Seçimin İptali Fay Hatlarını Derinleştirir mi?

Mehmet Ocaktan, yerel seçimin İstanbul sonuçları üzerine bitip tükenmek bilmez tartışma ve arayışları masaya yatırdığı yazısında, seçimin iptal edilerek yenilenmesi olasılığı karşısında oluşması muhtemel tabloyu değerlendiriyor.

Mehmet Ocaktan’ın Karar’da yayımlanan konuyla alakalı yazısı (01 Mayıs 2019) şöyle:

İstanbul seçiminden bahsetmek artık bir eziyet haline dönüştü farkındayım ama, mesele de bütün perişan haliyle ortada duruyor. Bitmek tükenmek bilmeyen sayımların ardından, Yüksek Seçim Kurulu’nun hala samanlıkta iğne ararcasına sandıklardaki arayışını sürdürmesi İstanbulluları gerçekten çok yordu.

Meselenin bu kadar uzaması, seçimin iptalinin güçlü bir ihtimal haline geldiği kanaatini yaygınlaştırmış bulunuyor. Elbette kimsenin hukuki sürece bir itirazı olamaz, ancak bilinmeli ki işin bu kadar sürüncemede kalması sandığa da, hukuka olan güveni de zedeleyebilir.

***

Esas itibariyle milletin iradesi ortaya çıkmıştır ve bu son derece önemlidir, dolayısıyla bu iradeyi çok da fazla zorlamamak lazım. Zira böyle bir ortamda sandığın yeniden önüne gelmesi durumunda seçmenin nasıl bir tepki vereceğini kimse tahmin edemez. Keşke seçim gecesi ve sonrasında yaşananların toplumun hafızasında ne tür duygusal kırılmalara yol açtığını ölçebilecek bir cihaz olsa... Eminim o zaman siyasetçiler toplumun bütününü kucaklayan söylemlerin ne kadar hayati bir önem taşıdığını daha iyi anlayacaklardır.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminin ortaya koyduğu fotoğraf, toplumdaki gerilim hatlarının ne kadar hassas dengeler üzerinde seyrettiğinin en bariz göstergesidir. Evet siyasetin dilinin zaman zaman sertleşmesi bir noktaya kadar tolere edilebilir, ancak bu mücadelenin maksadını aşarak barış ve kardeşlik iklimini zehirleyen bir düşmanlaştırmaya dönüşmesi toplumda telafisi imkansız yaralar açabilir ki bu hepimiz için bir hüsrandır.

Bu çerçevede yeni bir seçimi gerektiren iptalin ceddi riskler barındırdığını ve hatta AK Parti’ye yönelik bir güven zafiyeti doğurabileceğinin altını özellikle çizmek gerekiyor.

Biliyoruz ki üç haftalık belirsizlik atmosferi ekonomik sıkıntılara çözüm olmadı, aksine ekonomideki belirsizlikleri daha da derinleştirdi.

Dolayısıyla ikinci bir seçim, Türk ekonomisi üzerindeki baskıyı daha da arttırabilir ve en önemlisi siyasal istikrarsızlık algısı oluşturabilir.

Oysa şu anda Türkiye’nin önündeki en ciddi problem ekonomidir. İşte tam da bu yüzden, siyasetin süratle seçim havasından çıkıp memleketin acil sorunlarına odaklanma zarureti bulunmaktadır.

Keşke seçim sonrasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kızgın demiri soğutalım” ve “Türkiye ittifakı” olarak dillendirdiği söylem zenginleştirilerek toplumsal kucaklaşmanın önü açılabilseydi. Ancak öyle anlaşılıyor ki gerek AK Parti içindeki şahinlerin dışlayıcı ve kibirli tavrı, gerekse MHP’nin ulusalcı direnci böyle bir kardeşlik ikliminin oluşmasına izin vermeyecek. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan toplumdaki gerilim ortamının kimsenin işine yaramayacağını, özellikle de AK Parti’ye olan teveccühü zayıflatacağını çok iyi görüyor.

Maalesef AK Parti kendini MHP’ye o kadar kilitledi ki, partinin ilkelerinden kaynaklanan bütün bir toplumu kucaklama refleksi bile çalışamaz hale geldi. Oysa biliyoruz ki AK Parti “Devlet halinde yaşamanın zorunlu gereği olarak siyaset, toplumun genel ihtiyaçlarını görüşerek, tartışarak ve uzlaşarak karşılamanın evrensel yoludur Toplumu aktif olarak devreye sokan demokratik siyaset ise, uzun vadeli düşünmeyi, kamunun çıkarlarını kişisel çıkarlar üzerinde tutmayı gerektiren erdemli bir uğraştır” diyerek yola çıkmış ve toplumun önüne müthiş bir uzlaşma kültürü vizyonunu koymuştu.

***

Hal böyleyken, şimdi işi gücü bırakıp İstanbul seçimini nasıl iptal ettirebiliriz meselesine odaklanarak “uzlaşma kültürü”nün görmezden gelinmesi anlaşılabilir bir durum değildir. Giderek AK Parti’nin toplumla olan bağlarını zayıflatan, milleti yoran bu kaotik ortamdan çıkmanın yolu bellidir; parti hiç vakit geçirmeden kendi reformist ve uzlaşmacı kimliğine geri dönerek 80 milyonla kucaklaşmayı gerçekleştirmelidir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!