“Selefi Düşüncenin Esasları ve Güncel Etkileri”

Haksöz Dergisi yazarlarından eğitimci Oktay Altın’ın sunumunu gerçekleştirdiği “Selefi Düşüncenin Esasları ve Güncel Etkileri” konusu Özgür-Der Çorum Şubesi dernek salonunda ele alındı.

Oktay Altın’ın selefi düşüncenin tıpkı mezhepler gibi kolayca izah edilemeyecek bir konu olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, öncelikle selefi düşünceyi doğuran tarihsel arka plana ışık tutmaya çalıştı. Konunun hem tarihsel hem de usuli düzlemde ele alınması gerektiğinin altını çizen konuşmacı, İslam tarihinde dini anlama ve kaynaklardan yararlanma hususunda iki temel yaklaşım bulunduğunu belirtti. Karşılaşılan sorunlara Ehl-i Rey ve Ehl-i Hadis olarak adlandırılan iki farklı çözüm ekolünün oluştuğunu kaydeden Altın, selefi düşüncenin Ehl-i Hadis çizgisine dayandığının altını çizdi. Konuşmasının devamında şunları vurguladı:

“Selefi düşünce, içerisinde farklı yaklaşım ve eleştirileri de barındıran bir eğilimdir. Selefi düşüncenin temel iddiası, İslam dışı unsurların yayıldığı dönemlerde dini, selef gibi yani Hz. Peygamber ve ashabının anladığı ve yaşadığı gibi yaşamaya çalışmaktır denebilir. Sahabeler, tabiun selef olarak kabul edilir. Selefi düşünce ayetleri anlarken, zahiri yani ayetin ilk anlamını veren şekilde anlama eğilimindedir. Oysa sahabe içerisinde ayetleri ve Allah Rasulü’nü anlama noktasında ciddi farklılıklar bulunmaktaydı.

Tarihsel Arka Plan

 İslam tarihinde Selefi düşüncenin ilk temsilcilerinden birisi İmam Şafii’dir. El-Umm ve Er-Risale adlı önemli eserleri bulunan İmam Şafii, İslam coğrafyasının genişlemesi ile birlikte karşılaşılan Sasani, Hristiyan-Doğu kültürü ve Yunan felsefesi gibi İslam dışı inanç ve kültürlerine karşı rivayetleri, hadisleri ön plana çıkarmıştır. Kur’an’ın değişik ayetlerinde vurgulanan “Sana Kitabı ve hikmeti verdik...” mealindeki ifadelerdeki hikmetin sünnet-hadis olduğunu formüle ederek, hadislerin vahiy mahsulü olduğunu dile getirmiştir.

Ahmet İbn Hanbel de Ehl-i Hadis’in en önemli imamlarındandır. Bağdat Mutezilesi’nin kendi düşüncelerini benimsetmeye çalıştığı ortamda selef yolunu sürdüren imam olarak ün kazandı. Yine İbn Teymiyye de 1300’lü yıllarda Moğol ve Haçlı saldırılarının yükseldiği bir dönemde aktif olarak öne çıkan, şiddet döneminin mizacı sertleştirdiği bir kesit olarak önümüze çıkmaktadır. Şeklen Müslüman olmayanlara karşı kılıç kullanımını dile getiren İbn Teymiyye, Moğollarla ittifak içerisindeki Şiilere karşı sert tutumuyla bilinir. Uzun yıllar zindanda esaret hayatı yaşayan İbn Teymiyye, sistematik Selefi düşüncenin başlatıcısı olarak kabul edilebilir. Kitapları halen basılmaktadır.

Son dönem Selefi düşüncenin temsilcilerinden birisi de Muhammed b. Abdulvehhab’tır. 1700’lü yıllarda Arabistan’ın Necd bölgesinde yaşamıştır. Geniş çöl ve susuzluğun hakim olduğu yaşam açısından sert bir iklim ve coğrafyaya sahip bu bölgede bedevilik de yaygın idi. Coğrafyanın ve iklim koşullarının, insanların üslup ve mizaclarını da sertleştirdiğinin önemli örneklerinden birisini gördüğümüz Abdulvehhab, Suud hanedanlığından gerçekleştirdiği evlilik ile düşüncelerini yayabileceği siyasi bir zemin elde eder. Vehhabi düşünce Arabistan’da hızla yayılır. Okullarda resmi eğitime dönüşen Vehhabilik, farklı din ve mezhebi düşüncenin olmadığı coğrafyalarda zemin bulmuştur. ‘Öteki’ düşüncenin bulunmadığı alanlarda empati, tahammül veya hoşgörü zayıflar.

1970’lerde petrol gelirlerinin zirve yapmasıyla, İslam dünyasından öğrencilerin yarımadaya kabulü ile ihrac edilmeye başlamıştır.

Düşünce Yapısı

Selefi düşünce, hadisin var olduğu konularda rey(görüş) ile hükmetmeyi reddeder. Selefi düşünce tek bir çizgiden ibaret olmayıp, birbirlerini tekfir eden yaklaşımları da barındırır. Genel olarak; silahı, kıtalı ön plana çıkaran çizgi, davetçiliği-tebliği ön plana çıkaran ve siyasetle ilgilenmeyen çizgi( Mısır’daki Selefi Nur Partisi, Pakistan’da Tebliğciler vb) ve üniversitelerde ciddi kültürel birikim elde eden ilmi selefilik olarak üçe ayrılabilir.

Din usulleri aynı olmakla birlikte, Suud müftüsü Bin Baz ile el-AlBani’nin namaz kılmayanın hükmü konusunda zıtlaştıklarını görüyoruz. el-AlBani’nin daha ittidalli bir çizgi izlediğini söylemek mümkün. Yine el-Albani, Ak Parti’nin Müslümanların maslahatına uygun politikalarının desteklenmesi gerektiği yönündeki düşünceleri de farklılaşmaktadır.

Selefi düşünce, Kur’an’da mecaz, istiare gibi konularda farklılaşarak, kelimelerin ilk anlamlarını tercih eder. “kafirleri nerede görürseniz boyunlarını vurun...” gibi ayetlerde ve üretilen fıkıhta, ayetler bağlamından kopuk olarak anlamlandırılarak hikmet ıskalanmaktadır.”

Konuşmacı son olarak, İslam tarihinde vahyi devre dışı bırakan Batıni hareketlerin yükseldiği dönemlerde, Selefi düşüncenin de yükseldiğinin ve ayetlerin zahiri anlamlandırılması ile katı bir anlayışın beslendiğini vurguladı. Program, Oktay Altın’ın  Suud’un Arap Baharına ilişkin yaklaşımlarına dair örnekler vermesi, IŞİD ve IŞİD’in koptuğu el-Kaide yapılanmalarının benzerliklerine dair vurguları ile sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi