Kenan Irtak / AA
Bangladeş'te idam edilen Cemaat-i İslami Genel Sekreter Yardımcısı Abdüldakir Molla'nın eşi ve Cemaat-i İslami Meclisi Şura üyesi Sanwar Jahan, "Eşim idam edildikten sonra aralarında Türkiye, Almanya, Japonya, Amerika'nın da bulunduğu 50 ülkede, onun için cenaze namazı kılındı. Aile olarak çok onurluyuz. Allah istediğini verdi, şehit oldu. Şehit olmak tek dileğiydi" dedi.
Evleri gözetim altında tutulduğu için bir yakınına ait mekanda, AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Jahan, eşinin ailesine ve çevresine yararlı biri olduğunu söyledi.
Abdülkadir Molla'nın Cemaat-i İslami ile fazla meşgul olmasına rağmen ailesine de yeterli vakit ayırabildiğini anlatan Jahan, "Ailesiyle yeğenleriyle ve çocuklarla vakit geçirmeyi çok severdi. Ev ve ailemizle alakalı işlerde bana çok yardımcı olurdu. Çok fedakar biriydi. Mutlu bir insandı ve diğer insanları mutlu etmeye çalışırdı. Tüm akrabalarına da zaman ayırmaya çalışırdı" diye konuştu.
Molla'nın kendi özel işlerini kimseye yaptırmadığını kaydeden Jahan, "Söküklerini kendi dikerdi. Elbiselerini kendisi yıkardı. Bizim yıkamamıza müsaade etmezdi. Teklif etmemize rağmen, işlerini bize yaptırmaz, kendi yapardı" dedi.
"Yüzyüze görüşmemize asla izin vermediler"
Sanwar Jahan, eşi ile cezaevinde birkaç kez görüşebildiğini belirterek, görüşmeler sırasında yanlarında Bangladeş istihbaratından bazı kişilerin bulunduğunu anlattı.
Abdülkadir Molla'ya cezaevinde yastık dahi verilmediğini aktaran Jahan, "Zeminde yatıyordu. 3 aya yakın burada kaldı. Çoğu zaman, ziyaretlerde ailemiz ve akrabalarımızı sorardı. Özel bir şeyi konuşacak imkanımız yoktu. Bizden sabırlı olmamızı istiyordu. 'Ağlama' derdi. 'Mesajlarımı insanlara ulaştırın' dedi. Bir anne olarak rolün bittiğinde bu dünyada, Allah'tan bizi diğer dünyada buluşturması için dua edeceğim' dedi" ifadelerini kullandı.
Pasaportunu alırsa umreye gidecek
"Şu anda neler hissediyorsunuz" sorusuna, ağlayarak "Elhamdülillah" yanıtını veren Jahan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eşim idam edildikten sonra aralarında Türkiye, Almanya, Japonya, Amerika'nın da bulunduğu 50 ülkede onun için cenaze namazı kılındı. Aile olarak çok onurluyuz. Allah istediğini verdi, şehit oldu. Şehit olmak tek dileğiydi. İdamının ardından birçok insan polis tarafından vuruldu. Mevcut hükumetin şiddeti, zulmü, halen devam ediyor. Geçen günlerde de Cemaat-i İslami üyesi 3 kişi polis tarafından öldürüldü. Bu insanların şehadeti, Bangladeş'e İslam'ın yerleşmesinde önemli rol oynayacak. Büyük ve Müslüman olan Türkiye'den acilen mevcut Bangladeş hükümetine baskı yaparak, Müslümanlara uygulanan bu zulmü durdurmasını istiyorum. Müslümanların ve Cemaat-i İslami'nin üyelerinin öldürülmesini durdursunlar."
Eşinin idamının ardından pasaportlarının Avami Lig Partisi hükümeti tarafından alındığını ifade eden Jahan, pasaportunu geri alması halinde ilk olarak umreye gitmek istediğini dile getirdi.
