Sedat Peker’in açıklamaları ve “Nisan operasyonu” muamması

Ahmet Taşgetiren, Sedat Peker’in açıklamalarında yer alan iddiaları değerlendirdiği yazısında, Peker’in işaret ettiği “Nisan operasyonu” muammasına dikkati çekerek buradaki sis perdesin aralıyor.

Ahmet Taşgetiren’in Karar gazetesinde yayımlanan yazısını (20 Mayıs 2021) ilginize sunuyoruz:

Nisanda Ne Olacaktı?

Kim ilgi göstermeyebilir, kim seyretmeyebilir, kim “Geç canım, boş iş onlar” diyebilir ki.?

Son yayınlanan “Hadi Özışık’la yaptığı görüşme”ye ilişkin video ile rakam 15 milyona mı ulaştı?

Sedat Peker’i tüm Türkiye heyecanla izliyor, bu gerçek.

Üstelik, “altıncısı, yedincisi ne zaman?” gibi bir merakla, heyecanla.

Çünkü her bölümde hikaye - hikayeler var. Soylu var, Ağar var, uyuşturucu ticareti iddiaları var, aile var, siyaset var.

Sedat Peker “Ben kız babasıyım, diyor. Sen bana pislik dedin, benim kızlarım okula gidiyor, onlara -senin baban pislikmiş- dediklerinde onların ne hissedeceğini anlayabiliyor musun?” diyor.

Tv mafyatik dizisi Çukur dört sezondur seyirci ilgisi düşmeden yayınlanıyor. Bu, bizim memleketin bu işlere nasıl merak sardığının göstergesi. “Aile her şeydir” Çukur’un baş rolündeki Koçovalılar için. En son kız torun Karaca’nın öldürülmesi nasıl çıldırttı Koçovalılar’ı.

Peker, evinin aranmasına, çocuklarının üzerine silah doğrultulmasına ve “pislik, müptezel” gibi ifadelerle aşağılanmasına isyan ediyor. O piyasada “ya da her piyasada” böyle hakaretlerin cevapsız kalması söz konusu olmaz.

Peker de, hakkını teslim etmek lazım, değme iletişimciye taş çıkartacak bir ustalık sergiliyor video kayıtlarında.

Cemil Çiçek’in ifadesiyle “binde biri bile savcıları harekete geçirmesi gereken” iddialarla dolu.

Süleyman Soylu, bu ülkenin İçişleri Bakanı, bir yandan Mehmet Ağar’a cevap yetiştirmeye çalışıyor, bir yandan Peker’e, bir yandan son zamanlarda tv tartışmalarında iktidar cenahında yer tutmuşluğun yanında sanki Peker’le Soylu arasında aracılığa soyunmuş gibi gözüken Özışık kardeşlere.

O kadar çok şeyi düzeltme telaşına girdi ki sayın Bakan.

İltisaktan, irtibattan yola çıkmayı gerektiren durumlar olduğu kuşkusu etrafı kaplamış durumda.

Sahi “Nisan’da ne olacaktı?”

Bu gizemli soru Sedat Peker’in açıklamalarında kamuoyunun önüne konuyor.

Belli ki bu sorunun bir hikayesi var. Ya da Peker, böyle bir hikaye varmış gibi izlenim doğurmak istiyor. Acaba hangisi?

Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, işin içinde bir ara “omuz vurma”ya kadar varan Albayrak cenahı ile Soylu cenahı arasındaki siyasi rekabetin yansımaları var.

Son videoda Peker bir kere daha altını çiziyor “Nisan hesabı”nın. Kimbilir belki de Özışıklar biliyordur bu “Nisan projesi”ni.

Belli ki Peker, mesela Pelikancılar’a karşı. Pelikancılar kim, kiminle beraber, nasıl finanse ediliyor, bu biliniyor.

Demek ki, Nisan’da, hiçbir şey olmayacaksa bile bir şeyler olacaktı. Peker’e göre olacak işlerle kendisinin ve Süleyman Soylu’nun ilişkisi bulunuyor.

Süleyman Soylu ise daha ilk safhada “Hayatının bir noktasında benimle temasın var ve bu ispatlanırsa aziz milletimizin gözü önünde idam dahil her türlü cezaya, aşağılanmaya razıyım” gibi bir açıklama yapmıştı.

Peker’in “Nisan operasyonu” ile ilgili iddialarının, yukardan aşağı, Beştepe’den Meclis grubuna kadar tüm Ak Parti dünyasını -hatta tüm memleketi- ilgilendirmemesi mümkün mü?

“Sedat Peker Nisan’la ilgili ne diyor acaba?” sorusu hiçbir mahfilde sorulmamış olabilir mi?

Süleyman Soylu hiç kuşkusuz ilginç bir profil sergiliyor bir İçişleri Bakanı olarak. Bu profile kendisi nasıl bakıyor acaba?

Bu İçişleri Bakanı profiline, kendisini o makama getiren irade nasıl bakıyor acaba? Taşıyabilir mi ülke böyle bir profili İçişleri Bakanlığı koltuğunda?

“Türkiye Susurluk günlerini, hatta daha kötüsünü yaşıyor” sözlerinin havada uçuştuğu bir iklim nasıl görünür mesela Beştepe’den?

Peker soruşturma açılsın, diyor. Soylu, soruşturma açılsın, diyor.

Ama Peker bir soruyla şerh düşüyor: Avukatlıktan hakimliğe geçirilenlerin yürüteceği bir soruşturma sağlıklı olur mu?

Yargının bunca tartışıldığı bir zeminde İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturup dururken bir soruşturmanın sağlıklı işleyeceğine güven duyulabilir mi gerçekten?

Ahmet Davutoğlu Halk tv’deki programda bu alandaki soruşturmalar için “Yargının elini serbest bıraksınlar” çağrısı yaptı.

Belli ki bu tartışılacak.

Peker gemileri yakmış bir adam. “Ben kız babasıyım” diyor da başka bir şey demiyor. Hadi Özışık Peker’e “Pazar günü mü yayınlanacak video?” diye soruyor. O da bekliyor demek ki. Peker ise -Belki yarın belki yarından da yakın- üslubunda cevap veriyor. “Yatıştırmaya çalıştım” diyor Hadi Özışık. “Cepheyi fazla genişletme” diyor, belli ki salvoların kime yöneleceği kaygısı var. Bu arada Soylu’dan özür diliyor, aracılık ediyor gibi gözüktüğü için.

Bir cenahtaki medyanın da aklı karışmış durumda. Sussunlar mı, görmesinler mi, arabuluculuk mu yapsınlar, Soylu mu sussun, Pelikan ne yapsın?

Ak Parti cenahında herkes kendine soruyor olmalı: Duruma hakim miyiz gerçekten?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!