HAKSÖZ HABER
İstanbul Şehir Üniversitesi, kurucusu olan Bilim Sanat Vakfı’na kayyım atanan sürecin ardından Marmara Üniversitesi’ne devredilmişti. Dün gece saatlerinde yayınlanan bir kararname ile üniversitenin faaliyet izninin kaldırıldığı belirtildi. Gerekçe olarak ise, “garantör üniversitesi tarafından yapılan denetimler sonucunda mevcut mal varlığıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdüremeyeceği” ifade edildi.
“Yaptım, oldu!” mantığının son yansıması olarak görülebilecek bu kararnameyle sonuçlanan sürecin siyasi, hukuki, ahlaki olarak tutarsızlıklarla örülü olduğu kamuoyunun malumu. Sadece politik hırsların bir sonucu olarak alınan bu kararın vicdanen rahatsızlık oluşturacağı da şüphe götürmez bir gerçek. Her türlü diyalog kapısını kapatan, muhataplarını düşmanlaştıran siyasi tavır alışların hikmetten uzak bir duruş olduğu bugünkü siyasi atmosferin bizlere gösterdiği en önemli neticelerdendir.
Süreç soğukkanlı bir şekilde ele alınsaydı herkes adına yararlı olacak ortak bir zeminde buluşma ihtimali varken alınan bu kararın akla ziyan, vicdana aykırı olduğu atlanılmamalıdır. Ancak 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden bu yana Türkiye’de yaşanan siyasal sosyal gelişmeleri aklıselim ile ele alma yetisini büyük oranda kaybeden iktidarın yaptığı bu icraatlar ile toplumsal meşruiyet zeminini büyük oranda ortadan kaldırdığı da unutulmamalıdır. Asıl üzücü olan ise bu vebale karşı sessizlik çemberine dahil olan ve görmedim, duymadım, bilmiyorum şeklinde tavır alışlarla olanları normalmiş gibi göstermeye çalışan tutumdur.
Tüm bu yaşananların sonucu, adaleti kendi aleyhine dahi olsa istemek durumunda olan Müslümanlar açısından altından kalkılamaz bir yük demektir. Bu mesele partilerin veyahut sığ siyasi tartışmaların ötesinde bizleri biz yapan hasletler ile alakalıdır.
Ey iman edenler! Kendinizin, anne ve babanızın ve akrabalarınızın aleyhine bile olsa, Allah için adil tanıklar olarak adaleti gerçek anlamıyla yerine getirin. (Nisa, 4-135)