Taha Kılınç / Yeni Şafak
13 şehit
“İkinci Dünya Harbi esnasında Genç Müslümanlar’ın meşgul oldukları ana faaliyetler arasında fikrî yapılanma ve Merhamet Derneği’nin çalışmaları çerçevesinde muhacirlere yoğun bir şekilde yapılan yardımlar söz konusuydu.
Muhacirleri Çetnik muhasarasından kurtarıp Saraybosna’ya aktarmak, Ali Paşa Köprüsü’ndeki toplama merkezine, Korana’ya ve şehirdeki başka yerlere, Bendbaşı’ndaki okula, yetimhaneye, Hrasno’daki camiye ve evlere götürüp yerleştirmek suretiyle, muhacirlere çok riskli şartlar altında yardım ediliyordu.
Bazı aileler, Bosna’nın farklı bölgelerinden gelen muhacir ailelerinden birini veya birkaçını kendi evlerinde misafir ediyordu. Öyle ki, Âsaf Serdareviç’in ailesi, Rogatica’dan gelen üç muhacir ailesini, toplam 12 kişiyi misafir olarak evine almıştı. Onlara evlerinin bir katıyla avluda bulunan mutfaklarını verip, kendilerine sadece kaldıkları bir oda ve bodrum katındaki mutfağı bıraktılar.
En büyük sıkıntılardan bir tanesi, erzaktı. Muhacirler için Saraybosna’da toplanan eşya ve kıyafet yardımlarının yanı sıra, erzak yardımı çok azdı. Dolayısıyla erzak temini için Saraybosna’nın dışına çıkmak mecburiydi…”
Genç Müslümanlar Cemiyeti’nden (Mladi Muslimani) dört genç -Âsaf Serdareviç, Nureddin Gackiç, Sakıb Nişiç ve Osman Krupaliya- bu zorlu işi üstlenerek muhacirlere hububat ve diğer malzemelerin temini için Saraybosna dışına çıkarlar. Yol boyunca Ustaşalar (faşist Hırvat birlikleri) ve Partizanlar (komünist Yugoslav müfrezeleri) tarafından sürekli taciz edilirler. Tedarik ettikleri on bir vagon dolusu gıda ve ihtiyaç maddesiyle birlikte Vitez yakınlarına geldiklerinde, Partizanlar hem bütün yüke el koyar hem de Âsaf ve arkadaşlarını tutuklar. Kruscica köyündeki hapishanede tutulan gençler, bir gece saat 23.00 civarında yakınlardaki Laşva nehrine doğru yürütülürler. Akıbetlerini tahmin ettikleri için sürekli tekbir getirmektedirler. Sonunda, gecenin karanlığında yankılanan kurşun sesleri ve sessizlik… 1945’in o soğuk mart gecesi, Genç Müslümanlar Cemiyeti’nin dört yiğit evladının cesetleri, infazdan sonra nehre atılır. Âsaf 25, Nureddin ve Osman 23, Sakıb ise henüz 20 yaşındadır.
Aliya İzetbegoviç’in yakın arkadaşlarından Prof. Dr. İsmet Kasumagiç (1928-2020) tarafından kaleme alınan “Genç Müslümanlar Cemiyeti’nden On Üç Şehit” (Pruva Yayınları) kitabını okurken, yukarıdakine benzer nice dokunaklı hikâye geçti gözlerimin önünden. Tiyatroyu andıran bir yargılamadan sonra, 1949’da idam edilen Hasan Biber, Halid Kaytaz, Nusret Fazlıbegoviç ve Ömer Stupaç… Mahkemeye bile çıkarılmadan infaz edilen Âsım Çamciç ve Fikret Ploço… Narin vücudu işkenceye dayanamayan, henüz 17 yaşındaki Ömer Kovaç… Arkadaşlarının başına gelenleri görünce Avusturya hududundan yurtdışına geçmek isterken İngilizler tarafından Partizanlara teslim edilip kurşuna dizilen Esad Karacozoviç… Genç Müslümanlar’ın reisi ve her açıdan en kıdemlisi Mustafa Busulaciç… Hepsi de birbirinden parlak, istikbal vaat eden, Bosna’nın Müslüman bir belde olarak kendi ayaklarının üzerinde durması için mücadele verirken katledilen 13 isim… Hiçbirinin kabri bulunmadığı için, Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne hepsinin adının yazıldığı ortak bir mezar taşı dikilen 13 kahraman…
1939’da kurulan Genç Müslümanlar Cemiyeti’nin bu öncü isimlerini bugün hatırlayan bir avuç insan var. Kitabı, kahramanları unutturmamak ve daha fazla kişiye tanıtmak için yazdığını ifade eden İsmet Kasumagiç, bazılarını şahsen tanıdığı bu isimlerin öykülerini oldukça dokunaklı ayrıntılar eşliğinde anlatmış.
“Genç Müslümanlar Cemiyeti’nden On Üç Şehit” kitabından, iki konferans vermek üzere geçtiğimiz Çarşamba günü Balıkesir’e yaptığım ziyaret sırasında, kitabı Türkçeye tercüme eden Travnikli kıymetli kardeşim Merzuk Grabus vesilesiyle haberdar oldum. Merzuk kitabı bana takdim ederken, Bosna’mızın yakın tarihiyle alakalı çok kıymetli malumatların da kapısını araladı. Kendisine müteşekkirim.
Bu vesileyle, tekrarlamak istiyorum:
İslâm coğrafyasının dört bir yanında yaşanan nice tecrübenin, ortaya konan mücadelenin ve yetişen şahsiyetlerin öykülerini titizlikle kayıt altına almak durumundayız. Bu kayıtlar, sadece bugünü daha iyi anlamamıza yardımcı olmayacak, aynı zamanda gelecek nesiller için de yol haritalarına dönüşecek. Yaşanan hiçbir detay, önemsiz ve değersiz değil.