Aydın Ünal / Yeni Şafak
Seçmek ya da seçmemek
Seçmenin oy verme davranışı “seçmek” yoluyla gerçekleşebileceği gibi “seçmemek” yoluyla da tecelli edebilir. Seçmen, oy vererek bir partiyi onaylıyor ya da ödüllendiriyor olabilir ama kimi zaman da bir partiye oy vererek başka bir partiyi protesto ediyor, cezalandırıyor, tepki gösteriyor olabilir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in talimatıyla 1930 yılında kurulmuştu. Mustafa Kemal, kız kardeşi Makbule Hanım başta olmak üzere, bazıları da CHP milletvekili çok yakınındaki isimleri bu partiye yerleştirdi. Ülkede CHP’ye yönelik tepki öyle had safhadaydı ki, CHP’den çıkmış, tüm kadroları CHP’li ve birebir CHP’ye benzeyen parti kısa sürede ülkeyi heyecanlandırmayı başardı. Muhtemelen 1930 yerel seçimlerinde birinci parti oldu; 3 ayın sonunda kapatılmamış olsaydı, genel seçimlerde CHP’ye yönelik büyük tepki sayesinde ezici bir zafer kazanacağı kesindi.
Demokrat Parti’nin durumu da pek farklı değildir. Celal Bayar ve Adnan Menderes başta olmak üzere kadrosu CHP’lilerden oluşuyordu. O günün CHP’sinden daha Kemalist, hatta Bayar sayesinde laiklikte daha tutucuydu. 1950 seçimlerindeki başarısı DP’ye verilen oylardan ziyade CHP’ye verilmeyen oylardı.
Yine örneğin, oy oranları hep yüzde 4-10 arasında seyreden Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde yüzde 21 oy oranına ulaşması da diğer partilere verilen tepkinin neticesiydi.
AK Parti’nin 3 Kasım 2002 seçimlerindeki başarısının altında da tepki oyları vardı. Ekonomik kriz ve dönemin partilerinin yıpranmışlığı, seçmenin AK Parti’yi seçmesi kadar diğer partileri “seçmemesi”nin sonucuydu.
2019 yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul sonuçlarını da böyle okumak gerekiyor. Çok açık ki, seçmen, Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’nu seçmekten ziyade AK Parti adaylarını seçmeyerek tepkisini gösterdi.
14-28 Mayıs 2023 seçimlerinde de “seçme” davranışından çok “seçmeme” davranışının ağır bastığını görüyoruz. Ekonomi başta olmak üzere ağır sorunlarla boğuşan seçmen, oyunu Erdoğan’ın karşısına çıkan Kılıçdaroğlu’nu “seçmeme” yönünde kullandı.
Seçmenin vakti boldur ve çok sabırlıdır. Seçmediği parti hatalarından ders çıkarırsa bir sonraki seçimde o partiye ödülünü verir. Seçtiği parti hata yapar, hatasında ısrar ederse bir sonraki seçimde oy vermeyerek onu nadasa bırakır. Seçmen bazen bir partiye mecburiyetten oy verir, kerhen oy verir ama gün gelir taşları yerli yerine koyar.
Yerel seçimlere giderken AK Parti’nin, seçmenin bu “seçmeme” davranışını azami dikkate alması gerekiyor.
2019 yerel seçimlerinde vatandaş Ankara ve İstanbul’da AK Parti adaylarını seçmeyerek doğrudan uyarısını yaptı. 2023 Genel Seçimleri’nde de bu yönde bir açık uyarı geldi.
CHP’nin kaynıyor olması, oy oranının şu anda muhtemelen yüzde 10’lara kadar gerilemiş olması AK Parti’ye dikensiz gül bahçesi vadetmiyor. Mevcut siyasi tabloda AK Parti’nin yine alternatifsiz olduğu açıktır ancak seçmenin “seçmeyerek” cezalandırma yöntemi çok farklı şekillerde de tecelli edebilir. Onun için AK Parti’nin CHP’nin haline bakıp rehavete girmesi vahim hata olacaktır.
Genel seçimde gösterilen aday hassasiyetinin önümüzdeki yerel seçimde de gösterilmesi gerekiyor. Ayrıca başta ekonomi olmak üzere genel politikalara ilişkin seçmenle açık ve samimi iletişimin güçlendirilmesi hayatiyet arz ediyor.
Üstelik CHP’deki kaynamanın AK Parti açısından ciddi risk barındırdığını da hatırlatalım. Tıpkı Deniz Baykal sonrası Kemal Kılıçdaroğlu’nun dahi muhalifler arasında heyecan uyandırması gibi, Kılıçdaroğlu sonrası CHP başına geçecek isim, Kılıçdaroğlu’ndan kötü bile olsa arkasına, yerel seçimi etkileyebilecek muhalif rüzgârı toplayabilecektir.