Şehit İskilipli Atıf Hoca’yı Anma Etkinlikleri (Video)

Özgür-Der 87.Yılında Şehid İskilipli Atıf Hoca’yı Çorum'da çeşitli etkinliklerle andı.

Özgür-Der etkinlikleri çerçevesinde 5 Şubat Pazartesi günü gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak ve araştırmacı-yazar Hamza Türkmen ile birlikte İskilip’teki Atıf Hoca kabri ziyaret edildi. Âlim Atıf Hoca’nın torunlarıyla birlikte Ulu cami’de kılınan öğle namazının ardından İskilip Halk Eğitim merkezi ziyaret edildi.

Saat 16.00’da bünyesinde İskilipli Atıf Hoca Okuma Salonu’nun da yer aldığı, Özgür-Der Çorum Şubesi’nin yeni binasında açılış ve sohbet yapıldı.

Açılışın arından 18.00’de İskilipli Atıf Hoca ve uluslaşma sürecinin ele alındığı ve eğitimci Hüseyin Kır’ın yönettiği radyo programı Çağrı Fm’de gerçekleştirildi.

19.30’da Çorum Devlet Tiyatro salonunda “Şehid İskilipli Atıf Hoca’yı Anma Programı” Murat İslam’ın sunuculuğu ile başladı. Ekin yayınlarından yeni çıkan ve Haksöz Dergisi yazarlarından Bahadır Kurbanoğlu ile Bülent Gökgöz’ün ortak araştırma-inceleme kitabı olan “İskilipli Atıf Hoca-İstiklal Mahkemelerinin Tarihi Misyonu ve Şapka İnkılâbı” adlı eser tanıtıldı.

İsmail Bodur kardeşimizin Kur’an tilaveti ve meal sunumunun ardından Özgür-Der Çorum Şube başkanı Bülent Gökgöz kısa bir selamlama konuşması yaptı. 87.şehid ediliş gününde İskilipli Atıf Hoca ile Suriye’de yaşanan zulüm ve destansı direniş arasında sıkı bir ilişki ve benzerliğin bulunduğunu belirten Gökgöz kısaca şunları belirtti: “Atıf Hoca, Osmanlıdan bakiye kalan toplumun İslami değerlerinin ve kanaat önderlerinin Batılılaştırma yolunda nasıl yok edilmeye çalışıldığının bir resmidir. Kendilerini İslam ümmeti altında tanımlayan ve İslami değerlerini, kimliklerini hedef alan uluslaştırma çabalarına karşı bir mücadelenin sembol ismidir aynı zamanda. Atıf Hoca, ümmetten ulusa çevrilen ve İslami değerlerinin yerine Batılı değerleri zorla benimsetmeye çalışan Tek Adam ve Tek Parti diktatörlüğünün tarihini anlatır bizlere.

İşte yanı başımızdaki Suriye direnişi de tıpkı Kemalizm diktatoryası gibi, Batıcılık, laiklik ve ulusçuluktan güç alan ve Müslümanlar da dâhil tüm toplumu hedef alan Esed diktatoryasına karşı bir direnişi temsil ediyor. Suriye direnişi, emperyalist batılı güçlerin bizleri birbirimizden ayıran ulusal sınırlarını önce zihinlerimizden sonra da fiili olarak aşmaya, kırmaya çalışan bir mücadeleyi ifade etmekte.”  

Suriye intifadasına destekle sonlanan selamlama konuşmasının ardından, Özgür-Der Çorum Şubesi tanıtım sinevizyonu gösterildi. Yine Özgür-Der’in hazırlamış olduğu Suriye İntifadası ve İskilipli Atıf Hoca sinevizyonları dinleyicilerle paylaşıldı.

Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak ve araştırmacı-yazar Hamza Türkmen’in konuşmacı olarak katıldığı paneli, eğitimci-avukat Ömer Kılıç yönetti.

Kılıç, İskilipli Atıf Hoca ile ümmetin en şiddetli imtihandan geçtiği Suriye konusunda önemli bağı bulunduğuna dikkat çekerek söze başladı. Bugün Atıf Hoca’yı idam eden zihniyetin mirasçılarının katil Esed’i desteklediklerini ifade eden Kılıç özetle şunları kaydetti:

“Amacımız kan davası gütmek değil, ancak bu zulümleri işleyenler bir sistem inşa ettiler. Amacımız bu zihniyeti ifşa etmektir. Bu zihniyet ve sistem tüm kurumlarıyla devam ediyor. Her ne kadar bugünlerde geri çekilmiş zorunda olsalar da yaptıklarından hiç pişmanlık duymuyorlar. İşte panelin amacı da bu duruma işaret etmektir.”

Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak amacımızın tarihin karanlık sayfalarında malumat furuşçuluk yapmak olmadığını, ancak tüm bu trajik olayların geleceğimizin yeniden inşası açısından elzem ve önemli olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Kaybettiklerimizin izlerini sürmemizin ve düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmamız için İskilipli Atıf Hoca konusunun önemli olduğunu ifade den Dilipak, kendi geleceğimizi konuşmak bu olayları konuşmaktır aslında dedi. Dilipak devamında şunları belirtti:

“Çanakkale savaşının ardından koskoca bir imparatorluk tasfiye edildi. Cumhuriyet bu enkazın üzerine kuruldu ve tesbihin taneleri gibi dağıldık. Bizi bize kırdırdılar. Her açıdan bizler için büyük bir trajedi oldu. Çanakkale geçildi ve İstanbul işgal edildi. Anadolu işgal edildi. Arap Yarımadasında ve Afrika’da yeni rejimler ve yeni yöneticiler tayin edildi. Bizde de aynı durum yaşandı. Cumhuriyet ideolojisi dinde reform politikaları ile kendisine tehdit oluşturmayacak bir din üretmeye çalıştı. Ulus devletler kuruldu. Sınırları da yöneticileri de bu halk seçmedi. Resmi tarih gerçeği söylemiyor. Yeni devlet siyasetinin kökleşmesi için bütün muhalefet unsurlarına karşı tenkil, tehcir, taktil politikaları uygulandı ve Menemen, Şeyh Said, İskilipli Atıf ve Dersim’de de hep aynı acılar yaşandı.

Aslında İskilipli Atıf Şahsında yargılanan sizsiniz ve bugün halen devam eden darbeci zihniyetin arkasında bu rejimi ayakta tutmak isteyenlerin iradesi yatıyor. İskilipli Atıf Hoca’yı konuşmak bugünü konuşmaktır. Memurundan öğrencisine her sabah ant okutturuluyorsa hala İskilipli Atıf Hoca’nın neden idam edildiği sorusunun cevabı anlaşılmış değildir. İskilipli davasını çözemediğimiz için halen faili meçhuller yaşanıyor bu ülkede. Haksızlık kimden gelirse gelsin kime karşı olursa olsun Müslümanlar olarak karşısında yer almamız gerekir. İskilipliyi savunmak demek zulme karşı durmak demektir. Onu okuduğumuzda bilinç kazanamıyorsak tarih okumalarımız beyhudedir.

Bizler İskilipli Atıf’ın manevi mirasçısı olabilecek miyiz, birer yaşayan İskilipli Atıf olabilecek miyiz önemli olan budur.

Suriye’deki olayların arkasında kimler var diye soranlar, ben bu gelişmelerin neresindeyim diye sorsunlar. Suriye’de direnen insanların sloganları Allah-u ekber oldu. Acı ve ölüm karşısında Allah’tan başka sığınacakları kimseleri yok idi ve bu tecrübe onların Allah’ın ipine tutunmaya zorladı.

Aramızdaki sınırları kaldırıp, ümmetten ulusa çevirenlere karşı yeniden ulustan ümmet kimliğine dönmeliyiz. O zaman İskilipli Atıf Hoca’nın hesabını görmüş, zafer kazanmış oluruz. Ulusal sınırlardan ve başımıza bela olmuş iktidarlardan kurtulacak iradeyi göstermeliyiz. Sadece Müslümanların haklarını değil tüm insanlık için umut olmalıyız. Geçmişi sorgulayıp bugünümüzü yeniden tanzim etmeliyiz. Geçmişin bilgi birikime ihtiyacımız var ve Atıf Hoca hatırasıyla halen içimizde yaşıyor ve bizlere yol gösteriyor.

Dünkü Şapka zulmü ile bugünkü başörtüsü zulmü aynıdır. Dün Dersim’de yaşananlar ile bugün Suriye’de yaşananlar da farklı değil. Tarihten ders almazsak tekerrür eder ve zalimlerin ellerindeki en büyük koz cahilliğimizdir.”

