Şehit kanıyla yeşeren bir nesil ve İsmail Heniye’nin şehadeti

Mustafa Kasadar,İsmail Heniyye'nin Gazze halkının direnişine önderlik ederek işgalci İsrail'e karşı verdiği mücadeleyi ve Filistin halkının kararlılığını kaleme aldı.

Mustafa Kasadar / Milli Gazete

Dağ başından duman eksik olmaz. Bütün dünyayı esir almış uluslararası güç/Siyonizm ile mücadeleye önderlik etmek, onlarla vuruşmak her babayiğidin harcı değildir. Bunun için mangal gibi yürek ister. Tevekkül ve teslimiyet ister. Yarını değil, sadece bugünü yaşamayı kabullenmeyi ister. Aileden, vatandan ayrı kalmayı ister. Tekeden süt çıkarmayı ister. “Ya İstanbul beni alır ya da ben İstanbul’u” diyebilecek bir iradeyi ortaya koymayı ister.

Evet, ümmetin yiğit evladı İsmail Heniyye de her gün onlarca şehit veren ve bir yıla yaklaşan destansı bir direniş gösteren kahraman Gazze halkının yiğit bir evladı idi. O, aslen Gazze’nin kuzeyinde bulunan ve bağrından birçok meşhur âlim çıkaran Askalanlıdır. Ama ailesi oradan Yahudiler tarafından çıkarıldığı için 1962 yılında Filistin’deki El Şati Mülteci Kampı’nda doğdu. Hayatı hep gurbet ellerinde geçti. Uzun yıllar İsrail hapishanelerinde yattı. HAMAS’ın kurucu lideri Şehit Ahmed Yasin’le genç yaşta çok yakın çalıştı. Gazze’deki evi, İsrail tarafından havaya uçuruldu. Birçok suikastlar atlattı. Evli ve 13 çocuk sahibi idi. Her Filistinli gibi İsrail’in öldürmelerine cevap olarak çok çocuk sahibi idi. Aksa Tufanı başladıktan sonra aynı anda 3 çocuğu ve bir torununu birden şehit verdi ama asla sarsılmadı. “Bizim evlatlarımızın diğer şehit düşen Gazzeli çocuklardan hiçbir farkı yok” diyerek, büyük bir tevekkül ve halkına karşı büyük bir bağlılık gösterdi.

Aksa Tufanı başladığı sırada Türkiye’de idi ve harekâtın başladığını öğrendiği anda şükür secdesine kapandı. Onu siyasi liderliğinde Gazze halkı tek yürek oldu ve sadece zafere kilitlendi. Terör devleti İsrail’in acımasız katliamlarına, fırınlar, hastaneler, su kaynakları, elektrik şebekeleri, evler, okullar kısaca yaşamak için ihtiyaç olan en temel her şeyi yakıp yıkan terör devleti Gazze halkını asla yıldıramadı. Gazze’yi boşaltamadı. Onun için liderlere yönelik suikastlara yöneldi. Aklınca İsmail Heniyye’ler yok edilirse emeline ulaşacağını hesaplıyor. Ama ulaşamayacak. Artık cin şişeden çıktı, İsrail efsanesi bitti.

HAMAS’ın kurucu lideri Şeyh Ahmed Yasin’i şehit ettiler, dava bitmedi.

Yahya Ayyaş’ı şehit ettiler, dava bitmedi.

Abdülaziz Rantisi’yi şehit ettiler, dava bitmedi.

İsmail Heniyye’yi şehit etmekle de davayı bitirmeyecekler.

Çünkü bu nesil daha ilkokula giderken çantalarına kitap ve defterden çok İsrail askerlerine atmak için taş dolduruyorlar ve her gün İsrail askerlerini taşlıyorlardı. Bunlar korkuyu yenmiş insanlar. Yaklaşık bir buçuk sene önce ilk kez Kudüs’e gitmek nasip oldu. Sürekli Filistin halkı ile konuşmaya, onları dinlemeye, anlamaya çalıştım. Konuştuğum kişiler benimle ilk kez karşılaşmış olmalarına rağmen hiç korkmadan İsrail askerlerini göstererek “kilab/itler” demekten asla çekinmiyorlardı.

 “Bir ölür bin diriliriz” sözü Gazze’de hakikat olmuş durumdadır. Orada yaşayan her delikanlı, artık fiilen bir lider. Çünkü bu kadar zor şartlar altında ancak kahraman kişiler ve Allah’ın seçkin kulları yaşar. Bu kadar bomba başka bir coğrafyaya, başka bir milletin başına yağsaydı ne halk kalırdı ne de vatan. Paçayı kurtaran kaçardı. Televizyonda yağmur suyundan bir kap su doldurmuş, açlıktan yüzü sararmış 5-6 yaşlarından bir kız çocuğuna muhabir soruyor, “Savaşın bitmesini istiyor musun?” diye. O yavrucak sanki büyümüş de küçülmüş gibi, “hayır” diyor. Muhabir, tekrar, “Peki ne istiyorsun?” diyor. O yalınayak, aç ve taşıdığı yükün altında ezilen o yavru, “İsrail’in yenilmesini istiyorum” diyor. İşte iman ve işte asalet.

63 yıllık ömrüne çok şey sığdırdı. Bir yudum suya muhtaç olduğu da oldu, vezir sofralarında ağırlandığı da… Kendisiyle Türkiye’de son bir yılda birçok kez görüşme ve dinleme fırsatı buldum. Doğrusu onun yanında iken çok az kişilerin yanında duyduğum manevi hazzı hissettim. Benim oğlumun başına gelen olaydan dolayı da özel olarak taziyelerini iletti. Bu manada da çok hassastı.

İmam Gazali Hazretleri’nin yaşadığı dönemde İslam dünyasının başına musallat olmuş Moğol ve haçlı saldırıları ile birlikte içteki Bâtıni-Şii saldırıları karşısında asla düşmanları suçlamamış, aksine bütün suçu Müslümanlarda aramış ve bu ümitsiz durumdan çıkış için yol göstermiştir, öncülük etmiştir. İşte onun attığı bu adımlar Nureddin Zengi’leri, Selahaddin Eyyubi’leri yetiştirmiş ve Kudüs ile birlikte bütün İslam coğrafyası Haçlı, Moğol ve Şii tasallutundan kurtarılmış, ardından Osmanlı doğmuş ve dünya devleti olmuştur.

Bugün de aynı noktadayız. Filistin ve Doğu Türkistan başta olmak üzere ümmetin kanayan yaralarının sorumlusu kâfirler değil, biz Müslümanlarız. Yani oturup terör devleti İsrail veya kızıl Çin’e lanet edip suçu onlara atmak eşyanın tabiatına aykırıdır. Düşmandan merhamet dilenmez. Onlar ancak güçten anlar. Dolayısıyla İsmail Heniyye’nin de diğer tüm şehitlerimizin de asıl katilleri Müslümanların bizzat kendilerdir. Çünkü iki milyar Müslüman adam olsa dünya onlara selam dururdu. Bizi tek tek avlıyorlar. Orası Afganistan sana ne, burası Irak, şurası Suriye sana ne diye bizi uyutuyorlar. Ama yarın sıra Türkiye’de…

Bu durumdan çıkış yolunu da günümüzün Gazalileri ise Gazze halkı göstermektedir. İmanına güvenen ve düşmanları sivrisinekten farklı görmeyen yeni bir nesil. Bu nesil bugün ortaya çıkmıştır. Artık sabah yakındır.

İsmail Heniyye, kendi adına izzetle yaşadı ve şerefle öldü. Onun adına sevinç, bizim adımıza utanç. Çünkü kanı -en azından şu an için- yerde kalacak. Kimse hesabını soramayacak. Cinayetin işlendiği ülke ise 40 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü Acem oyunlarına devam edecek, esip gürleyecek ama asla yağmayacak. Şu açık ki, günümüz İran’ı ile geçmişteki Safevi İran’ı arasında bir fark yoktur.

Bugün Gazze ve Doğu Türkistan gibi kahraman milletlerin yaşadıkları gayretullaha dokunacak noktaya gelmiştir. Bunun için bu karanlık günler çok uzak olmayan bir zamanda sona erecektir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye.” (Al-İ İmran, 140)

Evet, İsmail Heniyye’nin bu ayet-i kerimenin işaret ettiği gibi gerçek bir mü’min olarak yaşadığına ve şehit olarak Rabbine kavuştuğuna şahidiz. Şehadetin mübarek olsun ey şehid!

Yorum Analiz Haberleri

Suriye'nin Türkiye'den ve Arap ülkelerinden ne beklentisi var?
Adem Özköse: Suriye’de kendimi artık büyük bir hikayenin başlangıcındaymışız gibi hissediyordum
60 yıllık Baas sultasının izlerini silmek kolay olmayacak!
İslam'a saldırmak için fırsat kollayanlar...
"Esed Erdoğan’ın çağrısına olumlu cevap verecek diye çok korktuk"