HAKSÖZ-HABER
Yaklaşık 6 aydır Kandil'in hendek ve barikat siyasetinin sonuna kadar arkasında duran HDP ve Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, "İmralı bu duruma ne der?" gibi bir kaygıyı hiç ortaya koymadı. Aksine Kandil ve HDP bu süreç boyunca yaptığı açıklama ve ortaya koyduğu icraatlarla açıkça İmralı'yı safdışı bıraktı.
Ama gel gör ki aynı Demirtaş örgütün mevcut sıkışmışlığı içinde bugün yeniden müzakere ve Abdullah Öcalan'ın konumunu hatırlamış gibi.
Mardin'de konuşan Selahattin Demirtaş bakınız ne demiş:
"Hendeklerin kapanması için Sayın Öcalan ile müzakere yapılırsa onun tek mesajı yeter. Ancak o derse hendekler kapanır.
İmralı'da kurulmuş olan çözüm masasını ters yüz edip 'buzdolabına koyduk, bundan sonra çözüm yok' dediler.Hendekmiş, barikatmış inan ki bunlar bahane.
Altı aydır kapatamadığınız hendekler Sayın Öcalan’ın mesajı ile çözülür, doğru mu? Bir barış mesajıyla onların hepsi kapanır. Bir müzakere, bir diyalog kapısıyla onların hepsi çözülür ama ne yapıyorlar 'hayır illa biz tank ile, top ile, havanla bilmem savaşla bunları hepsini ortadan kaldıracağız' diyorlar. Şehirlerin ne hale geldiğini gördünüz.”
Demirtaş'ın kitlenin gözünü boyamaya yönelik sarfettiği bu ajitatif ve propaganda mahsulü sözlerine diyecek fazlaca bir şey yok. Bildik o "sen haksızsın, ben haklı; ben barış diyorum, sen ise savaş" propagandasının tezahürü.
Bir de şunu soralım: Selahattin Demirtaş ve Kandil hendek ve barikat marifetiyle Kürdistan'ı sakinlerinin başına yıkarken "Serok ne der?" hassasiyetini kuşandı mı ki şimdi İmralı'yı hatırlaması tutarlı olsun? Bizatihi örgütü tarafından bile sözü dinlenmeyen, iradesi sorulmayan ve ancak işine geldiğinde varlığı hatırlanan bir önderliğe kim neden itibar etsin? Önderliğinizi itibarsızlaştıran zaten sizler değil misiniz?