Dilipak’ın arından konuşmasına başlayan araştırmacı-yazar Hamza Türkmen, İskilipli Atıf Hoca’nın resmi tarihin karaladığı ve gerçeklerin gizlediği bir isim olduğunu belirtti. Hayrettin Karaman’ın çocukluğunda Çorum’da yaşadığı hatıralarını kendi dilinden aktaran Türkmen, Kur’an okumanın, hacca gitmenin, Arapça ezanın, İslami eğitimin yasaklandığı ve bir kısım camilerin kapatılıp medreselerin yok edildiği baskı dönemlerini hatırlattı. Tüm bu acıların Mustafa Kemal ve İnönü dönemlerinde yaşandığını ifade eden Türkmen, Osmanlıda 22 farklı etnik kimlik ve dilin olduğunu Cumhuriyetle birlikte Türkçülüğün dayatıldığını ve bugün yalanan etnik sorunların da buradan neşet ettiğini vurguladı.

İskilipli Atıf Hoca’nın mezarına uzun ve gizli uğraşlar sonucunda ulaşıldığına dikkat çeken Türkmen özetle şunları belirtti: “Korku ve baskı o kadar güçlü idi ki Atıf Hoca gizlice kılınan cenaze namazının ardından defnedildi. Türkiye’de ilk defa Çorum, Ankara ve İstanbul’da kitlesel açıklamalar yapıldı ve ilk defa bu salonda İskilipli Atıf Hoca programı yapıldı.

1.Dünya savaşında tüm coğrafyamız işgal altındaydı. Ümmet çökmüş ve kitaptan uzaklaşmış olmanın verdiği bozulmayı ve zayıflığı yaşıyordu. Ümmetin kendisi yetim kalmıştı. Batıcılar ve işbirlikçiler, ümmeti kurtaralım diyen Müslümanların paralarıyla kapitalist sistemi ve zenginlerini türettiler. Bu çöküşe karşı ilk defa 19. yy’da Islah ekolü Urvetu’l Vuska hareketi ve dergisi karşı çıktı.

İhvan-ı Müslimin teşkilatını üreten, Hindistan’da Müslümanları dirilten, Ulema hareketini yeşerten hep bu çizgi olmuştur. İşte Türkiye’de de Elmalılı Hamdi Yazır, Eşref Edip, Babanzade Ahmet Naim, Said Nursi ile Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad çizgici bu ıslah ekolünün taşıyıcıları idiler. İskilipli Atıf Hoca’da bu kadronun içerisinde yer alıyordu. Atıf Hoca Lozan’daki Batılılarla yapılan anlaşmalara vakıf olduğu için Frenk Mukallitliği risalesini yazdı. Batıcılığa, fahşaya, maymunlaşmaya karşı ıslah edici, toplumu yeniden vahiye buluşturmaya çalışan bir misyon üstlendi. Teali İslam cemiyetini de İslami eğitimi yaygınlaştırmak için kurdu.

Yunanlılar İzmir’i ilk işgal ettiklerinde önce o ve birkaç arkadaşı İngiliz Büyükelçiliği önüne gidip onları protesto etti. Cumhuriyeti kuran Batıcı kadrolar Lozan’da Medeni kanunların Avrupa menşeli olmasını, Bolşevikliğe izin verilmeyeceğinin, irticaya geçit verilmeyeceğinin, yabancı sermayeye ülke kapılarının açılacağının ve Türk ulusunun oluşturulacağının garantisini verdiler. I.Mecliste Trabzon mebusu Ali Şükrü, Mustafa Kemal’in muhafız alay komutanı tarafından katledildi ve meclisteki muhalif sesler tasfiye edildi. II. Meclis Kemalist irade tarafından oluşturuldu ve inkılâplar hızlıca devreye sokuldu.

İstiklal Mahkemeleri eliyle binlerce toplumun kanaat önderi idam edildi. Toplum sahipsiz, rehbersiz bırakıldı. Amaç Osmanlı sonrası dönemde toplumu Batıcı kadroların yönlendirmesi oldu. İskilipli Atıf Hoca gibi İslamcı kadrolar tek tek yok edildi.”

Daha sonra Falih Rıfkı Atay’ın kendi kitabında ‘Atatürk diktatör müydü?’ sorusunu yine kendisine ait Çankaya kitabında ‘rejimine bakarsanız, evet’ dediğini aktaran Türkmen, tüm diktatörlerin aynı olduğunu ve Suriye’deki Esed diktatörünün de İslamı tasfiye etmeye çalıştığını vurguladı. Zulme ‘la’ diyen İskilipli Atıf Hoca’nın Frenk Mukallitliği eserini yazmasının onun haktan, adaletten ve onurdan yana duruşunu gösterdiği ve bizlerin de bu değerlere sahip çıkmamız gerektiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.

VİDEO

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi