. “Terörle mücadele” adına Şemdinli’de patlatılan bombalar ülkede tansiyonu düzenli olarak yükseltme planının bir parçasıydı aslında.

Şemdinli bombalamalarının faillerinden biri olan astsubay Ali Kaya için dönemin KKK Org. Yaşar Büyükanıt’ın “tanırım, iyi çocuktur” sözü tartışma ve saflaşmanın en önemli işaretiydi. Suçüstü yakalanmış, üstelik arabasında silahlar, düzenekler, krokiler, resmi kimlik ve görevlendirme yazısıyla ele geçirilmiş bir bombacıya bir dönem sonra Genelkurmay Başkanı olacak Org. Büyükanıt sahip çıkıyordu.

Şemdinli bombalamaları üzerine olaya müdahale eden Van Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın müdahalesiyle süreç yeni bir mahiyet kazanmıştı. Çünkü Sarıkaya iddianamede Şemdinli’de ortaya çıkan tablonun bir-iki başıbozuk astsubayın oluşturduğu mahalle çetesinin işi olamayacağını söylüyordu. İddianameye göre Şemdinli’de ortaya çıkan teşekkül bir kaç ‘çürük elma’nın kurmayı beceremeyecekleri kadar kapsamlı, derinlikli ve örgütlüydü.

Şemdinli iddianamesinde bombalamalardan sorumlu tutulan Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’in bir emir-komuta zinciri içerisinde bu suçu işledikleri üzerinde duruluyordu. Alay ve tabur komutanlarından başlayan suç silsilesinin dönemin 7. Kolordu Komutanı Korg. Büyükanıt’a kadar yükseldiği iddianameye yansıyınca kıyamet koptu. “Komutanlar dolayısıyla da ordu hiç bir surette sanık sandalyesine oturulamaz” teamülü gereği savcı Sarıkaya için infaz emri verilmişti hemen.

Savcı Sarıkaya’nın meslekten ihracına giden yolda ilk işlem merkez medya üzerinden yapılmıştı. Hürriyet gazetesi “İşte o savcı” manşetiyle ilk hamleyi yaptı. Savcı Sarıkaya’nın geçmişi, ailesi, çevresi, hayat tarzı vs. her şeyi mercek altına alındı.

Psikolojik harekâtın ardından Genelkurmay’ın muhtıra niteliğindeki bildirisi hemen devreye girmişti. Hükümeti, yargıyı ve toplumu hizaya çekmek üzere tehdit dozajı yüksek bildiri kamuoyunda ciddi bir tedirginlik kaynağı oluşturmuştu.

Öldürücü hamleyi ise HSYK vurmuştu. Savcı Sarıkaya’nın meslekten ihracı ve ömür boyu meslekten men kararı alarak HSYK hukuksuz adaleti, askeri düzene biatlı yargı sistemini teyit ediyordu.

İddianameyi kabul eden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıklar için verdiği 39’ar yıllık hapis cezası Yargıtay 9. Dairesi tarafından hiç beklemeksizin bozulmuştu. Sonrasında ise mahkeme üyelerinin yerleri hızlıca değiştirilip yeni kurulan mahkeme heyeti ile dava askeri mahkemeye devredilmişti. Sonuç malum olduğu üzere bombacı sanıkların tahliyesine ve iddianamede adı geçen başta Org. Büyükanıt olmak üzere hiç bir askeri yetkili hakkında iddianame çerçevesinde tek bir soru sorulmasına fırsat tanımamak üzere dosyanın kapatılmasına kadar gitmişti.

Hükümet ise toplumsal destek arkasında olmasına rağmen kendisinden beklenilen performansı gösterememiş ve Şemdinli sürecinde ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Pasif hatta edilgen tavrı ile askeri çetenin estirdiği terörün önünü alamayacak bir görüntü vermişti.

Yanlış hesap 12 Eylül referandumundan geri döndü. Hukuka karşı örülen barikatın HSYK ayağında önemli bir gedik açıldı.

Org. Büyükanıt’ın yargılanmasını talep eden savcı Ferhat Sarıkaya ve 12 Eylü cuntasının şefi Evren’in yargılanması talep eden savsı Sacit Kayasu başta olmak üzere HSYK tarafından ihraç edilen 52 eski savcı ve hâkimin dönüş yolu açıldı.

Askeri vesayet ve suç örgütlerini tamamen tasfiye edip cezalandırmak için bu hâkim ve savcıların haklarının iadesi önemli bir adımdır.

Fakat henüz yapılacak o kadar çok iş var ki. Şemdinli dosyası gibi 28 Şubat, 27 Nisan, 12 Eylül dosyalarını açmak bunlardan sadece birkaçı. Dokunulmazlara dokunulacağını, yargılanamazların yargılanıp mahkûm edileceğini hep birlikte göreceğiz.

“Hükümet, Ergenekon ve Balyoz sürecinde TSK’yla anlaştı” tezlerinin şüpheler uyandırdığı bir vasat var. Şemdinli davası, bu şüphelerin giderileceği iyi bir fırsattır. Geri adım sadece tehlikeye süreklilik kazandıracaktır.