Mehmed Göktaş / Doğruhaber
“Selamünaleyküm. Ben sizin caminin imamıyım”
Kapınız çalınsa ve açtığınızda “Selamünaleyküm, ben sizin caminizin imamıyım” diyen birisiyle karşı karşıya geldiğinizi düşünün.
İmamlarımızdan söz etmek istiyorum ama eleştireceğimi zannedenler boşuna bekler.
Bu ülkenin küfür ve nifak cephesinin yüz yıldan fazla imam düşmanlığı yaptığı yetmez mi ki bir de Müslümanlar olarak biz vuralım. Türkiye sinemasında ve baskın edebiyatında imamları güzel gösteren bir tek sahne hatırlıyor musunuz?
Bunun yanında Avrupa sinemalarında ve edebiyatında kilisenin, rahip ve rahibelerinin övünçle gösterilmediği ne kadar film ve roman vardır? Geçelim bunları.
Halbuki bu ülkede milyonlarca insan dinini, imanını, ibadetini ve namazda okuduğu sureleri köyünün veya mahallesinin imamından öğrenmiştir, sadece bu bile azımsanacak bir şey değildir.
Söyleyeceklerime “Selamünaleyküm, ben sizin caminizin imamıyım” diye giriş yapmaktan maksadım; bir imamın neler yapabileceğini, önünün ne kadar açık olduğunu ne kadar imkânlara sahip olduğunu hatırlatmaktır.
Söyleyin, imamdan başka kaç kişi böyle bir yetkiye sahiptir, kaç kişi bu şekilde kapınızı çalabilir?
Aynı şekilde selam vererek sokakta oynayan çocuklarla kim yakınlık kurabilir?
Şehirde mahallesinde aynı evde kalan üniversite öğrencilerinin kapısını imamdan başka teklifsiz bir şekilde kim çalabilir?
Peki, ne yapacak ne olacak kapılarını çaldığında? Neler olmaz ki neler yapılmaz ki artık bundan sonrasını da siz düşünün. Bir imam neler yapamaz ki. Zaten en azından onların düğünlerinde, nikâhlarında, yakınlarının cenazelerinde birlikte değil miydi? Siz bu ilişkiyi, bu bağlantıyı az şey mi zannediyorsunuz?
İnsanların en çok huzura ve ilgiye muhtaç olduğu şu günümüzde kapısını çaldığı ev halkına “Bir derdiniz, bir sıkıntınız var mı, benim yapabileceğim bir şey var mı?” diyemez mi?
Aynı evde kalan üniversite öğrencilerine neler verebileceğinin boyutlarını hiç düşündünüz mü?
Bir imamın bulunduğu çevrede, günümüz tabiriyle kapsam alanında yapabileceği o kadar çok şey vardır ki, hiçbir derneğin, hiçbir vakfın, hiçbir hayır kurumunun yapamayacağını tek başına yapabileceğine inanıyoruz. Elhamdülillah bunların örneklerini görüyoruz da.
Bu arada caminin de namaz haricinde ne işe yaradığına da Peygamber Aleyhisselam’ın Mescid-i Nebevisine daha çok benzediğine şahitlik ediyoruz.
Unutmayalım ki Müslümanların hayatının merkezinde cami vardır, köyün meydanında, şehrin merkezinde cami vardır ve caminin imamı vardır.