HAKSÖZ HABER
Temel insani hakların referanduma konu olamayacağı gerçeği herkesin malumu, bu konuda ayrıca bir izahata girişmeye gerek yok ancak son dönemlerde ülkede insanlık dışı tavırlarıyla bilinen bazı çevreler bu basit gerçeği anlamakta doğal olarak zorluk çekiyorlar. Nasıl ki bir ülkede ‘’cinayetin suç olup olamayacağı’’ konusu insanların onayına sunulamazsa mülteci ve muhacirlerin katiline teslim edilmesi konusu da hiçbir şekilde insanların onayına sunulamaz. Çünkü insan ve topluluklar tek başına bir şeyin ölçüsü ve belirleyicisi olamaz, onları aşkın ilahi/doğal bir hukuk vardır ve temel insani haklar bu çerçevede şekillenir.
Kendi ürettikleri yalan ve algılarla toplumda mülteci düşmanlığını köpürttüklerini düşünen ve bu yanılsamalarıyla muhacirlerin durumunu kof bir özgüvenle referanduma taşıma çağrısı yapan ırkçı gruplar 14 ve 28 Mayıs seçim stratejilerini de bu tez üzerine kurmuşlardı. Mesela Meral Akşener ‘’Bu seçim sığınmacılar sorunu açısından bir referandum’’ demiş, Kılıçdaroğlu da 14 Mayıs yenilgisinden sonra içindeki ırkçı hezeyanları daha fazla gizleyememiş 28 Mayıs seçimleri için de sığınmacılar konusu açısından referandum çağrısı yapmıştı. Ümit Özdağ adlı ırkçı ise zaten tüm seçim stratejisini bu referandum metaforu üzerinden inşa etmişti.
Evet temel insani haklar referandumun konusu olamaz ancak bir an için geride bıraktığımız son seçimlerin kendi deyimleriyle ‘’referandum’’ olduğunu farzedersek; REFERANDUMU KAYBETTİNİZ! KARDEŞLİK KAZANDI! MUHACİRLER KALACAK!