Mısır'daki 528 kişi hakkında verilen idam kararına tepki gösteren Jahan, Mısır hükümetine seslenerek, bu kararın iptal edilmesini istedi.
"Cemaatteki kardeşlerimiz, idamımın intikamını şiddet eylemleriyle almasınlar"
Abdülkadir Molla'nın 34 yaşındaki oğlu Hasan Cemil de babasının idamının ardından mevcut hükumetin müdahalesiyle işten çıkarıldığını, şu anda ise evlerinin sürekli gözetim altında olduğunu söyledi.
Cemil, idam kararının alınmasının ardından Abdülkadir Molla'nın kendilerine soğukkanlı ve dirençli olmaları için sürekli tavsiyelerde bulunduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Bize, 'namazı, orucu asla bırakmayın' derdi. İslam'a sıkı sıkı sarılmamızı istiyordu. Yoksullara ve cemaat üyelerine yardım etmemizi istiyordu. Hapishaneyken bile Bangladeş'in ve Cemaat-i İslami'nin geleceğini düşünüyordu. Bir çok hastalığı olmasın rağmen, babam günlük rutinlerini asla bırakmazdı. Sabahları erken kalkar, namazının ardından bazı egzersizler yapardı. Her gün Kur'an-ı Kerim ve hadis okurdu, bunları bizim de yapmamızı isterdi. Kahvaltı yapıp, evin yakınlarındaki ofisine geçer çalışmaya başlardı. Geç uyandığımız ve kendisi de geç geldiği için çok sık görmezdik. Cumaları evde kalırdı. Görüştüğümüzde derslerimizi sorardı, bizi sürekli kontrol ederdi. Kibar ama sert bir babaydı. Bize karşı çok iyi bir babaydı."
Babasıyla son görüşmesini anlatan Cemil, şunları kaydetti:
"12 Aralık 2013'te son kez görüştük. Hücresinde görüştük. İyi ve güçlü görünüyordu. Halimizi sorduktan sonra asla yalan konuşmamamız, illegal yollardan para kazanmamamız tavsiyesinde bulundu. 'Çocuklarınıza, İslam'ı öğretin. Onlar Cemaat-i İslami'nin geleceğinde önemli roller alacak. Bunları öğretmezseniz şehadetim boşa gidecek. Cemaatteki kardeşlerimiz, idamımın intikamını şiddet eylemleriyle almasınlar. Bu Allah'ın ve Hz. Muhammed'in yolu değil. Eğer intikamımı almak istiyorlarsa İslam'ı, Bangladeş'e hakim kılsınlar. Barış Bangladeş'e İslamla gelecek ve idamımın bir anlamı olacak' dedi."
"Babamın ve dava arkadaşlarının şehadeti boşa gitmeyecek"
Babasının cenazesini vasiyeti gereği Faridpur yakınlarındaki köylerine götürmek için evlerinden çıktıkları sırada, muhalif bir grubun saldırısına uğradıklarını anlatan Cemil, "Cenaze törenine katılmak için yola çıktığımızda mevcut hükumetin üyeleri evimize saldırdı. Birkaç akrabamız çok ciddi şekilde yaralandı. Güvenliğimiz nedeniyle evden ayrılamadı, babamızın cenazesine katılamadık. Bizim yerimize babamın cenazesini amcam aldı. Baskılar bundan sonra da devam etti. İşimi kaybettim. Hükümet pasaportumu aldı. Eniştemizin işleri bozuldu. Cemaat üyelerine büyük baskılar var. Üniversite öğrencilerinin hiç bir faaliyetlerini izin verilmiyor" ifadelerini kullandı.
Hasan Cemil, gelecek adına umutlu olduğunu belirterek, "Babamın ve dava arkadaşlarının şehadeti boşa gitmeyecek. Babamla son görüşmemde, 'Kimse İslam'ın yürüyüşünü durduramayacak. İslam, Bangladeş'e çok yakında hakim olacak' dedi. Ben de buna inanıyorum" diye konuştu.